Fikret İLKİZ
İktidar partisi AKP ölüm cezasını yeniden dillendiriyor…İktidar ile ittifak içinde olan siyası parti MHP ise af çıkaracağız diyor. İktidar partisi idam derken diğeri af diyor…
246 bin 416 mahpusun cezaevinde olduğunu bildiğimiz bir ülkede bir uçta idam cezası ile öç almaya dayalı ceza politikası dillendiriliyor diğer uçta ise af önerisi…
Kimsenin aklına bile gelmemesi gereken ölüm cezasının asla geri getirilmesi istenemez ve önerilemez. Af üzerine sözler ise en zor tartışmaların yaşanacağı kapının aralanması demektir.
Seçimler nedeniyle dillendirilen ölüm cezası ve af birbiri ile ne kadar çelişkilidir. Daha acısı, siyasal çıkarlar adına insan onuru seçimlerde oy için feda edilemez, edilmemelidir.
Seçimlerde yapılan konuşmalar insanlarda ne kadar umut yaratırsa yaratsın bu sözler hayal kırıklıklarına ve ağır toplumsal travmalara neden olabilir. Söz sahibi olmak ve söz söylemek dikkat ve sorumluluk gerektirir. Ağızdan çıkan sözleri kulaklar ve vicdanlar duymalıdır.
Her umut kanatlanır, uçar. Cezaevine kuşun kanadında haber olarak gider. Umuttur ve herkes özgürlüklerini geri ister. Cezaevlerinde uygulanan infaz sistemi “sessizlik” ve “yalnızlaştırma” üzerine kuruludur. Sohbet hakkı olmayan insanların toplumdan tecridi nedeniyle yaşadıkları travmaları teşhis ve tedavi artık mümkün değildir. Hücrelerde izlenen televizyonlardan yayımlanan seçim konuşmaları ve af haberleri veya idam cezasının geri getirileceğine dair sözler özgür olan “dışarıdakileri” etkilediği gibi değil, “içerideki” mahpusları çok daha derinden etkiler. Tahmin bile edemezsiniz!
Her vaat umuttur. Her söz insanlarda geleceğin hayallerini büyütür ve besler. Cezaevlerinde sözler uçmaz, yazı gibi kalır ve çoğalır, çoğalır, çığ gibi büyür. Fısıltılar, çığlık olur.
Af ilan edeceğiz vaadi ile af çıkarmayacağız sözleri arasında gidip gelen insanların umutlanmalarına ve ardından umutsuzluklarına neden olabilecek sözler ve vaatler insafsızlıktır. Ölüm cezasını getirmeye yönelik sözler ise toplumun korkularla beslenen ceza hukukunun öç alma sarmalında yitip gitmesi demektir. Adalet onarır, ölüm cezası öldürür.
1982 Anayasasına göre genel af-özel af ilanına karar vermek yetkisi TBMM’nindir (Anayasa madde 87). 3 Ekim 2001 kabul tarihli 4709 sayılı Kanun ile Anayasanın 87. Maddesinde değişiklik yapılmıştır. 87. Maddede yer alan “Anayasanın 14. maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç” kısmı çıkarılarak “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” aleyhine işlenen suçları işleyenleri de kapsayacak biçimde Meclis’in af yetkisi kapsamı genişletilmiştir. Anayasanın 87 inci maddesi “Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararıyla genel ve özel af ilanına… karar vermek” şeklinde değiştirilmiştir. TBMM, devlet aleyhine işlenen suçlar dâhil bütün suçlar hakkında af çıkarma yetkisine haiz olmuştur. Tek bir istisnası orman suçlarıdır ve “münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz” (Anayasa Madde 169).
Anayasaya göre TBMM, genel ve özel af ilanına karar verebilmek için üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunu sağlamalıdır. Tüm maddeler ve tüm tasarı için bu çoğunluk aranır.
Af için çıkarılacak kanun tasarısının oylanmasında nitelikli çoğunluk aranacaktır. TBMM İç Tüzük Madde 92 gereğince; genel veya özel af ilanı için kanun tasarı veya teklifi hazırlanmalıdır. Tasarı veya teklifin Genel Kurulda kabulü TBMM üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile mümkündür. Gerekli çoğunluk, söz konusu tasarı veya tekliflerin afla ilgili maddelerinde ve tümünün oylamasında ayrı ayrı aranır. Tasarı veya teklif hakkında verilen genel veya özel af ilanını içeren değişiklik önergesinin kabulü halinde, kabul için gerekli beşte üç çoğunluğun tespiti için bu önergenin oylanması açık oylama suretiyle tekrarlanır.
Bazı şeyler söylendiği kadar basit olmadığı gibi, seçim malzemesi hiç değildir.
Acaba içinde hem ölüm cezası ve hem af olan hikâye var mıdır?
Çarlık Rusya’sında sosyalist gerçekçi estetiğin yaratıcılardan V. Grigoryeviç Belinski’nin (1811-1848) yazdığı “Gogol’e Mektup” yazısı yasaklanmıştır. Bu mektup yüzünden Dostoyevski mahkûm olur. 1848’li yıllarda kardeşi ile Dostoyevski, aydınların oluşturduğu, örgütsel amacı olmayan bir okumuşlar grubuna katılır. Bu gruba Çar yönetiminin soktuğu ajanlar Dostoyevski’yi ihbar eder. Suçu, Belinski’nin “Gogol’a Mektup” adlı yazısını aydınlar grubunun toplantısında okumaktır… Dostoyevski, Çar’ın emriyle tutuklanır, mahkûm olur, Sibirya’ya sürgün edilir.
Hikayesi şöyle: “Altmış yetmiş kişilik bir grup sekiz aylık bir soruşturma süreci boyunca alıkondu. Kardeşi bir süre sonra bırakıldı ama Dostoyevski yirmi yedi kişiyle birlikte idamla yargılandı. İdamı istendi önce, fakat arkasından dört artı dört yıl olarak hapis ve gözetimli kürek cezasına çarptırıldı. Fakat hapishane yönetimi, bu kararlaştırılmış cezayı mahkûmlara aktarmadan onlara, ‘Siz idama mahkûm edildiniz’ diye bildirimde bulundu ve onları idam mangasının karşısına dizdi. Üstelik mizansenin bir parçası olarak rahip bile getirmişti. Ateş emri beklendi bir süre, fakat bir komut gelmedi. Derken ‘Çar sizi affetti’ diye açıklama yapıldı, oyun sona erdirildi. Bu olayı hayatının en önemli kırılma anlarından bir diye anlatıyor Dostoyevski” (Mehmet Serdar. “Dostoyevski ve Tolstoy Üzerine Bir Konuşma” Sözcükler. 62. Sayfa 59- 2016/4) (21 Ağustos 2017 Bianet. “Çar sizi affetti” yazısından)
İnsafsız, acımasız ve insan vicdanına ağır gelen böyle bir hikâyeyi düşünün!
Kendinizsiniz…İdama mahkûm edildiniz ve duvara dizilenlerin arasındasınız. Ateş emrinin verilmesini bekliyorsunuz! Sonra “Çar sizi affetti” deniyor ve oyun bitiyor…Sibirya’ya sürgüne gönderiliyorsunuz…
Dostoyevski’nin hayatındaki bu “kırılma anı” belki de Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar, Ölüler Evinden Anılar, Karamazov Kardeşler, Kumarbaz, Ecinniler ve Budala adlı başyapıtlarını yaratmasında en büyük etkendir. İnsanlığa armağan bıraktığı eserleriyle Dostoyevski yaşıyor…Çar öldü, “çarlık rejimi” ve cezaevleri yönetimi tarih oldu…
Ülkemizde cezaevleri yetmiyor ve hala inşatları sürüyor. Utanma duygularını hala yitirmemiş olanlar için utanılacak bir hal!
Ölüm cezası ile af arasında gidip gelen seçim konuşmalarını cezaevinden dinleyen insanların duygularına aldırmadan, seçim zamanlarında seçilebilmek için kendi siyasal çıkarları için söz söyleyenlerin seçim vaatleri bitecek ve seçim de bitmiş olacak….
Zamanı durdurun, hatırlayın ve aklınızda tutun! Oy isteyenlere her zaman hatırlatın…
Cezaevleri, bu ülkenin sürekli kanayan yarasıdır…
18 Haziran 2018
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN