Fikret İLKİZ
Seçimlerde oy kullanmak nasıl bir hakkın ifadesidir?
Siyasal statünüzü belirlemek hakkı kimindir?
Özgürlüklerimizi seçebilir miyiz?
İnsan Hakları Evrensel Bildirisine göre, herkesin doğrudan ya da serbestçe seçilen temsilcileri aracılığı ile ülkesinin yönetiminde yer alma hakkı vardır. Halkın istenci, yönetme yetkisinin temelidir. Bu istenç, bir başka anlatımla halkın iradesi; gizli oy ya da eşdeğer serbest oylama usulleri ve genel ve eşit oy esasıyla yapılacak düzenli ve gerçek seçimlerde ifade edilir (Madde 21).
Medya yoluyla siyasal görüş ve düşüncelerin ifade edilmesi; halkın istencinin ifadesidir.
Seçim zamanlarında ifade özgürlüğünün korunması normal zamanlardan daha fazla önemlidir.
Seçim zamanlarda en çok medya zarar görür. Gazeteciler hakkında çeşitli ceza davaları açılır ve seçimlerden sonra bile süren ceza davaları tüm havadisler ve haberler üzerindeki caydırıcı etkisini sürdürür.
En son Venedik Komisyonu (2022) “Ceza Kanunu Değişiklik Tasarısı “Yanlış veya Yanıltıcı Bilgi” ile İlgili Hüküm Hakkında” yayımladığı ortak açıklamada[i] “seçim dönemlerinde” ifade özgürlüğünün artan bir önemi olduğunu özellikle belirtmiştir.
Tartışma dezenformasyon üzerine kuruludur ama suç üretmekten geri durmayan siyasal düzen; düzene uygun kafalarla eskiden ürettiği suçlara yeni suçlar eklemektedir.
Bilinen bir suç olarak Türk Ceza Kanunu 217. inci maddesinde “kanunlara uymamaya tahrik” başlıklı suç vardır. Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi; eğer bu “tahrik” kamu barışını bozmaya elverişliyse altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu maddeye basın yayın fiillerini ve medyayı çok yakından ilgilendiren “217/A” maddesi eklendi. O kadar meşhur bir maddeye dönüştü ki; kanun değişikliğinin adı “Dezenformasyon Yasası” oldu. Türk Ceza Kanunu değişikliği bir tek maddeyle anılır oldu, madde değişikliği kanun adı oldu!
Artık herkesin bildiği maddenin yeni haline bakabiliriz…
13.10.2022 kabul tarihli 7418 sayılı Kanunla eklenen yeni düzenlemede madde başlığı “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçudur. Düzenleme şöyledir:
“(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Bu suç önemli toplumsal tartışmalar yaratacak kadar ciddidir ve siyasal iktidarların yargı eliyle ifade özgürlüğünü sınırlandırmasına çok uygundur.
Bu düzenlemeye göre halkı yanıltıcı bilgiyi yayma suçunda aranan unsur bilginin “yanlış veya yanıltıcı” olmasıdır. Sırf yani sadece halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle yani amacıyla işlenecek! Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili olacak! Net olmayan bu tür tanımlarla medyada otosansür rahat rahat yaratılır. Bu tanımla medyada caydırıcı etki rahatça yaratılabilir. Böyle bir suç tipi yaratılmakla medyada artık otosansür kapıları sonuna kadar açılmıştır. Otosansür yapılmasa bile ceza davaları kapıdadır, her an her şey ve herkes için ceza davası açılabilir!
Potansiyel suç ve suçlama bundan böyle süreklidir ve vardır; cezası sizindir.
Dolayısıyla medya yoluyla bilgi akışının ve/veya kamuoyu tartışmalarının bu suç tipiyle sınırlandırılması eskisinden çok daha kolaylaşmıştır. Yalan haber denilen haberin gerçeğe aykırı olduğunu ispat değil ilan etmek yeterli ve mümkün hale dönüşmüştür. Gazeteciler gibi herkes potansiyel suçludur! Medya yoluyla siyasi tartışma özgürlüğü rahatlıkla engellenebilir. Sözleşme’nin 10/2. Maddesine göre yapılacak sınırlandırmaların sınırı sürekli tartışmalara ve ceza davalarına konu olmaktadır ve olacaktır. Seçim zamanları geçtikten sonra bile devam ettirilecek ceza davalarıyla ifade özgürlüğünün engellenmesi sürecektir. Müdahale böyle bir madde yapmakla süreklilik kazanmıştır.
Seçim döneminde ise bu düzenleme özellikle önem kazanacaktır. Her türlü görüş ve bilginin serbestçe dolaşmasına izin verilmesi veya verilmemesi sürekli sorun yaratacaktır. Seçim tartışmaları demek medya yoluyla siyasi tartışma ortamı yaratmaktır. Bu bağlamda seçime katılacak adayların ifade özgürlüğünü engelsiz bir şekilde kullanması dünden daha önemli olacaktır. Çünkü, müdahaleler eskisinden daha çok olacak ve özgürlükler yok olacaktır.
Venedik Komisyonu tarafından daha önce de vurgulandığı gibi, “demokratik seçimlerin yapılması, dolayısıyla demokrasinin varlığı, insan haklarına, özellikle de ifade ve basın özgürlüğüne ve siyasi partilerin kurulması da dahil olmak üzere siyasi amaçlarla toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne saygı gösterilmeden mümkün değildir. Özellikle seçim kampanyaları sırasında bu özgürlüklere saygı gösterilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu temel haklar üzerindeki kısıtlamalar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve daha genel olarak, yasada bir dayanağı olması, genel yarara uygun olması ve orantılılık ilkesine saygı gösterilmesi gerekliliklerine uygun olmalıdır. Yarışan hakların dengelenmesine yönelik açık kriterler mevzuatta belirtilmeli ve seçim ve olağan adalet mekanizmaları aracılığıyla etkin bir şekilde uygulanmalıdır”.
“İfade, görüş ve bilgi edinme özgürlüğünün korunması demokratik siyasi süreç için elzemdir.” görüşünü yineleyen Venedik Komisyonuna göre; “Siyasi söylem, tüm bireylere tartışmaya katılma hakkını tanıyan en yüksek korumaya sahiptir. Bu nedenle, bilgi akışı her iki taraftan da yani bilgi veren ve alan taraflardan ve sadece dikey olarak değil yatay olarak da yani ağ kullanıcılarının kendi aralarında da korunmaktadır.”
Seçim kampanyaları sırasında Ceza Kanunu’nda yapılan böyle bir değişiklik caydırıcı etkisi nedeniyle kanunilik ilkesiyle çatışmaktadır.
“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” gibi muğlak bir suç demokrasiye aykırıdır. Çünkü; “… Serbest seçimler ve ifade özgürlüğü, özellikle de siyasi tartışma özgürlüğü, birlikte her demokratik sistemin temelini oluşturur… Bu iki hak birbiriyle ilişkilidir ve birbirini güçlendirecek şekilde işler: örneğin, ifade özgürlüğü ‘yasama organının seçiminde halkın görüşlerinin özgürce ifade edilmesini sağlamak’ için gerekli ‘koşullardan’ biridir”. Bu suç demokrasi koşullarını ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırdığı gibi seçimlerden önce ifade özgürlüğünün kullanılmasına vereceği zararlar telafi edilemeyebilir.
Türk Ceza Kanunu Madde 217/A suçu ister gazeteci ister siyasetçi ister birey ve ister vatandaş olsun, herkese uygulanabilir. Ayrıca birey grupları, örgütler, medya kuruluşları, çevrimiçi platformlar veya diğer herkesi kapsayan bir yaptırım gücüne sahiptir.
Kanunda yer almış olması meşruluğunu göstermeyeceği gibi demokratik bir toplumda gerekli değildir ve izlenen meşru amaçla orantılı değildir.
Venedik Komisyonu, 217/A maddesinin 10. maddenin ilk kriteri olan “kanunla öngörülmüş olma” şartını karşılamadığını gibi “endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgi” gibi kavramların “yeterince açık” olmadığı kanaatindedir. Önceki Venedik Komisyonu uyarılarının dikkate alınmaması nedeniyle iç hukuk mevzuatına dahil olan TCK 217/A maddesindeki düzenleme ifade özgürlüğüne açık müdahaledir. Böyle bir suç ve böyle bir suçla ifade özgürlüğüne yapılan müdahale “demokratik bir toplumda gerekli” değildir.
Ancak madde değişikliği yürürlüktedir. Seçim zamanında uygulamaya ve kullanılmaya en elverişli ve demokratik toplum düzenine zarar verecek niteliğiyle en çok gazetecilerin başını derde sokacaktır.
İşte tam da bu noktada Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından birçok Tavsiye Kararında kabul edildiği üzere “dijital çağda kaliteli gazetecilik” için elverişli ortamın teşvik edilmesinde en önemli sorunlardan birisi “dezenformasyon” olarak medyaya olan güveni zayıflatmaktadır. Ayrıca kamusal ve siyasi tartışmaları destekleyen ve demokrasiyi mümkün kılan bilgilerin güvenilirliğini tehdit etmektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin “Seçim iletişimi ve seçim kampanyalarının medyada yer alması hakkında CM/Rec(2022)12” sayılı tavsiyesi önemini korumaktadır. Manipülasyonlar medyadan uzak olmalıdır. Kötü niyetli aktörler, özgür ve adil seçimleri engellemek isteyecekler ve çevrimiçi olarak dezenformasyon yayacaklardır. Bütün bu olumsuz etkiler önlenebilir.
“Dezenformasyon”; kamuyu aldatarak zarar vermek veya ekonomik veya siyasi kazanç elde etmek amacıyla kasıtlı olarak oluşturulan ve yayılan, doğrulanabilir şekilde yanlış veya yanıltıcı bilgi anlamına gelir.
Kuşkusuz dezenformasyon önlenmelidir.
Devletler; bağımsız araştırmacıların ve araştırmacı gazetecilerin yeterli ve doğruluğu açık olan verilere erişebilmelerini sağlayacak açık, net ve şeffaf yöntemlerle bilgiye ulaşma düzenlemelerini çoğaltmalı ve sınırlandırmaları en aza indirgemelidir. Bu yönde gazetecilerle ortak düzenlemeler geliştirmelidir. Dijital teknolojilerin ifade özgürlüğü üzerindeki etkilerine ilişkin bağımsız araştırmalar desteklenmelidir. Devlet gazetecilere kamu görevlilerinin elinde bulunan bilgilerin erişilebilirliğini sağlamalıdır.
Öz olarak; ifade özgürlüğü korunmalıdır ve ifade özgürlüğü seçim zamanlarında daha çok korunmalıdır. Kimsenin görüş edinme hakkına müdahale edilemez.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ile Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinde, kısaca İkiz Sözleşmeler[ii] (1966) bütün halkların kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu kabul eder.
Bu hak gereğince bütün halklar, kendi siyasal statülerini özgürce belirler ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce gerçekleştirirler. Birleşmiş Milletler Sözleşmesine taraf devletler her koşulda kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir.
Seçimlerimizle ve seçim zamanlarında kaderimizi tayin hakkı vardır.
Herkesin müdahaleye maruz kalmaksızın görüş sahibi olma hakkı olacaktır ve olmalıdır.
Seçimlerde oy kullanmak; bir başka anlatımla tüm müdahalelere karşı görüş sahibi olma hakkınızın ve kendi kaderinizin ifadesidir.
Kaderimiz korunmalıdır! Kendi siyasal statümüzün seçiminde özgürlük herkesindir.
İfade özgürlüğü korunmalı ve herkesin görüş sahibi olma hakkı sağlanmalıdır.
“Seçim özgürlükler ve temel insan haklarının seçimidir.
Kaderimiz, kendi seçimimizdir!”
Seçim zamanı ve seçiminiz nedir?
18.03.2024
[i] Ceza Kanunu Değişiklik Tasarısı “Yanlış veya Yanıltıcı Bilgi” İle İlgili Hüküm Hakkında Venedik Komisyonu Raporu. Strazburg, 7 Ekim 2022 Görüş No. 1102 / 2022 CDL-PI(2022)032
[ii] Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakları Sözleşmesi ile Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmelerinin Bölüm 1 / Madde 1. Gemalmaz, Semih. Ulusalüstü İnsan Hakları Belgeleri II. Cilt. Legal.2010. Sayfa 24-97
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN