Mustafa ÖZEL
“Okumadığı gün kendini ölü sayanlara.” Zeki Bulduk’un Saklı Öyküler’inin (Muhit Kitap, 2023, 125 syf.) sayfaları bu ithafla açılıyor. Bir sonraki sayfada, A. P. Çehov’un, kitabın tarzı ve muhtevasıyla mütenasip bir sözünü alıntılamış yazar: “Vaktim olsaydı daha kısa yazardım.” Böylelikle okuyucu, kitabın ilk sayfalarında Saklı Öyküler’in yazılış gerekçesine, felsefesine dair bir ipucuyla karşılaşmış oluyor.
Saklı Öyküler, yayınevinin 102., öykü serisinin ise 14. yayını. Kitap, çoğunluğu “kısa öykü” veya “küçürek öykü” olarak nitelendirilen metinlerden oluşuyor. Kitapta 95 öykü yer alıyor. Bunların içinde, sayıları bir elin parmaklarını aşmayan uzun öyküler de var. Bazı metinler, öyküyü aşıp denemeye, şiire evriliyor. “Şiirimiz” (syf. 76) ve “Romanımız” (syf. 78) başlıklı metinler denemeye, “Savaşta” (syf. 71) yazısı ise şiire misal verilebilir.
Kitabın adındaki “öykü” kelimesiyle kimi öykülerin başlıklarında geçen “hikâye” kelimelerine dikkat çekmek isterim. Ehline malumdur ki son zamanlarda öykücü’ler ve hikâyeci’ler var. Yazılan metne ne ad verileceği, nasıl adlandırılacağı tartışması süregitmektedir. Kimileri de öykü ile hikâyeyi ayrı ayrı görmektedir. Her neyse. Zeki Bulduk eserine, Saklı Öyküler adını uygun görmekle birlikte içerideki metinlerin on birinin adında hikâye, ikisinde öykü kelimesi geçmektedir. Bu durum bana enteresan geldi.
ULUSLARARASI SORUNLARA DİKKAT
Bulduk, kitabında uluslararası sorunlara, sosyal ve siyasal meselelere değinen öykülere, metinlere yer vermiş. Bunlar Suriye’deki savaştan Afganistan’da yaklaşık kırk yıldır süren cihada, iç savaşa kadar uzanıyor. Güneydoğu’dan bütün Türkiye’ye yayılan ülkemizin kronik Kürt sorunu; PKK, Kobani, Yasin Börü üzerinden öykülerde konu ediniliyor. Bir kurban bayramı günü 16 yaşında iken katledilen Yasin’in konu edildiği öykü, “Kurbanın Eti” (syf. 54) başlığını taşıyor. On yılı aşkın süredir devam eden Suriye’deki hadise de -adına savaş, katliam, cinayet ne derseniz deyin- yazarın konuları arasında. Yakın dönem edebiyatımızda Suriye diye bir konu var. Zeki Bulduk da kitabında yer yer güney komşumuzda cereyan eden bu olay ve bunun ülkemizdeki yansımalarını öyküleştirmiş. “Suriyeli” ve “Mülteci” öyküleri, buna örnek olarak zikredilebilir. Yazmak, biraz da insanın kendisini anlatmasıdır. Her yazar, aslında kendini yazar; mutluluklarını acılarını, sevinçlerini hüzünlerini, tanıklıklarını yaşadıklarını. Zeki Bulduk çeşitli tarihlerde, resmi vazifelerle Afganistan, İran, Kosova gibi ülkelerde bulunmuş. Bu bulunuşları da kitaplaştırmış: Kayıplar Kosova (Şehir Yayınları, 2000), Sevgili Mayakovski -Tahran’dan Mektuplar-, (Koyu Kitap, 2014), Evlat Babanın Sırrıdır: Afganistan Mektupları (Muhit Kitap, 2021). Saklı Öyküler’de bu ülkelerden izler, izlenimler de görülüyor. “O Kız” öyküsü (syf. 56), UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) ile bağlantılı bir öyküdür. “Gülün Kokusu” (syf. 62), “Savaşta” (syf. 71), “Umut” (syf. 89) ise Afganistan muhtevalı öykülerdir.
Zeki Bulduk, hayatı anlattığı Saklı Öyküler’de okuyucuyu bazen sevince mutluluğa bazen üzüntüye acıya götürüyor. Ama hep insana, daima insana.
(Yeni Şafak Kitap, 28.10.2023)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN