Post image
Yıllar Önce, Yıllar Sonra 10 Ocak

 

Fikret İLKİZ 

Basın kaç numaralı güçtür? Basın özgür müdür, tarafsız mıdır? Bağımsız mıdır?

Medya ve gazeteciler dünden çok daha özgürdür; aksine değildir.

Söz söyleyenler; “özgür ve tarafsız bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı önemi” bilmiyorsunuz. Bilmek istemiyorsunuz ve sahibinin sesi bir medyadır isteğiniz.  

Medya ve gazeteciler dünden çok daha özgür değildir ve hiç olmamıştır. Medya dünden daha bağımsız değildir, günümüzde tarafsızlığını yitirmiştir.  

Basın dördüncü güçtür ama bu medyada yanlış yorumlanmıştır; aksine yorumlanmamıştır.  

Basın dördüncü güçtür ve dayanışmayla kazanılmış bu gücün sahibi gazetecilerdir.

62 yıl önce… 1961 yılı ocak ayı…27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra yasamayı üstlenmiş olan Milli Birlik Komitesi gazetecilere özel 4 Ocak.1961’de kabul edilen 212 sayılı Kanunla Basın İş Kanunu’nu değiştirdi ve kanun 10 Ocak 1961’de yürürlüğe girdi.

Böylece gazeteciler lehine ilk önemli kazanım kanunla sağlandı. 13 Haziran 1952 kabul tarihli 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikler yürürlüğe girdi. Değişiklik yapan Kanunun gerekçesi ve madde gerekçeleri bilinmiyor.

212 sayılı Basın İş Kanunu değişikliği verilmiş bir mücadele sonunda elde edilmiş sayılabilir ama aslında o yıllarda siyasal iktidara karşı gazetecilerin verdiği basın özgürlüğünü koruma mücadelesindeki dayanışmalarının karşılığı verilmiştir.

Hapislikleri, yazıları ve kamuoyunda yarattıkları mücadele anlayışı ve gazetecilerin kendi aralarındaki dayanışmalarının sonucudur bu kazanım. Ülkenin kaderi değişmiş ve 1961 Anayasası ortaya çıkmıştır.

1961 yılında gazete sahipleri işverenleri bu kanun değişikliğinden hiç memnun olmadılar. Gazetecilere kanunla verilen haklar çok fazlaydı. Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah gazetelerinin sahipleri ortak bir bildiri yayımladı. İşverenler gazetelerini “kapatma” kararı aldılar ve üç gün boyunca gazeteler yayınlanmadı.

Bunun üzerine Türkiye Gazeteciler Sendikası Yönetim Kurulu tarafından alınan kararla 10 Ocak 1961 gününden sonra gazete sahiplerinin 3 günlük boykotu boyunca gazeteciler Basın adlı bir gazete çıkardılar. Sonunda battılar ve satılan gazetelerin paralarını bile zor topladılar. Ama, patronları yoktu ve kendileri yazdı, kendileri bastı, kendileri dağıttı ve kendileri sattı.

Gazeteciler de kendi aralarında çok önemli bir “dayanışma” gerçekleştirmiş oldu. Basın, kendi adıyla gazete çıkardı.

Geçmiş yılların dayanışması şimdi “çalışan gazeteciler günü” olarak anılıyor.

Kuşkusuz gazeteciler arasında başka birçok dayanışma örneği yaşanmıştır. Gazetecilerin işverenlere karşı mücadeleleri ve dayanışma örnekleri vardır.

Sonra bir kısım gazetecilerin işverenlerin yanında yer alan “bir kısım gazeteciler” haline dönüşmesiyle 212 sayılı Kanunla kazanılmış haklar bu defa yıllar içinde yargı eliyle ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla geri alınmıştır. Ücretlerin geç ödenmesi halinde ücretlerde ve fazla mesailerde ödenmesi gereken %5 gecikme bedelleri, bayram zamanlarında “bayram gazetesi” çıkarmanın kaldırılması gibi…Sendikalardan toplu istifalar gibi…

Artık işverenler siyasal iktidar yanındadır, gazetecilerin bir kısmı da!

22 Yıl önce, 2001 yılı şubat ayı Yaklaşık 2 bin gazeteci işten çıkarılmıştı. İşverenler ekonominin tıkırında gitmesi ve krizi atlatabilmek bahanesiyle gazetecileri mecburen işten attıklarını söylediler. Gazetecilerde, işten atılan meslektaşları ile dayanışma için “Gazeteciler Meclisi Girişimi” kurmuştu, birazcık çalışmalar yürüdü.

O yıllarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, TBMM’de gazeteci kökenli 10 milletvekili bulunduğunu, medya sektöründeki işten çıkarılmaların önlenmesi amacıyla tüm gazetecilerin ve meslek kuruluşlarının ciddi anlamda bir dayanışma içinde olmaları gerektiğini söylemişti. “Gazeteciler Meclis Girişimi” Çalışma Bakanını ziyaret etti. Çalışma Bakanı, işten çıkarılan gazetecilere karanfil vermişti. Gazeteciler Meclis Girişimi de topladıkları imzalarla birlikte içi boş bir 212 sayılı yasa kitapçığını Bakana armağan etmişti.

21 yıl önce yıl 2002, ocak ayı… İstanbul Gazeteciler Sendikası “10 Ocak ve Ötesi” adlı kitabı, 10 Ocak 2002 tarihinde yaptıkları yürüyüşte dağıttılar. O tarihte 40 yıllık dersin öğretisi, gazetecilerin hakları için eylem yapmaktı. Ve “işi olan” gazeteciler, “işsiz kalan” meslektaşları için Vilayete kadar yürümüşlerdi. Sayıları azdı, ama yürüdüler. Ellerinde Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin “Bizim Gazetesi” ve onun içinde tıpkıbasım “Basın” gazetesi vardı. 10 Ocak 1961’de 62 yıl öncesinin Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından üç gün boyunca yayınlanan gazetenin ilk sayısı yani.

10 Ocak böyle bir şeydi.

O tarihte bu yürüyüşe binlerce işsiz gazeteciden çok azı katılmıştı. Aslında bu yürüyüşe işsiz veya işi olan “binlerce” gazeteci de gelmemişti zaten. Dayanışmadan vazgeçmenin başladığı dönem geldi. Hem siyasal iktidara ve hem de işverenlere karşı ne kadar korumasız kaldıklarının tam farkında olmayan, sendikal örgütlenme yerine örgütsüzlüğü seçen gazetecilerin kendi kabahati miydi?

12 yıl önce yıl 2011…Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin 27- 29 Nisan 2011 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaretinden sonra hazırladığı 12 Temmuz 2011 tarihli, Rapor gazetecilik mesleği açısından da endişelerle doluydu…

Rapora göre; “Türkiye’deki medya ortamıyla ilgili kaygılar” başlığı altında, “büyük medya gruplarının” gerek yazılı gerekse görsel basına hâkim konumda olduğunu gözlemlemişti.

Medyaya artık endüstri, finans, telekomünikasyon, turizm gibi alanlarda çok büyük menfaatleri olan holdingler hakimdi. Bu ortam sık sık gazetecilerin “editoryal bağımsızlıklarının” tartışılmasına ve sorgulanmasına neden oluyordu. Rapora göre 5953 sayılı, Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Kanun artık gazetecileri korumuyordu. Gazetecilerin iş güvencesi yoktu. Sendika vardı ama basında sendika üyeliği düşük orandaydı. Rapora göre artık gazetecilere baskılar çoğaltılmış ve oto sansür dönemi başlamıştı.

Artık dayanışmadan vazgeçiliyordu!

11 yıl önce 2012 yılı ocak ayında havalarda bir kutlama…

Başbakanlık uçağında 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü dolayısıyla Başbakan gazetecilere sürpriz yapmıştı. Birlikte gün kutlamışlar, pasta kesmişler ve birlikte pasta yemişler.

On yıl önce işten atılan gazetecilere Çalışma Bakanı karanfil vermişti, on yıl sonra “çalışan gazetecilere” Başbakan tarafından yapılan sürpriz ikramla uçakta pasta yedirildi… 

Beş yıl önce yıl 2018… 14 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle (R.G 30488-24.07.2018) Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı kuruldu. Basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı vermek, devletin tanıtma faaliyetleri için “Cumhurbaşkanınca belirlenecek stratejilerin tespitine” yardımcı olmakla görevlendirildi.

2023 yılında medya daha özgür değildir.

Yıllardır hiçbir siyasal iktidar özgürlük mücadelesinden yana olmamıştır.

Özgür tarafsız bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı önemi siyasal iktidarlar bilmelerine rağmen bilmiyormuş gibi davranmanın kendi iktidarlarına çok daha uygun düştüğü inancındalar. Gazetecileri sevmezler ve sahibinin sesi olmasını isterler.

Medya gözlemcidir, tarihin tanığıdır. Söz uçar, yazı kalır. Gazeteciler doğru davranış kurallarına bağlıdır ve meslek ilkelerini kendileri yazmıştır. Kendini en çok eleştiren meslek mensuplarıdır, Etik ilkeleri gazeteciliktir.

Kamuoyunun bekçisidir. Siyasal iktidarların denetçisidir ve eleştirileri serttir ve sert olmalıdır.

Tartışmalar açarlar. Kalemlerinin gücünden aldıkları söz, yazı, resim ve tüm kitle iletişim araçlarının gerçek sahipleridir.

Günümüzde bilgi edinmek, elde edilen bilgileri yorumlamak ve bir başkasına ulaştırmak hakkı ifade özgürlüğünün sonucudur. “Bilgi alma ve verme özgürlüğü” olarak nitelendirilen haklar herkesin sahip olduğu haklardır.

Demokratik bir toplumun özgür basının sağlanmasıyla kurulacağı su götürmez bir gerçektir.

10 Ocak tarihi geçmişten geleceğe gazetecilerin dayanışma ve mücadele günlerinden sadece birisidir, çoğaltılmalıdır. İtibarını birgün mutlaka kazanacaktır.

10 Ocak gazetecilerin mücadele günü adına…

Siyasal iktidarların ve “güçlerin medyası” olmaktan vazgeçmesi gereken basın; demokrasilerde çok önemli bir güç olduğunu bilmektedir ve bunu hatırlamak gazetecilerin kendi görevidir.

Kamuoyunun bekçisidir ve basının numarası yoktur.

9 Ocak 2023

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN