Nurten Demirbaş
Sosyal medya aracılığı ile tüm dünyaya servis edilen şiddet görüntüleri çağımızın ‘iletişim dili’ haline gelmiştir. Şiddettin dozajı arttıkça, yaşananları normal olarak kabul eden insanların sayısı gün geçtikçe çoğalmaktadır. Ortadoğu’da ve yaşadığımız coğrafyada günden güne tırmandırılan savaş neredeyse ‘içselleştirilmektedir.’ Savaşın en büyük mağduru olan kadınlar ve çocuklar şiddet sarmalının içinde yok olup gitmektedirler. Göç yollarında aç susuz ilerlemekte, köle pazarlarında satılmakta ve tecavüze uğramaktadırlar. Militarizm, yaşadığımız coğrafyada ölü kadın bedenini çırılçıplak soyarak postallar altına alacak kadar dizginlenememektedir. Son on yılda kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 arttığı evlerimizde kırk saatte bir kocası tarafından öldürülen bir kadın haberi duymak artık pek ilgi uyandırmamaktadır.
Zehra İpşiroğlu’nun bıraktığı yerden; Tabular, Korkular ve Kadınlar adlı kitaba devam edildiğinde; her okuyucu kendi kişisel gözlem ve deneyimleri ile yeni bir başlık atarak sayfaları doldurabilirler. ‘Türkiye’de kadın olmak nasıl bir şey, bu coğrafyada doğmuş bir kadın hangi sorunlarla karşılaşıyor? Eril zihniyetin en uç noktasını oluşturan şiddet nedir, nasıl ortaya çıkıyor, nasıl yaşanıyor? Kadınlar bu sorunları çözebilmek için nasıl bir mücadele veriyorlar? Farklı toplumsal katmanlardan gelen kadınların yaşamında ortak olan ve ayrılan noktalar neler? Toplumumuzda kadın haklarının hiçe sayılmasında milliyetçiliğin, militarizmin, dinin, geleneklerin ve eğitimin payı nedir?’gibi sorularla yola çıkan, yazma eylemini yaşam ile iç içe düşünen Zehra İpşiroğlu; ‘Work in Progress’ yani kabaca ‘Süregiden çalışma’ olarak Türkçeye çevirebileceğimiz yöntemle çalışmıştır. Özellikle toplumsal cinsiyet konusunda kendisini düşünsel ve duygusal olarak etkileyen olayları, kişileri, eserleri çalışmasının bir parçası haline getirmesindeki amacının daha iyi irdelemek ve anlayabilmek olduğunu belirten yazar, kitabının henüz bitmediğini, okuyucusu ile kuracağı diyalog yoluyla hedefine ulaşabileceğini belirtmektedir.
Güç nedir?
Zehra İpşiroğlu, bireyin özgür iradesine zehirli bir sarmaşık gibi dolanan ve onu boğmaya çalışan ‘içselleştirilmiş eril zihniyet’i araştırmaktadır. ‘İçselleştirme’ nedir? Olumlu bir kavram yaşamımızda nasıl olumsuzlaştırılmıştır? Zevk alarak yaptığımız işleri içselleştirmez miyiz? Güç nedir? Hangi güç? Nefretin gücü mü? Yoksa sevginin gücü mü? Şiddet Baba neyi korumaya çalışmaktadır? Şiddete dayanmayan bir siyaset biçimi mümkün müdür gibi soruları okuyucusunun kafasında çoğaltan yazar; kişisel öykülerden yola çıkarak toplumumuzdaki tabuları, tabuları besleyen korkuların geleneksel, dinsel ve politik boyutlarını tarihsel süreçleri içerisinde incelerken; çatlak seslere -bireyin özgür iradesinin yankılandığı- olaylara, kişilere ve eserlere de yer verir kitabında.
Konuşulmayan ve görmezlikten gelinen en büyük tabu konularından biri olarak gördüğü dini eleştirisinin merkezine yerleştiren İpşiroğlu, dünyada ve Türkiye’de kadının konumunu belirleyen tutucu ve muhafazakâr ideolojilerin yaşamda ürettiği şiddeti, ayrımcılığı ve baskıyı açımlamaya çalışır. Totaliter ve muhafazakâr bir yönetimle yönetildiğini düşündüğü Türkiye’nin kadın politikasını da eleştiren yazar, yakın dönem Türkiye tarihine ışık tutarak kadınlar üzerinde dinin bir baskı ve korku aracı olarak nasıl kullanıldığına da işaret eder.
Kişisel deneyimlere kitabında özellikle yer ayıran İpşiroğlu, farklı toplumsal katmanlardaki kadınlarla olan karşılaşmalarını, onlarla yaptığı söyleşi ve gözlemlerini, ayrıca üniversitede sürdürdüğü röportaj seminerleri çerçevesinde gündeme gelen öyküleri, kadın hakları konusunda yaptığı çeşitli istatiksel araştırmaları çalışmasının bir parçası haline getirmiştir.
Sevginin gücü
Kitabın ‘Yaşamın İçinden Toplumda Kadın’ başlığı altında yazılan birinci bölümünde, toplumsal cinsiyet temasının izini hem yaşadığı İstanbul’da hem de Köln’de takip eden yazar, farklı kimliklerin kendi ülkelerinde yaşadıkları sorunları, çözüm yollarını ve devlet politikalarını aktarır. Almanya’da yaşayan göçmenlerin çıkmazları, entegre problemleri ve özelde yine göçmen kadının sorunlarını Türkiye’nin kadın politikaları ile karşılaştırarak okuyucuna sunar. Türkiye’deki aydınların kadın haklarına bakış açısını eleştiren İpşiroğlu aydın tanımını yeniden yapma gereksinimi duyar. Toplumun her alanına nüfus eden şiddetin eril yüzünü, nefret söyleminin yeniden nasıl üretildiğini, bunun dildeki karşılığını açımlayan İpşiroğlu, şiddete karşı çözüm yollarının neler olabileceğini, bu alanda yazılmış çizilmiş eserleri ve yine farklı ülkelerde uygulanan yöntemleri okuyucularıyla paylaşmaktadır.
Birinci bölümü ‘Sevginin Gücü Pınar Selek’le Köln’de Karşılaşma’ başlığı altında ele aldığı Pınar Selek’in yaşamını ve eserlerini aktardığı bölüm ile bitirir. Kitabın ikinci bölümü ‘Yaşam ve Sanatın Kesiştiği Noktada Kadın’ başlığını taşımaktadır. Bu bölümde sanatta muhafazakârlık ve toplumsal cinsiyet konularını irdeleyen yazar, Türkiye’de sanatın ve sanatçının özgür olmadığını, muhalif tutumun sindirilmeye çalışıldığını, böylesi bir sanat ortamında kadınların konumuna dair kaygılarını yenilemektedir. Yine dizi ve sinema sektöründe aile izleğini takip eden yazar, kutsal aile modelini pekiştiren ya da sorgulayan örnekleri ayrıntıları ile aktarmaktadır. Ders kitaplarında cinsel ayrımcılığın yapıldığını, çocuk ve gençlik yayınlarının da toplumsal cinsiyet açısından yeterli olmadığını, yazarlarının içlerindeki gizli polisin baskısından kurtulamadıklarını belirtmektedir. Almanya’da yürütülen eğitimde tiyatro çalışmalarını kendi deneyimlerinden yola çıkarak aktaran İpşiroğlu, toplumsal cinsiyet konularına nasıl yaklaştıklarını ve Türkiye’deki uygulamaları yine örneklerle göstermektedir. Son olarak tiyatroda sıkça işlenen namus temasının hangi tiyatrolar tarafından niçin ve nasıl işlendiğini Almanya’dan, Hollanda’dan ve Türkiye’den örneklerle açımlamaya çalışmaktadır.
Zehra İpşiroğlu yaşam ile iç içe, kendisini rahatsız eden tabuları, korkuları ve kendisini etkileyen kadınları okuyucusuyla paylaşmaktadır. İtirazlarla, sorularla, yaşamın içinden deneyimlerle, özel paylaşımlarla, eleştirilerle Tabular, Korkular ve Kadınlar yazılmaya devam edecektir.
TABULAR, KORKULAR VE KADINLAR
Zehra İpşiroğlu
E Yayınları
2015, 164 sayfa, 13 TL.
(Radikal Kitap, 06.11.2015)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN