Post image
Sözde Kentsel Dönüşüm Kanunu

prof-mete-tapan

Prof. Dr. METE TAPAN

Sapasağlam veya depreme karşı güçlendirilebilecek yapılan yıkmak, hem milli servete hem de yerleşim kültürüne, kentleşme ve kentlileşmeye yapılan en büyük darbedir.

İnsanları birer robot gibi görme veya “ne olur, insanları alıştıkları yaşam alanından kopararak zorunlu olarak çevresini terk ettirsek” gibi söylem ve bu yoldaki girişimlerle gayri sosyal davranışlarda bulunmak, kanımca toplumun ruhsal sağlığını bozacaktır.

“Kaş yapalım derken, göz çıkarmak” söylemine en iyi örnek bugünlerde “sözde kentsel dönüşüm kanununun uygulamasında yaşanmaktadır”.

Sözde kentsel dönüşüm kanunu diyorum, çünkü, 16.05.2012 tarih ve 6306 sayılı kanunun resmi adı “Afet Riski Al tındaki Alanların Dönüştürülmesi”dir.

Kentsel_Donusum_Nedir_48962_1470b

Bu kanunun, özellikle deprem riski büyük olan ülkemizde, ister kırsal alanlarda isterse de kentsel alanlarda yaşayan yurttaşlarımız için çok önemli bir kanun olduğunu her fırsatta söylememe karşın, kanunun bu haliyle toplumsal (sosyal) yönden yeterli olmadığını hep dile getirmiştim. Toplumsal yönden yeterli olmaması derken, bilinçli olarak “rant olgusu” üzerinde fazla durmamış, temelde kentsel yaşamın salt fiziksel değerlerden oluşmadığını, insanların çevresiyle sosyal ilişkilerinin de dönüşüm süreciyle daha olumlu, daha insani hale gelmesini sağlayacak biçimde gerçekleşmesini savunmuştum. Hatta, bir kanunun uygulanması için gerekli yönetmelikler, bilindiği gibi kanunlar kesinleştikten sonra yapıldığından, “keşke 6306 sayılı kanunun yönetmeliği daha kanun taslak halindeyken oluşturulmuş olsaydı dediğim” de çok olmuştur…

Kanunun riskli yapıların saptanması konusunda öngördüğü yöntem veya uygulama modelinin, özellikle kentlerin her bölgesi için eşit biçimde geçerli olabilmesi, kent tarihinin önemli bölgelerinde sosyal ve kültürel değerlerimizin yok olmasına neden olacaktır.

3 Şubat 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Sayın Tuğrul Erkin‘in İstanbul, Nişantaşı bölgesindeki “kentsel dönüşüm” uygulamalarıyla ilgili yazısı, yukarıdaki endişelerimi en güzel biçimde dile getirmektedir.

Sapasağlam veya güçlendirme olasılığı olan yapılar yıkılırsa Nişantaşı, Şişli, Osmanbey diye bir şey kalmaz.

kentsel_donuum

Bugün istanbul’u İstanbul yapan özellikle son 100 yıl içinde veya daha eski tarihli yapılardır. Bunlarm çoğu kültür varlığı olarak tescil edilmemiştir. Tescil edilmedikleri için yıkılabilir diye bir yaklaşım ise kentsel cinayettir.

Öncelikle bu yapıların güçlendirilmesi konusunda çaba gösterilmelidir. Aksi takdirde bu yaklaşımın bir tek yorumu olabilir. Devlete dönmeyen bir rant ve kent sakinlerine zulüm…

(Cumhuriyet, 12.02.2015)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN