Asu MARO
Bu sene Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Kısa Film Yarışması’nda önce ismiyle dikkat çeken, sonra da hakkında çok konuşulan bir film vardı. İsim Shakespeare’in “Fırtına”sının meşhur alıntısıydı, “Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada”. Film de konservatuvar sınavı için “Fırtına”daki Ariel’in monoloğunu hazırlamakta olan Gülşah’ın asistanlık yaptığı tiyatroda uğradığı taciz hikâyesini anlatıyordu.
Muhtemelen setlerde, kulislerde, okullarda her gün onlarcası yaşanan bir ‘usta’ – ‘çırak’ tacizi söz konusu olan. Hani bir şey desen diyemezsin, karşında yılların oyuncusu, belki o güne kadar hayranlık duyduğun ünlü bir isim vardır. Hareketi hem çok bariz, hem kaçmasına fırsat verecek kadar kaypaktır. Soyunma odasında üstü çıplak olarak asistanın üzerine üzerine yürümek, sınırlarını ihlal etmek, onu kendi bedenine maruz bırakmak gibi. “Ne yapıyorsun hocam?” diyemediğin gibi, yakın olduğun birine anlattığında bile “Emin misin doğru anladığından?” sorusuyla karşılaşman an meselesidir. Ne ihtiyacı vardır koskoca bilmem kimin küçücük, ‘önemsiz’ bir kızı taciz etmeye? Bütün dünya ona hayran değil midir? Onunki taciz değil şükredilmesi gereken bir lütuftur olsa olsa.
Kendini kararsızlıklar içinde debelenirken bulursun. İçine mi atacaksın, bir şekilde tepki gösterecek misin, yoksa kendinden bile şüphe mi edeceksin… Bu son dediğim duyguyu çok iyi tanıyan pek çok kadın olduğundan eminim. “Bana öyle geldi belki de” der susarsın. Böyle hoca, usta, yönetmen, müdür konumundaki insanlardan gelen tacizlerin-istismarların verdiği en büyük zararlardan biri de budur. Kendinle ilişkini bozar. Çoğu zaman susarsın. O da aynı yöntemle başka kadınların hayatını zehretmeye devam eder.
Yönetmen Özgürcan Uzunyaşa, Gülşah’ın tiyatroda başına gelen böyle bir tacizin ardından yaşadıklarını, oynamakta olduğu filmin setiyle iç içe geçirerek anlatmış. Sette de aynı ‘erkek egemen’ zihniyet serbestçe kol gezdiği için genç oyuncuya akıl veren verene. Tacize uğrayan bir kadının ne tepki vereceğini kadından daha iyi bilen erkek yönetmenler var, kuşkusuz. Filmin baş döndüren kurgusu içinde seyirci gerçeklik ile performans arasında büyük bir hızla dolaşırken, bir yandan da Gülşah’ın sıkışmışlığına ortak oluyor. Gülşah’ı oynayan parlak oyuncu Öyküsu Özyürek’in bu yıl Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde Genç Cadı Ödülü’nü alırken sözünü ettiği “bedenler ve zihinler üzerinde tahakküm kurmaya çalışan erk yapılanmaya, mobbing’e, sınır aşımlarına, sonsuz güzellik algılarına” sinirlenirken buluyorsunuz kendinizi.
Bütün dünyada ve Türkiye’de ‘me too’ hareketiyle beraber bir şeyler değişirken, sinema, televizyon, tiyatro alanlarında çalışan kadınlar Susma Bitsin adlı bir platform kurmuş ve sektörde başlarına gelenleri daha çok paylaşır olmuşken, bunun yapılan işlere de daha çok yansıması beklenirdi. Özgürcan Uzunyaşa’nın 18 dakikalık “Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada”sı (şu anda MUBI’de izleyebilirsiniz) hem bu anlamda çok kıymetli, hem de özgün bir dili olan, heyecan verici bir film.
(Milliyet, 15.06.2023)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN