İstenen bu muydu? Korku, gerginlik, çatışma…
Türkiye sarsılıyor. İşte yolu, izi olmayan Dağlıca. Son 8 yılda aynı yerde üçüncü saldırı. Bu kez teröristler mayınlı tuzak kurdu… Türkiye acı haberle sarsıldı. Yaşları 20 ile 39 arasında değişen 16 askerimiz daha şehit oldu…
16 eve daha ateş düştü. Yüreklerimiz yanıyor…
İş kadını Leyla Alaton, “Annelerin vatanı çocuklarıdır” diyor ve ekliyor: “Şehitler ölmezmiş. Gidin sorun bakalım anasına. Ölüyor mu, ölmüyor mu?”
Ne demeli… Yaşanan acılarla sözün bittiği noktadayız…
Terfiyle ödüllendirilmiş 39 yaşındaki Yarbay İlker Çelikcan… Ödül olarak Dağlıca Tabur Komutanlığı’na getirilmiş!
Anası, babası, karısı, iki çocuğu tarifsiz elemler içinde şimdi. Ya 95 yaşındaki babaannesi? Düşünün Dilber babaanne… Bu yaşında, torununun kalleş bir kurşunla öldürülmesinin acısını yaşıyor, gözyaşları sel olmuş akıyor… Yarbay’ın yengesi Neriman Çelikcan duyguları dile getiriyor: Olan ana kuzularına oluyor…
Daha bu yazıyı yazarken bu kez de Iğdır’dan geliyor acı haber. Terör örgütü PKK yine mayınlı tuzak kurmuş. Bu kez şehitler, Türkiye ile Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Bölgesi arasındaki Dilucu Sınır Kapısı’nda görev yapan gümrük memurlarının işe gidişlerinde güvenlik önlemi alan polisler… Teröristler, polis ekibinin Hasanhan köyü mevkiinden geçişi sırasında daha önceden yola yerleştirilen patlayıcıları infilak ettirmişler: İlk belirlemelere göre 13 polis şehit…
***
Açılım, açılım, diye yola çıkılmamış mıydı? Terör örgütü mensuplarının silahlarıyla sınırdan geçişi tüm Türkiye’ye seyrettirilmemiş miydi?
Silahlar, bombalar, roketatarlar son zamanlarda ayan beyan Doğu ve Güneydoğu’ya yığılmadı mı? Güçlü asker istemiyoruz deyip, askerimiz güçsüzleştirilmedi mi, davalar açılıp, komutanlar içeriye tıkılmadı mı?
Ve bir seçim sonrası uzlaşma yerine, ülkede kutuplaşma son sürat devreye sokulmadı mı? Çatışmaların eşşiğinde de yeni bir seçime doğru gidiyoruz. Hemen her gün bir değil en az birkaç eve ateş düşüyor. Ki son bir-iki gündür onlarca eve…
Türkiye alev alev yanıyor. Bir yandan güvenlik mensupları şehit düşüyor, bir yandan evinde oturan, bakkala giden vs. insanlarımız vuruluyor. İşte Cizre. Sokağa çıkma yasağı uygulanan Şırnak’ın Cizre ilçesinde biri bebek beş kişinin yaşamını yitirmesinin ardından 13 yaşındaki Cemile’de evinde otururken duvarı delip gelen merminin kalbine isabet etmesiyle öldü. Polisle PKK’lıların çatışması sırasında ayrıca 18 yaşındaki bir genç de öldürüldü, bir kişi de ağır yaralandı. Yaşanan gerginlik nedeniyle cenazeler toprağa verilemiyor.
Onlarca şehit, onlarca kim vurduya giden vatandaş… Geride babasız, kocasız, evlatsız kalan çocuklar, kadınlar, analar, babalar… Ateş düştüğü yeri yakıyor, hem de alev alev…
Ayrılıkçı, etnik, dinci terörün Afganistan’ı, Pakistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi getirdiği aşamaya bakın, düşünün, irdeleyin biraz…
Dağlıca’da yaşananlardan sonra İstanbul’da Kağıthane’den Çağlayan’a gitmek için otobüs beklerken cep telefonuyla Kürtçe konuşan 21 yaşındaki Sedat Akbaş, altı kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Sizce gelinen aşama iç karartıcı değil mi?
Kesinlikle iç karartıcı, insanımız için, ülkemiz için…
Ayrılıkçı ve etnik terörü karşı tüm ülkece uyanık olmalıyız, sağduyulu olmalıyız. Unutmamalıyız ki, demokrasinin olmadığı ortamlarda, insan hakları, özgürlükler olmaz…
O nedenler bizi yönetenlere düşen görev, “ülke ve ulus bütünlüğünün korunmasını sağlamak, tüm toplumun barış içinde bir arada yaşamasını sağlamaktır”, bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin görevi de, bunun için mücadele etmektir…
Son olarak Dağlıca’da şehit düşen askerlerimize, Iğdır’da şehit düşen polislerimize, çatışmalar sırasında ölen sivil vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine başsağlığı dilerken terörü lanetliyoruz. Ayrılıkçı ve etnik terörü hep birlikte kınayalım ve ülkemizin adım adım iç savaşa doğru sürüklenmesine izin vermeyelim, kahreden ölümlerin ülkemizin kaderi olmasına izin vermeyelim…
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN