Post image
Rüyaların mabedi bir şehir: İstanbul

 

Doğan HIZLAN

İstanbul’da yıllardır yaşasanız da, bütün ömrünüz burada geçse de gene de bu şehri tanıdım diyemezsiniz.

Camilerinden saraylara, korularından adalara bu geniş coğrafyayı gezerek keşfedemezsiniz, hakkında kitaplar da okumalısınız. Tavsiyem, gitmeden önce kitapları okuyup gittiğiniz yerin tadına varmak.

 

Saffet Emre Tonguç’un ‘Kanatlarımda İstanbul’ kitabını okurken gördüğüm yerleri bile yeniden görme arzusu uyandı bende. İstanbul için yazılanlar bir büyük kütüphaneyi doldurur. İstanbul’u öğrenmek için Soğukçeşme Sokağı’ndaki Çelik Gülersoy’un İstanbul Kitaplığı’na da gidebilirsiniz.

Her zaman söylerim, insan en az yaşadığı şehri tanır, çünkü nasıl olsa bir gün giderim deyip hep ertelersiniz. Gezeceğiniz yerlerin tarihini bilmek de yetmez, orayı şairler, yazarlar nasıl anlatmış, bunları da okuyarak bu şehri daha çok seversiniz.

İstanbul’un bazı yerleri vardır ki görmüşsünüzdür, belki de her gün önünden geçip gidersiniz, merak eder misiniz? Günlük telaşın içinde hepimiz ihmal edebiliriz.

Cağaloğlu’ndan inerken basın tarihinin duraklarını öğrenmek istersiniz, Eminönü’nde eski sokakları hatırlayıp Mısır Çarşısı’na girersiniz. Beyazıt bir çoğumuz için öğrenim hayatımızın başkentidir. Üniversitesi, kütüphanesi, Sahaflar Çarşısı ile…

İstanbul’un tarihini okuduğunuzda dünle bugün arasında yaptığınız mukayese size hoş saatler geçirtir. Kozmopolit İstanbul’un camileri, kiliseleri, havraları bu şehrin uhrevi havasının kendine özgülüğünü ispatlar. İstiklal Caddesi’nden geçerken Batı ile Doğu’nun kültür bileşkesinin yalnız yaşama biçimine değil, mimariye de nasıl yansıdığını gözlemleyebilirsiniz. Boğaz’ın iki yakasındaki Rumeli Hisarı ile Anadolu Hisarı arasındaki benzerlikleri de, farkı da hissedersiniz.

Şiirleri, öyküleri, romanları okudunuz ya da okuyacaksınız, İstanbul’un müziğini de dinlemelisiniz. Sarayda opera ile dışarıda Türk ve Batı müziği çalınan yerler, İstanbul’un müzik haritasını da sunar. Burada yaşayan edebiyatçıların buluştukları pastaneler, gittikleri meyhaneler… Lebon ile Markiz’deki buluşmalar… Salâh Birsel’i okursanız, edebiyatın tarihine bir göndermenin eşsiz keyfini yaşarsınız.

Saffet Emre Tonguç sadece bir rehber kitabı olarak düşünmemiş çalışmasını, bu şehrin edebiyatını, hakkında yazılanları da kitabına almış. Böylece etraflı bir kitap olmuş.

Edebiyat, sanat ve sinema tarihimiz İstanbul’suz yazılamaz. Garların tarihinde hem siyaset hem turizm vardır. Haydarpaşa Garı’nın önünü Türk filmi seyredenler bilir. İnenin şaşırması, taşradan büyük şehre gelişin şoku. Sirkeci Garı’nda vagonun önünde Avrupa’ya giden Cumhuriyet gençleri…

Adalar ise hem sürgün hem de eğlence yeridir. Dört adanın da ayrı bir havası vardır. Hüseyin Rahmi Gürpınar Heybeliada’da yaşıyordu, Sait Faik Abasıyanık’ın adası Burgaz’dı, orada yaşayanları öykülerinde edebiyata getirdi. Kınalıada’da bir caddeye adı verilen şair Fazıl Ahmet Aykaç ve ünlü grafiker İhap Hulusi yaşamışlardı. İhap Hulusi’nin Kulüp Rakısı üzerindeki çizgileri, iki dostun sofra sefasını gösterir. Büyükada’nın dünya siyaset tarihinde de yeri vardı. Sonradan öldürülen Troçki de çalışmalarını burada sürdürmüştü.

Köprü olmadığı için eski kuşak yazarları, Anadolu tarafına gittiklerinde gece yatısına kalırdı. Araba vapurlarıyla oradan İstanbul’a geçmek için iki-üç saat sıra beklerdiniz. Ben de eski kuşaktan ustalarım gibi, karşı tarafta bir düğüne, toplantıya gittiğimde Suadiye Oteli’nde kalırdım.

Hiç kuşkusuz İstanbul’un fethi için de şairler nice dize kaleme aldılar. İstanbul’un şairleri denince Nedim’i, Yahya Kemal Beyatlı’yı başta saymak gerekir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Huzur’ romanı için “Kahramanı İstanbul” diyen eleştirmenler vardır.

*

HAFTA sonu İstanbul’da dolaşmanın, çeşitli duraklarda dinlenmenin zevkini çıkarın.

 

 

Kanatlarımda İstanbul

Saffet Emre Tonguç

Alfa Yayınları

Rüyaların mabedi bir şehir: İstanbul

KİTAPTAN:

Bir Rüyanın Mabedi

“Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.”

Napolyon Bonapart

İmparator Justinianus bir gün rüyasına etrafına ışıklar saçan bir aziz görmüş. Aziz, üzerinde bir kilise çiziminin yer aldığı gümüşten bir levha uzatmış ona. İmparator öyle etkilenmiş ki uyandığında, rüyasında gördüğü bu kilisenin aynısını yaptırmaya karar vermiş. Üstelik kilisenin adı da hazırmış çünkü rüyasındaki aziz kulağına fısıldamış: Hagia Sophia. Ertesi gün rüyasını başmimarına anlatınca şaşkınlığı bir kat daha artmış. Çünkü onun da aynı rüyayı gördüğünü, uyanınca da gördüğü kilisenin çizimini yaptığını öğrenmiş. O çizime baktığında aynı kilisenin rüyasını gördüklerini anlamışlar ve dünyanın en görkemli mabetlerinden birinin inşası başlamış: Ayasofya.

Karmaşanın ortasındaki gösterişli güzel

Pertevniyal Valide Sultan Camii

Aksaray’daki Pertevniyal Valide Sultan Camii, şehirdeki Balyan imzalarından biri. 2. Mahmud’un eşi ve Sultan Abdülaziz’in annesi olan Pertevniyal Valide Sultan tarafından Sarkis Balyan’a yaptırılmış. 1869’da başlayan inşası 1972’de tamamlanmış. Valide Sultan temel atma töreninin yakın bir binadan gizlice izlemiş. Dönemin geleneğine uygun olarak kazılan temele altın ve gümüş paralar serpilmiş. Sultan bu camiyi çok önemsemiş. Hatta temelin atılacağı gün ve saat için sarayın müneccimbaşına danıştığı ve en uygun zamanı öğrenip ona göre hareket edilmesini sağladığı da söylenir.

İstanbul’un kalp atışları

İstiklal Caddesi

“İstanbul’dayım” demenin vizesi haline gelen İstiklal Caddesi birçok duyguyu aynı anda yaşatıyor insana. Adımlar birbirini izledikçe zihinden onca düşünce gelip geçiyor, gözlerin önünden de onca insan manzarası… Bu kitabı yazanların yaşı o günleri hatırlamaya yetmese de bol bol dinlediğimiz “Kravatsız, şapkasız çıkılmayan” sokakları, Avrupai kafeleri, insanların birbirine çarparak değil yol vererek, gülümseyerek, selamlayarak yürüdüğü zamanlarıyla hayal etmeye çalışıyoruz İstiklal Caddesi’ni. Sonra bugün her şeyi harmanlayan atmosferiyle kozmopolit bir dünya kenti duruyor karşımızda. Arayan, her ikisinde de farklı tatlar bulabilir diye düşünüyoruz.

(Hürriyet, 28.02.2020)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN