Ali ABADAY (jpardaillan@gmail.com)
Öncelikle size bir soru sormama izin verin, idam mahkûmlarının gözleri neden kapatılır? Bilmiyorsanız sorun değil ama sakın kendisini öldürecek kişiyi görmesin diye kulaktan dolma bir bilgiyle cevap vermeyin. Ama bu yazıyı okuduğunuz sürede düşünün.
Kimi zamanlar utanmayı severim. Sanki insanların içinde utanılacak bir hâlde olursam beni o hâle sokan günahlarımdan kurtulduğumu düşünürüm. Peki, siz utanmaktan hoşlanır mısınız? Öyle kalabalık içinde düşmek gibi değil, kendinizden bile sakladığınız bir gerçeğin yüzünüze vurulmasından?
Lene Kaaberbol bundan yaklaşık 10 yıl önce “Kâhinin Kızı/ Skammerens Datter” ismiyle, bir kız çocuğunun hikâyesini yazdı. Dina tıpkı annesi Melussina gibi bir cadıydı ve Ortaçağ sayılacak bir dönemde yaşıyor. Dina’nın öyküsü Harry Potter’ın hikâyesine benziyor doğru. O ve annesi insanların gözlerine baktıkları zaman karşılarında olan kişinin herkesten sakladığı utançlarıyla yüzleşmelerini sağlıyorlar.
Danimarka’da oldukça popüler olan bu kitap serisinin ilk macerası şimdi beyaz perdeye uyarlandı. Filmde tıpkı kitaptaki gibi Dunark hükümdarının oğullarından Drakan’ın (Peter Plaugborg) ailesinin öldürülmesi ve tahtın varisi Nico’nun (Jakob Oftebro) cinayetlerle suçlanmasıyla başlıyor. Savcı Nico’nun itirafını alamadığı ve Nico’nun olay zamanında sarhoş olduğu bilindiği için Melussina’dan (Maria Bonnevei) yardım isteniyor.
Melussina Nico’nun cinayetleri işlemediğini söyleyince Drakan bu sefer annesiyle aynı güçlere sahip olduğunu bildiği Dina’yı (Rebecca Emilie Sattrup) Dunark’a getiriyor. Dina kısa sürede olayların göründüğünden çok daha karışık olduğunu ve hem annesinin hem de kendisinin hayatının da tehlikede olduğunu görüyor.
Şayet çocukluğunuzda pazar günleri öğle saatlerinde TRT’de yayınlanan çocuk filmlerini izlediyseniz size hoş bir nostalji yaşatabilir “Kâhinin Kızı”. Ancak günümüzde efektlerin oldukça geliştiği, büyücü ya da cadı çocukların hikâyelerinin sinemada ustalıkla anlatıldığı bir dönemde ne yazık ki “Kâhinin Kızı” sinemasal açıdan pek de başarılı değil.
Bu noktada hem karakterlerin çok da özüne inilememesi, olayların oldukça hızlı gelişmesi ve başroldekiRebecca Emilie Sattrup’ın tam olarak Dina’nın yaşadığı çelişkileri, gücüyle ilgili soruları perdeye yansıtamamasının etkisi büyük.
Öte yandan tüm gücü eline almak isteyen bir tiranın nelere kalkışabileceğini göstermesi açısından ilginç. Yaptıklarından utanç duymayan, taht için her şeyi yapabilecek birinin hukuku da yok ederek kendisini bütün gücün hâkimi ilan etmesinin önünde sadece bir kız çocuğu duruyor. Tıpkı o masalda “Kral çıplak” diye bağıran çocuk gibi, gerçeği söyleyebilecek bir tek çocuk…
Dina’nın hikâyesini anlatan roman serisi dört kitaptan oluşuyor. Bu sebeple film de devamı gelecek şekilde kurgulanmış. Ancak Danimarka’da oldukça popüler olan bu filmin yine de devamının çekilip çekilmeyeceği pek belli değil.
“Kâhinin Kızı”nın bir sorunu da kime hitap edeceğini tam bilememesi. Çocuk filminde olmayacak kimi sahneler olması ancak hikâyenin yetişkinlere de tam hitap edememesi nedeniyle bu filmin tam olarak hangi yaş grubu için çekildiği bana göre belirsiz.
Şimdi baştaki soruya gelirsek, idam mahkûmlarının gözlerinin kapatılması çok eski bir geleneğe dayanıyor. Eskiden insanların düşüncelerini okuyan, fikirlerini değiştirmelerine neden olan cadıları öldürebilmek içi gözleri bağlanırmış. Bu gelenek yüzyıllarca sürmüş ve günümüze kadar gelmiş. Günümüzde artık cadı olmasa da hâlâ uygulanan bir uygulama. Ne var ki cadı olmasa da tüm gücü elinde tutmak isteyen tiranlar hâlâ mevcut.
(Taraf, 18.12.2015)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN