Post image
Türkiye, ‘şeffafllık’ta 33’üncü sıraya geriledi; silah ve mermi talebindeki artış dikkat çekti

Ayşegül BAŞAR

ARTI GERÇEK – Türkiye, ‘silah ticareti şeffaflık barometresi’nde geçen yıla göre 3 sıra gerileyerek, 50 ülke arasından 33’üncü sırada yer aldı. Diğer yandan, pandemi koşullarında bireysel silah bulundurma talebi yüzde 34, mermi talebi ise yüzde 117 arttı. Öte yandan salgın karantinalarında azalması beklenen şiddet, aksine artarak devam etti.

Cenevreli araştırma merkezi The Small Arms Survey’e (SAS) göre Türkiye, hafif silah ticareti şeffaflık barometresinde 50 ülke arasından 33’üncü sırada yer aldı. Türkiye, geçen yıla göre bu klasmanda 3 sıra gerilerken; en şeffaf ilk üç ülke arasında ise İsviçre, Almanya ve Hollanda yer aldı.

Açıklanan raporlar çerçevesinde Türkiye’deki silahlanmanın boyutuna dikkat çekerken; artan şiddet olayları karşısında bireysel silahlanmadaki yetersiz düzenlemeleri ve denetimsizlik halini Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ve CHP Ankara Milletvekili Murat Emir Artı Gerçek’e değerlendirdi.

İktidarın topluma karşı hiçbir konuda şeffaf olmadığını belirten Emir, “Ekonomiden sağlığa, güvenlikten eğitime kadar Türkiye her alanda geriye gidiyor. Bu geriye gidişin de rakamlarla ortaya çıkmasından endişe ettikleri için muhalefetin neredeyse hiçbir sorusunu yanıtlamıyorlar. Ülkemizde ruhsatlı ve ruhsatsız bireysel silahlanmanın yaratacağı toplumsal tehlikelerin araştırılması yönünde sık sık Meclis’te araştırma önergeleri veriyoruz ancak bu önergeler çoğunlukta olan iktidarın oylarıyla reddediliyor” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

SİLAH TALEBİ YÜZDE 34, MERMİ TALEBİ YÜZDE 117 ARTTI

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Genel Komutanlığı 2020 Yılı Faaliyet Raporu’nda silah ruhsat işlemlerine ilişkin rakamlar yer aldı. Rapora göre, silah bulundurma ruhsatı için 2019’da 13 bin 206 başvuru yapılırken, 2020’de bu sayı yüzde 34 artarak 17 bin 751 oldu. Açıklanan verilerde dikkat çeken bir oran ise mermi talebindeki artış oranı oldu. Mermi talebi 2019 yılında 102 bin 283 iken 2020’de yüzde 117 artarak 37 bin 637’ye yükseldi.

 

 

‘TÜRKİYE’DE SİLAH EDİNME SINIRI YOK’

Ateşli silahlara yönelik düzenlemelerin silah alımını teşvik ettiğini belirten İnceoğlu ise “14 Mart 2018’genelgesi ile sivil vatandaşlara tanınan yıllık 200 adet olan mermi kullanım hakkı 1000’e çıkarıldı. 7 Kasım 2019’da Gümrük Kanunu’nda Değişiklik Düzenlemesine eklenen maddeyle silah taşıma ve bulundurma şartları değiştirildi. Ateşli silahla işlenen suçlardan ceza alanların belli şartlarla yeniden silah sahibi olabilmesinin önü açıldı. Bu konuda yasal düzenlemelerin ve denetimlerin tekrardan gözden geçirilmeleri gerekiyor. Türkiye’de silah edinme sınırı yok” eleştirisinde bulundu.

 

 

‘GENELGE SİLAHLANMANIN ÖNÜNÜ AÇTI’

“Güvenlik elemanları dışında hiçbir birey silah taşımamalı ve bulundurmamalıdır” diyen Emir, şöyle devam etti:

“Silah ruhsatlandırmasında birtakım sıkıntılar bulunuyor. Bir kere silah ruhsatı almak isteyen kişinin muayenesi ve silah edinme kararı tek hekim sorumluluğuna bırakılmamalıdır. Son yıllarda yapılan bazı düzenlemeler de silahlanmanın önünü açtı. Örneğin Soylu’nun imzaladığı genelge bunlardan birisi. Bu genelge ile sivil vatandaşlara tanınan yıllık 200 adet olan mermi kullanım hakkı 1000’e çıkarıldı. Ateşli silahla işlenen suçlardan ceza alanların belli şartlarla yeniden silah sahibi olabilmesinin önü açıldı. Ülkemizde bireysel silah sayısının 25 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu silahların yalnızca 5 milyonu kayıtlı. Yani bu silahların yüzde 80’inin kayıt dışı olduğunu da ortaya koyuyor. Bu kayıt dışılık oranı sorunun bir başka vahim boyutu. Halkın silah bulundurma ve taşıma ruhsatı alması kolaylaştırılırsa herkesin cebinde bir silah olacaktır”.

‘ÖTEKİLEŞTİRİCİ VE AYRIŞTIRICI ŞİDDET DİLİ KÖRÜKLEDİ’

Pandemide şiddet olaylarındaki artışın nedenlerine dikkat çeken Emir, “Türkiye’de bireysel silahlanmanın artışındaki en önemli sebeplerden birisi iktidarın yıllardır ısrarla sürdürdüğü şiddet dilidir. Kendisinden başka herkesi suçlu gören, toplumu ötekileştiren, şiddet dilini her geçen gün daha da artıran iktidar bir anlamda giderek artan toplumsal şiddetin sebebi oluyor. Türkiye’de her yıl 2 binden fazla insan bireysel silahlanma terörüne kurban gidiyor. Ruhsatlı ya da ruhsatsız bireysel silahlanmanın artışı toplumsal barış adına büyük tehlike oluşturuyor. Dünyada bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor. Gelişmiş ülkeler bu konuda artık daha duyarlı ancak Türkiye’de iktidarın bu anlamda bir çabasını göremiyoruz. AKP iktidarında Türkiye’nin çöküşe doğru sürüklenen ekonomisi, salgınla birlikte daha da büyük darbe aldı. Artan işsizlikle birlikte insanlar aylık bin TL’ye muhtaç edildi. Ekonomik sorunların artışı, beraberinde vatandaşı çaresizlik ve karamsarlığa sürükledi. Dolayısıyla salgının ve ekonomik koşulların getirdiği güvenlik kaygıları, iktidarın ötekileştirici ve ayrıştırıcı şiddet diliyle birleşince şiddet olaylarında da artış kaçınılmaz oldu” dedi.

‘İNSANLAR, PANDEMİ SÜRECİNDE SİLAHA SALDIRDI’

Küresel salgın kaçınılmaz olarak toplumdaki her türlü mevcut eşitsizlikleri derinleştirdiğini vurgulayan İnceoğlu, “Bu salgınla beraber insanlarda bir öfke problemi, bir çaresizlik, umutsuzluk, karamsarlık var. Coronavirüs salgını büyük ekonomik kayıplara, fiziksel etkileşimin azalmasına ve önemli psikolojik sıkıntılara neden oldu. Sosyal izolasyonun muhtemelen korku, kaygı semptomları, yalnızlık ve depresif ruh halini artıracağına dair genel bir kanı oluşmuş durumda. Kendini güvende hissetmeyen, sürekli medyanın da pompaladığı bir korku kültürü içinde yaşama içgüdüsüyle silahlanmaya yöneliyor. Silah bulundurmak adeta bir güç simgesi olarak algılanıyor, hayatta kalabilmek ve kendini güvende hissetmek isteyen insan silah sahipleniyor. Büyük ekonomik krizlerde, panik yaratan durumlarda insanoğlunun en hızlı şekilde başvurduğu şey silah. ‘Kendinizi bir sürü şeyden korumanız gerekiyor. Dünya çıldırmış gibi’ hissiyatıyla silaha saldırdı insanlar pandemi sürecinde” sözleriyle bireysel silahlanmada pandeminin psikolojik rolüne dikkat çekti.

BİNE AŞKIN İNTİHAR

İlk kez paylaşılan intihar rakamlarına göre, 2020 yıllında bin 23 yurttaş yaşamına son verirken; 5 bin 593 yurttaş da intihara teşebbüs etti. Jandarma sorumluluk alanında 3 bin 116 şüpheli ölüm yaşandığı da kayıtlara geçti.

RUHSATSIZ SİLAH 10 YILDA 10 KAT ARTTI

Bireysel silahlanmada endişe veren konulardan bir diğeri ise ruhsatsız silahlar. Emniyet Genel Müdürlüğü ve suç verilerine göre Türkiye’deki ruhsatsız silah sayısının 10 yılda 10 kat arttı. Ülkede 2.5 milyonu ruhsatlı, 20 milyonu da ruhsatsız olmak üzere toplam 22.5 milyon silah var. Yüzde 85’i ruhsatsız olmak üzere yaklaşık 25 milyon kişide silah bulunuyor. Şiddet olaylarında yüzde 69 artış var. İçişleri Bakanlığı’nın 2017 faaliyet raporunda 106 bin 740 silahın kayıp olduğu belirtiliyor.

‘CİNAYETLERİN YÜZDE 85’İ ATEŞLİ SİLAHLARLA İŞLENDİ’

Umut Vakfı’nın Türkiye’nin Silahlı Şiddet Haritası ve 2020 Raporu’na göre, yıl içinde yaşanan 3 bin 682 silahlı şiddetin yüzde 85’i ateşli silahlarla işlendi. 2020 yılında basına yansıyan 3 bin 682 silahlı şiddet olayında; 2 bin 40 kişi öldü, 3 bin 688 kişi de yaralandı. Bu silahlı olayların 3 bin 128’inde ateşli silahlar (bin 303’ü tüfek, bin 825’i tabanca), 554’ünde ise kesici ve delici aletler kullanıldı. Yani cinayetlerin yüzde 85’i ateşli silahlarla işlendi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde açıklanan 2020 Kadın Cinayetleri Haritası’na göre 2020 yılında 527 kadın, evli veya boşandığı eşi, erkek arkadaşı, aile üyeleri ya da yakınları tarafından öldürüldü.

‘SİLAH SATIN ALINIRKEN EŞİNİN ONAYI ALINMALI’

Oransal olarak cinayet işlenmesi olasılığını arttırması sebebiyle bireysel silahlanmanın yasaklanması gerektiğinin altını çizen İnceoğlu, “Toplumda huzur ve güvenin sağlanabilmesi için silah satışlarında referans sistemi gerekli. Silah satın alınırken eşinin onayı alınmalı. İnternetten silah satışı yasak deniyor, ama çok ironik bir biçimde kargo ile teslimat mümkün. Sürekli denetim şartı getirilmeli, denetimler beş yıllık, bu çok uzun bir süre, iki yılda bir denetim yapılmalı. Silahla işlenen kadın cinayeti oranlarının yüksekliği ateşli silahlara erişimin bu denli kolay olmasının önemli bir sorun olduğunu göstermektedir. Failin silah kullanması, mağdurun failden ayrılıp bir başkası ile birlikte olması, dijital takip, cinsel ilişkiye zorlama, hamilelik döneminde sekse zorlama ve şiddet, ilişkide giderek artan fiziksel şiddet, failin intihar eğilimi, maktulün tehlike algısı ve çocuk istismarı gibi faktörlerin kadın cinayetleri ile ilişkili olduğuna dair araştırmalar mevcut” yorumunda bulundu.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HATIRLATMASI

İnceoğlu, kadına şiddet bilançosundaki artışa dikkat çekerek “Her ne kadar uygulamalar eksik ve aksak ise de Sözleşme, gerek kadına yönelik şiddetin tarihselliğini kabul etmesi, gerek şiddetin cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını ortaya koyması açısından çok önemliydi. Artık erkek şiddeti ve kadın cinayetleri vaka sayılarındaki artış kaçınılmaz olacak. İstanbul Sözleşmesi’nin yanı sıra, 2016-2020 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı faaliyetleri arasında da yer almasına rağmen, yıllardır kadına yönelik şiddet verileri sistematik ve düzenli bir şekilde açıklanmıyor. Bu durum da olaylarda sorumluların yargılanıp cezalandırılmaması toplumsal barışın sağlanmasının önündeki önemli engellerden birini oluşturuyor” dedi.

‘DEVLET ELİYLE ARTTIRILIYOR’

“Türkiye’de toplumsal barış ve huzurun sağlanması için iktidarın bir an önce bu şiddet dilini terk etmesi gerekmektedir” çağrısında bulunan Emir, “Söz konusu şiddet diliyle birlikte bireysel silahlanmanın artışının da içinde bulunduğumuz şartlarda Türkiye’yi kaosa sürüklemekten başka bir sonucu olamaz. Devlet eliyle bireysel silahlanmanın artırılması, barışçıl bir toplumun inşasına değil şiddet kültürünün tırmanmasına yol açacaktır” derken; İnceoğlu ise “Cezasızlığı sona erdirme hem toplum hem de bireylerin adalete ve hukuk sistemine olan inanç ve güvenlerinin sağlanması ve sürdürülmesi bakımından devletler için elzem bir görev olarak nitelenebilir. Yaygın ve etkili bir insan hakları kültürünün sağlanması, insan haklarının hem hukuksal ve hem de fiili olarak korunup yüceltilmesiyle mümkün olabilmekte; temel öneme haiz hakların yalnızca hukuksal düzenlemelerde sözü edilen teorik kavramlar olmamasıyla ve bu hak ve özgürlüklerin bireylerin yaşamlarında kullanılabilmesiyle gerçekleşebilmektedir” ifadelerinde bulundu.

SİVİL VE YASADIŞI SİLAHLANMADA AVRUPA’DA 3. SIRADA

SAS’ın 2017 yılı için verdiği rakamlara göre, dünyada sivillerin yasal veya yasal olmayan yollardan elinde bulundurduğu ateşli silah klasmanında Türkiye’nin 10. sırada. Türkiye, 13 milyon 200 bin silah ile Avrupa’da bu klasmanda 3. Sırada yer alıyor.

ASKERİ HARCAMALAR ON YILDA YÜZDE 86 ARTTI

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) Pazartesi günü yayınladığı verilere göre; küresel askeri harcamalar, 2019 yılında 1 trilyon 917 milyar dolara yükseldi. Türkiye, dünyada en çok askeri harcama yapan ülkeler sıralamasında 15’inci sırada yer aldı. Türkiye’nin askeri harcamaları, 2010-2019 yılları arasındaki on yıllık süreçte yüzde 86 artarak 20,4 milyar dolara ulaştı.

KÜRESEL SİLAH PAZARI

SIPRI raporuna göre, 2016-2020 döneminde Türkiye silah ithalatını yüzde 59 oranında azaltırken yerli askeri ürün ihracatını ise yüzde 30 oranında arttırdı. Bunun nedenlerinden biri, ABD’nin 2019’da 5. nesil F-35 avcı uçaklarını Ankara’ya tedarik etmeyi reddetmesi ve Türkiye’nin askeri ürün üretimini artırması oldu. Öte yandan SIPRI verilerine göre, 2016-2020 döneminde ABD’den Türkiye’ye yapılan silah sevkiyatları yüzde 81 oranında azaldı. Türkiye, ABD’nin askeri ürünlerini ithal eden ülkelerin arasında 3. sıradan 19. basamağa geriledi.

(artigercak.com,06.04.2021)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN