Geçici köy koruculuğu PKK terörüne karşı 28 yıl önce kuruldu. Gönüllülerle birlikte 70 bin kişiye ulaşan korucular çözüm sürecine destek veriyor ancak kaygıları da var: “PKK, devlet ile barışıyor. Tamam da bizi de karşı taraf ile barıştırsınlar. Ya biz ne olacağız?”
PKK’nın 1984 yılında başlattığı terör eylemleri nedeniyle 1985 yılında 22 ilde kurulan geçici köy korucusu sayısı 48 bine ulaşırken, gönüllülerle birlikte 70 binlik sivil bir orduya dönüştü. İmralı’da yapılan görüşmelerin ardından 23 Mart’ta PKK’nın ateşkes ilan etmesi ve ardından barış görüşmelerinin başlamasıyla, Doğu ve Güneydoğu’daki korucular ‘Barış’ sürecine destek verirken, kan davasından endişeli olduklarını dile getiriyorlar, “Devlet ile PKK barışıyor, peki biz ne olacağız. PKK silah bırakmadan biz bırakamayız” diyerek kaygılarını diye getiriyorlar. Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Bagok Dağı eteklerindeki Çağlar Köyü’nde, Bahçebaşı Köyü Korucubaşı Fikret Aslan, Tepealtı Köyü Korucubaşı Adnan Durak ve Balaban Köyü Korucubaşı Yusuf Badur, barış sürecine bakışlarını ve endişelerini anlattılar.
BENİM 22 ŞEHİDİM VAR
1984 yılından beri koruculuk yapan ve 1987 yılında PKK tarafından köyleri basılarak 8 yakınını kaybeden Korucubaşı Fikret Aslan, terörün bitmesini ve huzurlu yaşamak istediklerini ifade ederek, şunları söylüyor: “Her tarafımız kameralarla dolu ve evimizde bile silahla oturuyoruz. Hepimiz huzur istiyoruz. Kim istemez ki. Huzur istemeyenin gözü çıksın. Güneydoğu’da korucunun fonksiyonu askerden daha önemlidir. Asker polis, birkaç yıl kalıp gidiyor. Ama biz hep buradayız. Benim 22 şehidim var. Bazı korucular hedef durumundadır. Kimi korucular rahatça gömlekle dolaşırken, biz ise silahla dolaşıyoruz. PKK polisi, askeri, kaymakamı serbest bırakıyor. Ama korucuyu bırakmaz. Bir kez hedef durumuna geldik. Kendi köyümde BDP’ye yüzde 60 oy çıktı. Barış güzel de, barıştan sonra korucuların durumu ne olacak. ”
PİKNİĞE BİLE GİDEMİYORUZ
Tepealtı Köyü Korucubaşı Adnan Durak şunları anlatıyor: “Ben 20 yıllık korucuyum. Teröre teslim olsaydık korucu olmazdık. Birçok hedef halinde olan korucular vardır. Yarın barış olursa, silah bırakan birçok korucuya kimse bir şey yapmaz. Ama bazı korucular direkt hedeftir. Barış süreci gelirse kan davasına dönüşebilir. Bundan tedirginim ve endişe duyuyorum. Bu durum önümüze gelecek biliyorum. Ve sorunlar yaşanacaktır. Adamın oğlu dağda ölmüş, yarın karşılaşacağız. Tek tek dolaşıp ölenlerin yakınlarına giderek ‘Bizi affedin’ diyemem. Bunu devlet düşünmeli. Adamın oğlu dağda ölmüş ve biliyor ki biz o gün operasyondayız. Dolayısıyla bunu bizden biliyor. Peki barış oldu diyelim. PKK, devlet ile barışıyor. Tamam da bizi de karşı taraf ile barıştırsınlar. Ya biz ne olacağız? Hemen yanı başımızda Diyarbakır’dan Batman’dan Beyazsu’ya pikniğe gelenler var. Ben daha çocuklarımı Beyazsu’ya pikniğe götüremedim.”
HALK İLE YÜZ YÜZE KALACAĞIZ
Balaban Köyü Korucubaşı Yusuf Bahadır, barışa karşı olmadıklarını, ancak detaylarının da düşünülmesi gerektiğini ifade ederek şöyle konuşuyor: “Asker, polis gelip geçicidir. Ama biz buradayız ve buradaki halk ile yüz yüze kalacağız. Biz bu bölgenin çocuklarıyız. Çocukları ölen bir sürü insan var. Ama bizi de herkes tanıyor. Göç etmemiz de kurtuluşumuz değildir. Devletin korucularla ilgili de bir projesi ve önlemi olmalıdır. Çünkü biz de bu sürecin bir parçasıyız. Başkaları meralarda hayvanlarını rahatlıkla otlatırken, biz bunu yapamıyoruz.”
ORTADA KALIRSAK NE OLACAK
1993 yılından beri koruculuk yapan Çınar ilçesi Korucu Derneği Başkanı Seyithan Karadağ ise ‘Kavga bitsin, yeter ki barış gelsin’ diyerek, şunları anlatıyor: “Biz fedakârlık yapmaya hazırız. Ancak, yarın barış sürecinden sonra bu sorun kan davasına dönüşürse can güvenliğimiz nasıl sağlanacaktır. Kan davasına dönüşmemesi için Devletin tedbir alması gerekiyor. Yarın bu süreçten sonra ortada kalırsak ne olacak bize. Sokak ortasında vurulabiliriz. Kan davasına dönüşmesinden tedirginiz. Çocuklarımızı okutamıyoruz, ben köyden ilçe merkezine gönderemediğim için liseden sonra çocuklarımı okutamadım. Kaçırılır diye korkuyordum. Bu sürecin en fazla mağduru da koruculardır. Yoksa hiçbir korucu barış sürecine karşı değildir. Devlet bugün silahı bırakın derse yaparız ama, PKK silah bırakmadan bizim silah bırakmamız doğru değildir.”
BİZ DE BARIŞMAK İSTİYORUZ
21 yıldan beri Midyat’ın Bardakçı Köyü’nde koruculuk yapan İsa Şahin de şunları söylüyor: “Barış olursa ticaret yaparım. Rahatlıkla gidip gelirim Irak’a. Doğuştan korucu değiliz. Sonradan olduk. 1992’de oldum. Amcam kaçırıldı, öldürüldü. Korucu oldum. PKK’ya karşı mücadele ettik. PKK bitti diyelim. 21 yılımı yedi. Korucu olmasaydım kim bilir nerede olurdum. Silah benden alındı diyelim. 40 yaşından sonra inşaatta çalışamam devlet bize yüz çevirirse destek çıkmazsa, devlet zarar görür. Korucu olmayan hiçbir Kürt bizi sevmez. Bundan dolayı bir tedirginliğimiz var. Böyle bir korkumuz var. Şu anda silahla kendimi koruyorum. Devlet bizi de PKK ile barıştırmalı. Diyelim ki barıştılar. Yarın devlet bizi PKK ile karşı karşıya bırakmasın. Biz de artık PKK’ya karşı savaşmak istemiyoruz. Biz de barışmak istiyoruz.”
48 bin kişilik silahlı gücüz
MİDYAT Korucular Derneği Başkanı Şehmus Akbulut, çatışmalardan en fazla kendilerinin etkilendiğini, sosyal yaşamdan kopuk olduklarını, korucunun tarlasını ekemediğini ve pikniğe gidemediğini ifade ederek, “Keşke bu süreç sağlam olsa çok seviniyoruz. Kim huzur içinde yatmak istemez. Sağlam bir süreç olsa istemeyen nankördür. Yarın kan davasına dönüşebilir bunu devlet düşünsün. Önlem alsın. Biz yıllardır mücadele verdik. Devlet de korucuları yüz üstü bırakmasın. Bir çare bulacağına inanıyoruz. PKK bitti diyelim. Biz yüzüstü bırakılırsak devlete zararı olur. 48 bin sivil silahlı bir gücüz. Süreç yürüyor ama biz bu sürecin neresindeyiz. Devlet umarım bizi yalnız bırakmaz” diyerek kaygılarını dile getirdi.
(hürriyet.com.tr, 8 Nisan 2013)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN