Türkiye’de aile içi şiddetin yüz kızartan tablosu UNICEF’in raporlarına kadar yansırken sonunda AKP iktidarından “kadına şiddeti kınayan” bir ses yükseldi. AKP’nin Cumhurbaşkanı olan eski Genel Başkanı’nın “kadın-erkek eşit değildir” açıklaması tepkilere neden olurken Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 4 Aralık günü kadına şiddet konusunda yaptığı açıklamalar olumlu olmuştur.
Başbakan Davutoğlu, “Kim kadına karşı şiddet uygularsa aslında kendi güçsüzlüğünü, kendi onursuzluğunu gösterir. İster bu aile içinde olsun, ister eşler arasında olsun, isterse sokakta bir şekilde zayıf görüldüğü için kadına karşı yapılmış olsun. Bütün bu şiddet insan onuruna doğrudan yapılan tecavüzdür, saldırıdır ve bu saldırıya karşı hepimizin mücadele etmesi ulvi bir görevdir” açıklamasını yaptı…
Kadın cinayetleri, kadına şiddet ya da aile içi şiddet katlanarak artarken bizi yönetenler hiç bir şey olmuyormuşçasına yıllarca konuyu umursamazca, sanki cinayetler hakmış gibi davrandılar. Deve kuşu misali sorunlar karşısında başlarımızı kuma gömdükçe sorunlar daha da büyüdü ve mutsuzluk sarmalı tüm toplumu tehdit eder hale geldi.
En son 19. Milli Eğitim şurasında öğrencilerin eğitimine ilişkin din ağırlıklı eğitim yapılmasına yönelik kararlar alınırken UNICEF’in mart ayında Türkçeye çevrilen “Şiddeti İzleme ve Göstergeleri” raporunda, Türkiye’deki okullarda çocukların, şiddeti hem öğrendiği hem de şiddete maruz kaldığına dikkat çekildi. Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesi dahil bir çok insan hakları hukuku belgesine taraf olduğu vurgulanan raporda, “Türkiye’de çocuğa karşı şiddet, ceza ya da disiplin yöntemi olarak ceza infaz kurumları ve okullarda yasal olmasa da, açık bir resmi yasak da yok. Evde ve bakım kurumlarında çocuklara şiddet hala yasal” denildi. Ayrıca 2001, 2006, 2009 ve 2012 yıllarında BM Çocuk Hakları Komitesi’nin Türkiye’ye evde şiddeti sonlandırmak için yasal ve sosyal önlemler almasını, şiddetin yasak olduğu alanlarda da yasaların ve ilgili mevzuatın gerektirdiği şekilde uygulanmasını tavsiye ettiği kaydedildi…
2013 yılında 237 kadının öldürüldüğü Türkiye’de 2014’ün 10 ayında da, 265 kadın cinayeti işlendi ve hala da her gün istatistiksel verilere bir yenisi ekleniyor… Evlenme teklifini reddeden, sevgilisinden ayrılmak isteyen, boşanmak isteyen, barışmak istemeyen kadın, hatta ve hatta üstüne kuma getirilmesini istemediği için ayrılmak isteyen kadın acımasızca öldürülüyor… Daha da önemlisi utanmaz, ahlaksız aile bireylerinin (ağabeyi, amca çocuğu vs) tecavüzüne uğrayan kız çocukları bir de aile meclisi kararlarıyla, tecavüze uğradığı yetmiyormuş gibi “suçluymuşçasına” öldürülüyor… Ona tecavüz eden onursuz aile bireyleri ise “namusunu temizlemiş” havasında ortalıkta dolanıyor… Bazı mahkemelerin eş katillerine, duruşmalardaki “iyi hal”ini gerekçe göstererek ceza indirimine gitmeleri ise tepkilere neden oluyor…
Özetle Türkiye’de her üç kadından biri şiddet mağduru ve kadına, çocuğa şiddet katlanarak artıyor. Aile içi barış, toplumsal barış büyük bir tehdit altında… İşte böyle bir ortamda şiddeti körüklemek yerine Başbakan Davutoğlu’nun açıklaması önemli…
Evde, işte, sokakta katlanarak artan şiddeti görmemezlikten gelmek yerine bu tür açıklamalar yapmak ve de sorunları kökten çözmek için gayret sarf etmek hem de çok mu çok önemli ve 21. yüzyılın devlet adamına yaraşır bir davranış…
Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken yapılmasını sağladığı yasal değişikliklerle de kadınlara pek çok hakların verilmesini amaçladı. Ama bugün Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı “Cinsiyet eşitsizliği” raporu Türkiye’de kadının adının olmadığını ortaya koyuyor. Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Nilüfer Deveci, Türkiye’nin 136 ülke arasında 120. sırada, Orta Avrupa ülkeleri arasında ise sonuncu sırada olduğunu belirterek şunları söylüyor:
“Kadınlarımız-kızlarımız yeniden gericiliğin kuşatması altına alınarak, mahalle baskısı ilkokullara kadar indirilerek sosyal hayattan uzaklaştırılıyor. Son dönemde kadınların yararına gibi algılanan, aslında kadını iş yaşamından koparan esnek çalışma, uzun doğum izinleri, çocuk sayısı oranında parasal desteklerle teşvik yaklaşımı, kadını sadece analık göreviyle sınırlandırıyor. 4+4+4 uygulamalarıyla kızlarımız eğitimden koparılarak çocuk gelinler yaratılıyor. Töre ve namus cinayetlerinde patlama yaşanıyor. Kadın ve erkeği eşit görmeyen anlayış 12 yıldır iktidara damgasını vurmuştur.”
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliğii (İKKB) Koordinatörü Prof. Dr. Nazan Moroğlu ise “Çocuk gelinler, kadına yönelik şiddet, 4+4+4 sistemiyle 260 bin kız çocuğunun ikinci kademe eğitime gönderilmemesi, kadınların ev işlerine yönlendirilmeleri hepsi aslında bir bütünün parçaları” diyor…
Uzman Psikolog Yeşim Akın, şiddetin toplumsal gelişmelerden beslendiğini vurguluyor…
Tüm bu yazdıklarımız bağlamında; Türkiye’nin içinde bulunduğu durum böylesine netken Başbakan Davutoğlu’nun açıklaması çok önemli… Ve de Sayın Davutoğlu’ndan sözlerinin lafta kalmamasını, ülkenin yöneticisi olarak yaşanan sorunların sona erdirilmesi konusunda barış dilini kullanmayı sürdürmesini, etkin önlemler alınmasını sağlamasını diliyoruz, bekliyoruz…
Uzmanlar, şiddeti ortadan kaldırmak için aileye el atmak konusunda hem fikir. Çünkü çocuk şiddeti aileden öğrenir, sevgiyi de, sevmeyi de… O nedenle evde, tabii ki ülkede sevgi iklimini ve barış dilini oluşturmanın önemi büyük…
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN