Post image
Sözleşme kalkınca ayrımcılık da arttı

 

Engin SARI

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Davaları-Yargıda Cinsiyetçilik Raporu’nu yayımladı. Raporda, davalarda en sık rastlanan ayrımcı uygulamalar örnekleriyle sıralandı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2010 yılından bu yana, şiddetin çeşitli biçimlerine maruz bırakılan kadınların davalarını takip ediyor. Platformdan yapılan açıklamada, “Bugüne kadar bine yakın dava takip edilmiş olup, girilen duruşma sayısı bu sayının en az üç katına eşittir” denildi. 2010 yılından bu yana, şiddetin çeşitli biçimlerine maruz bırakılan kadınların davalarını takip edip, yıllardır Türkiye’nin dört bir yanında adalet mücadelesini sürdüren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Davaları-Yargıda Cinsiyetçilik Raporu’nu yayımladı.

BİNE YAKIN DAVA

Bugüne kadar bine yakın davayı takip eden Platform’dan yapılan açıklamada, girilen duruşma sayısının ise bu sayının en az üç katına eşit olduğu belirtildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Davaların kapsamı; cinayet davası, cinsel saldırı, çocuk istismarı, darp, şiddet, yaralama, öldürmeye teşebbüs, kendini savunamayacak kişiye cinsel saldırı, taciz, ölüme sebebiyet, silahlı yaralama, ileti ile tehdit ve hakaret davası, meşru müdafaa gibi Türk Ceza Kanunu kapsamındaki çok farklı suç türlerinden oluşmakta olup, duruşmalar Türkiye’nin her bölgesinde illerde ve ilçe adliyelerinde görülmektedir. Bu davalarda toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın çeşitli yüzlerine tanık oluyor, gözlem ve değerlendirmelerimizi belirli bazı dönemlerde kamuoyuyla paylaşıyoruz.”

EN SIK RASTLANANLAR

Dava takibinde, en sık rastlanılan ayrımcı uygulamalar şöyle sıralanıyor:

“Son dönemde artış gösteren ‘şüpheli kadın ölümleri’ ile ilgili davalarda etkin soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin işletilmediğine, ‘delil yetersizliği’ gerekçe gösterilerek dosyaların hızla kapatıldığına tanık oluyoruz. Dava açılabilmiş dosyalarda ya hızla beraat kararları ya da “kasten öldürme” yerine faillerin daha düşük ceza almalarını sağlayan suç türlerinden (taksirle öldürme, yaralama, cinsel saldırı gibi) ceza verildiğini görüyoruz. Sanığın pişmanlığı, giyim kuşamı, cezanın geleceği üzerine etkileri, sabıkasız olması gibi gerekçelerle “iyi hal” olarak bilinen takdir indirimi uygulanabiliyor. Benzer biçimde “sadakatsizlik” gibi cinsiyetçi bahanelere dayandırılan “haksız tahrik” indirimi uygulanması ya da “gönüllü vazgeçme” maddesi gibi yeni yöntemler uygulanıyor.”

‘KABUL ETSE ÖLDÜRMEZDİ’

Açıklama şöyle devam etti:

“Göz göre göre gelen kadın cinayetlerinde bile “tasarlamayı” yok sayan kararlara, bu kararların ‘bir anlık öfke’,  ‘kabul etse öldürmezdi’ gibi ayrımcı gerekçelere dayandırılmasına tanık oluyoruz. Sadece şüpheli ölüm davalarında değil, tüm şiddet davalarında suç türünün değiştirilerek daha düşük cezalı bir suça çevrilmesi sıklıkla karşılaştığımız bir durum oluşturuyor. Tutuklamalarda ‘somut delil şartı” aranması, özellikle takip ettiğimiz cinsel şiddet ve çocuk istismarı davalarına; tahliye, beraat ve ayrımcı indirimler olarak yansıyor. Sanığa verilen cezanın paraya çevrilmesi ya da ertelenmesi, caydırıcılığı ortadan kaldırıyor. Ceza Kanunu’nda suç tipleri tanımlanırken “toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle işlenen suçlar” ya da ‘kadına yönelik şiddet” benzeri bir suç tanımlaması bulunmuyor. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili gelişmeler, bir cinsel taciz davasında, sanık avukatının ‘İstanbul Sözleşmesi kalktı, kadının beyanını esas almayın’ ifadesinde olduğu gibi duruşmalardaki tutumlara doğrudan yansıyor.”

(9 Eylül Gazetesi, 09.09.2022)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN