Türkiye her alanda tam anlamıyla ahlaki çöküş yaşıyor…
Ne çok sadece çıkarını düşünen insan varmış memlekette… Beka vs. deseler de inanmayın. Kimsenin umurunda değil vatan…
Büyük çoğunluğun tek derdi var: ÇIKAR, ÇIKAR, ÇIKAR…
Ve onlar için her yol mübah…
Artık hiç kimseye, hiçbir şeye inanmak mümkün değil…
Görüyorsunuz işte ortalığa saçılan haberleri…
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir döneminde ahlaken böylesine yozlaşmamış, kirlenmemiş, çürümemişti.
Hep beraber yaşıyoruz, tanık oluyoruz; eğitimden sağlığa yaşanan özelleştirmeler, hatta otoyollarımızın bile adeta peşkeş çekilmesi sonucu yaşanan yolsuzluklar, usulsüzlükler, haksız kazançlar, nüfus suistimalleri, kayırmalar, ballı ihaleler, rant lütuflarını, köşe dönmeleri…
Yine parmak basmadan geçemeyeceğiz pervasızca artan uyuşturucu trafiğini…
Uyuşturucu, demişken Brezilya polisi yine Türkiye varışlı bir gemide 800 kilo kokain yakalamış…
Böylelikle; 2024 yılında Türkiye bağlantılı yurt dışında yakalanan kokain miktarı 9 bin 506 kiloya ulaşmış bulunuyor… Ya yakalanamayanlar?
Uyuşturucu tüccarlarının vatandaşlığa alındığı, takır takır sokaklarda çatıştığı bu ülkede son 10 yılda uyuşturucu kullanımında ciddi bir artış var. Uyuşturucu kullanım yaşı 12 yaşına kadar düşmüş bulunuyor. Ve yapılan çalışmalar da özellikle 14-24 yaş aralığında uyuşturucu kullanımının ciddi oranda arttığını gösteriyor…
Yeşilyıldız Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı Yahya Öger, 2023 yılında sadece Diyarbakır’da uyuşturucu tedavisi için 500 kadının, 5 bin de erkeğin başvurduğuna dikkat çekiyor… Ve uyuşturucu kullanımının suçlarla bağlantılı olduğuna…
Yani Türkiye bu süreçte uyuşturucu bataklığına dönüştü, dönüştürüldü…
Çeteler cirit atıyor…
Pislik, kirlilik, çürüme her yeri, her kurumu sarmış durumda…
Hayır yok öyle şey mi, deniyor… O zaman yeni doğan bebekler üzerinden ahlaksız kazanç sağlamak neyin nesi…
Evet Türkiye sonunda yeni doğan bebeklerin hayatı üzerinden ahlaksız kazanç sağlayan şebekeyi de gördü…
Üstelik bunlar “Hipokrat yemini” etmiş, hayatlarımızı emanet ettiğimiz sağlık personeli…
Yani bebek canları üzerinden yapılan vurgun bu ülkede sözün bittiği noktadır…
Bu haberleri izlerken bir televizyonda bir doktor kadın, profesör aslında çıkıyor güya eleştiri yapıyor…
İnanamıyorsunuz onu görünce…
Hastalarını azarlayan, yaralarını göstermeye çalışan hastasının yüzüne bile bakmayıp, duvara bakan, bu onkoloji hastasına şu ilacı kullanabilir miyiz diye soran dermatoloji hocasına neredeyse yanıt bile vermeyen, ancak hasta; “Hocam doktorun yazısına yanıt vermeyecek misiniz” dediğinde zoraki reçeteye tek kelime karalayan, hoca demeye utandığımız kadın!
Ne üzücü değil mi?
İnsan ister istemez üzülüyor, böyle bir hoca yetiştirdiği öğrencilerine ne verebilir ki?
İdealizmi öldürdüler de örneğin heyecan aşılayabilir mi? Ahlak vs…
Cüzzama çare bulmuş Türkan Saylan gibi hocalardan bugün gelinen, getirilen noktaya bakın…
Bir ayağı özel hastanede olan bu zatı muhterem de zaten öylesine silik konuşuyor ki…
Evet, evet zaten ne diye bilir ki…
İnsan önce kendisi gümbür gümbür işini yapacak ki, gümbür gümbür de konuşabilsin…
Elbette her mesleğin, bu arada sağlıkçıların büyük çoğunluğunu tenzih ederiz…
Umutlarınızı mı eksilttik?
Yaşamak için, silkinip kendimize gelmek, safralarımızdan kurtulmak için umuda hep ihtiyacımız var…
Her şeye rağmen umutlarınız eksik olmasın…
İyi haftalar
Umut Vakfı – 21.10.2024
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN