‘’İnsanın kendi kalp seslerini en iyi duyabildiği zaman, gecenin en sessiz saatleridir…’’
Buket Uzuner’in yazdığı Tabiat Dörtlemesi’nin üçüncü kitabı ‘Hava’, okurlara merhaba dedi. Türk Edebiyatı’nın eski kaynaklarından, gelenek ve göreneklerinden özellikle kadim Şamanlık geleneğinden etkilenen Uzuner, Tabiat Dörtlemesi’ni, bu geleneği etkileyen dört unsur üzerinden kaleme alıyor.
Tarihimizin Aydınlık Yüzü
Kitabın hazırlık süreciyle ilgili ‘’Hava romanını yazdığım üç yıllık süreç, Tabiat Dörtlemesi’nin ilk iki romanı Su ve Toprak’tan çok daha fazla seyahat ettiğim bir dönem oldu’’ diyen Uzuner, ‘’Hava’nın yazılışı sürecinde katıldığım etkinlikler nedeniyle Quito ve Galapagos Adalarından Montreal ve Toronto ile New York’a Endülüs’ten Lyon’a ve tabi romanın mekanları Kayseri ve Kapadokya’ya yaptığım çoğu uzun yolcuklar sırasında sanki Hava romanına uygun olsun diye zamanımın çoğunu havada geçiriyormuşum gibi uçucu bir duyguya kapıldım’’ diye konuştu.
İklim değişikliğini incelediği ‘’Su’’, ‘’Toprak’’, ‘’Hava’’ ve ‘’Ateş’’ adlı romanlarıyla, Türklerin kadim Şamanlık geleneğindeki tabiat-insan değerlerini, Çağdaş Türk Edebiyatı’na kazandırmak amacını taşıyan Buket Uzuner, günümüz insanına, insan, hayvan, çocuk, kadın, çevre hakları savunucusu karakteriyle tarihin nasıl okunması gerektiği sorusunu soruyor.
Roman, kadın gazeteci Defne Kaman’ın Kayseri’ye geldiği gün ilk tıp okullarından birini yaptıran Selçuklu kadın sultanı Gevher Nesibe’nin şehrin merkezindeki büstünün gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasıyla başlıyor. Serinin önceki kitaplarında olduğu gibi ‘Hava’da da duruşma sabahı kaybolan Defne Kaman ve peşinden onu aramaya koyulan arkadaşları, kitaba sürükleyicilik kazandırıyor.
Kitap, öncellikle Anadolu’nun kültürel mirasının üzerinde odaklanıyor. Diyaloglar üzerinden birçok yazar ve düşünür, olayın akışıyla birlikte okurun düşüncesinde soru işaretleri bırakıyor. Sahaf Semahat üzerinden, bir kadının başından geçen olayların insan hayatı üzerindeki etkileri anlatıyorken öte yandan Umay Nine (Umay Bayülgen) üzerinden Anadolu’nun zenginliğinin altı çiziliyor. Anadolu’nun tarihiyle birlikte dünyanın çeşitli düşünürleri de romanda yer alıyor. Yüz Yıl Savaşları boyunca İngiltere’ye karşı ülkesi Fransa’ya destek olan ve sonradan ünü Fransa’nın dört bir yanına yayılmış bir Fransız Katolik azizesi Jeanne d’Arc, Mevlana’nın Divanı ile aynı diyalogda buluşabiliyor. Victor Hugo’nun 19.yüzyılda yazdığı Sefiller romanı ile Sivas Katliamı’nda hayatını kaybetmiş şair Metin Altıok, Buket Uzuner’in dokunuşlarıyla tarihten bize göz kırpıyor.
Tabiat-insan değerlerini, insanlığın kendi mirasıyla harmanlayan Uzuner, Anadolu’nun evrensel bir kültür doğurduğunu ‘’Hava’’ ile bizlere bir kez daha gösteriyor. Eski ve yeni kavramlarının birbirleriyle olan yansımalarına eğilen ve buradan doğru bizlere soru sordurtan yazar, güncel olanla tarihsel olanı ustaca harmanlayarak vadinin dışındaki başka vadileri, bütünsellik içinde okurun belleğine dokunduruyor. Hepimiz Anadolu’nun bir parçasıysak, hepimizin bir Umay Nine’si, Sahaf Semahat’i, Avukat Kumru’su vardır. Bizler, yaşadığımız coğrafya’nın ‘’Su’’yunu içtik, ‘’Toprak’’ına bastık, şimdi de ‘’Hava’’sını kokluyoruz.
Her sayfasında yeni bir başlangıcın, yeni bir kaçışın, yeni bir tartışmanın kapısını aralayan Buket Uzuner, okurlarının düşüncelerini bir süre daha üzerine çekeceğe benziyor.
Sayfa Sayısı: 330
Baskı Yılı: 2018
Yayınevi: Everest Yayınları
(Sözcü Kitap, 21.09.2018)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN