Kerem ATSU
İsmail Özdemir kitabında Batı’nın eski gücüne sahip olmadığının, Türkiye’nin de bu dönemde kendi yolunu çizmesi gerektiğinin üzerinde duruyor.
Ortadoğu’daki gelişmeler, uluslararası ilişkilerde sürekli değişen dengeler, terör saldırılarıyla birlikte küreselleşmenin eski parlak günlerini yitirmesi, siyaset üzerine düşünenleri bu yeni dönemi anlamaya yönelik kitaplar yazmaya sevk ediyor. Televizyon kanallarında uzmanların sık sık tartıştığı bu meselelere, İsmail Özdemir de “Küresel Buhran Dönemi ve Türkiye” adlı kitabıyla katılıyor.
İsmail Özdemir, altı bölümde ele alıyor ‘küresel buhran’ diye tanımladığı bu yeni dönemi. İlk bölümde, “Küresel Sistemin Genel Sorunları” başlığı altında mevcut küresel duruma dair genel tespitlerde bulunarak yeni bir Soğuk Savaş dönemine girilip girilmediğini sorguluyor. İkinci bölüm “Avrupa’nın Çözülüşü ve Çöküşü”. Burada Katalonya üzerinden bir Avrupa okuması yaparak AB’nin Türkiye’ye karşı tutumunu irdeliyor. Üçüncü bölümde ABD’yi ve ABD’nin Türkiye’yle ilişkilerini ele alıyor. Dördüncü bölümde, “Asya’da Yükselen Rekabet” başlığı altında, Asya’daki güç mücadelelerine yoğunlaşırken, beşinci bölümde Suriye ve Irak üzerinden Ortadoğu’ya dair geniş değerlendirmelerde bulunuyor. Yazar, kitabın altıncı bölümünde, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselelerini, önceki bölümlerde yaptığı değerlendirmelerin ışığında ele alıyor.
Ortadoğu’daki kaos
Yazar, kitabın önsözünde, Afganistan ve Irak işgalinin ‘Yeni Dünya Düzeni’ için bir başlangıç olduğunu, asıl amacın Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Asya’nın bir bölümünde bazı devletlerin rejim ve sınırlarını değiştirmek olduğunu belirterek yaşanan sürecin planlandığı gibi gitmediğini ve bir ‘Yeni Dünya Düzensizliği’ne dönüştüğünün altını çiziyor. Arap Baharı’nın Ortadoğu’daki dengeleri altüst ettiğine değinerek Ortadoğu’da yaşanan kaosun dünyanın geri kalanını da etkisi altına aldığına ve alışılageldik çözümlerin bir işe yaramadığına dikkat çekiyor. Yazar kitaptaki görüşlerini, bütün bu belirsizlikler ve düzensizlikler döneminde, toplumların milli ve bağımsız politika beklentilerinin arttığına yönelik tespitine dayandırıyor. Yazarın ‘Yeni Dünya Düzensizliği’ dediği bu dönemde şimdiye kadar hakim olan Batı’nın artık eski gücüne sahip olmadığını, Türkiye’nin de bu acımasız ve zor dönemde kendi çıkarlarını gözeten, dünyanın merkezindeki güçlü konumunun farkında bir siyasi yaklaşımla yolunu çizmesi gerektiğinin üzerinde duruyor.
Türkiye için fırsatlar
Kitabın ana tezlerinden biri de, Batı merkezli ülkelerin içine kapanırken, nüfus bakımından dünyanın ağırlıklı bir kitlesini barındıran, enerji kaynaklarına sahip Asya’nın bu buhran döneminde, bir kutup başı olarak gücünü arttırıp dışarıya doğru açıldığı yönünde. Ortaya çıkan bu yeni kutupla birlikte, gücün Batı’dan Asya’ya doğru kaymasının ister istemez ülkelerarası anlaşmazlık ve çatışmaları da arttırdığını, bu güç çatışmasının, Batı ile Doğu’nun tam ortasında yer alan Türkiye’nin önemini arttırdığını ve bu yeni dönemin şekillenmesinde etkili olacağına işaret ediyor. İsmail Özdemir, AB’ye dair karamsar bir tablo çizerek Katalonya’nın bağımsızlık referandumundan yola çıkarak “Avrupa’nın en üstten en alta varıncaya kadar hızlı bir ayrışma döneminin içerisine girdiğini” iddia ediyor.
Yazar, bu buhran ve kaos dönemini her ne kadar karamsar bir bakış açısıyla ele alsa da, bu dönemin Türkiye için fırsatlar barındırdığı görüşünde. Türkiye’yi bekleyen zorluklar ve bu zorlukları aşmaya yönelik nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair fikirler, dış siyasetin gündemde ağırlığını koruduğu bugünlerde yeni tartışmaların önünü açabilir.
(Milliyet Kitap, 23.12.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN