Tuğçe Madayanti DİZİCİ
Baby Driver stil sahibi film olmanın nasıl bir seviyeye ulaşılabileceğini gösteren bir müzikli film. Filmde sıkıcı bir an bile yok, harika sahneler ise çok. Bu filmi seveceksiniz.
Herkes film çekebilir, pek çok yönetmen iyi araba kovalamaca ve soygun filmi de çekebilir, ama herkes stil sahibi bir film çekemez. Baby Driver stil sahibi film olmanın nasıl bir seviyeye ulaşılabileceğini gösteren müziğe göre koreograflanmış harika bir film ve son zamanların en cool filmlerden biri. Bu arada ona layık görülen Tam Gaz ismini kullanmayacağım, filme hiç yakışmıyor. Bu karakter merkezli film ve ana karakterimizin adı Baby ve o çok iyi araba kullanıyor; yani Baby Driver.
Uzun süre düşünülmüş
Dediğim gibi stil çok önemlidir. Senin diğer filmlerden ayrışmanı sağlar. Hele ki dışarıda onca aptal, sıkıcı devam filmleri varken Baby Driver adeta imdada yetişen cinsten. İzlemekten, yazmaktan yorulduğum serilerin beşincisi, altıncısı hatta tekrar çekimlerin ikinci vesairesinden sonra bu film orijinalliğiyle keyif verdi. Edgar Wright’ın Baby Driver filmine giderken heyecanlıydım, çünkü her filmine oldukça yüksek puanlar verdiğim en sevdiğim yönetmenlerden biri kendisi. Hızlı akan, harika çekilmiş, kurguları inanılmaz derecede iyi olan çok eğlenceli filmleri var bu yönetmenin. Neyse ki heyecanım kursağımda kalmadı ve filme bayıldım. Filmin ortaya çıkışı 20 küsur senelik bir yolculukmuş aslında. Whiplash de öyleydi, iyi filmlerin pek çoğunun arkasında böyle uzun bir süreç yatıyor sanırım. Yönetmen Shaun of the Dead filminden önce müzik dinlerken özellikle de Jon Spencer Blues Explosion’dan ‘Bellbottoms’ dinlerken Baby Driver’ın aksiyon sahnelerini hayal etmeye başlamış bile. Araba kovalamaca filmi olacağını biliyormuş. Filmin senaryosunun ilk nüshasını ise 2011’de tamamlamış. Hep derim yönetmen filmi kafasında çekmişse o film harika olur.
Harika sahneler
Filmin araba kovalamaca sahneleri şu ana kadar gördüğüm en güzel sahnelerden. Elbette CGI kullanılmıştır, ama çok az. Pseudomüzikal veya müzikli film diyebileceğim Baby Driver’da kullanılan müzikler son derece kaliteli, iyi seçilmiş ve çalan her şarkının film için bir amacı var. Baby’nin soyguncu ekip için kahve almaya gittiği sahne defalarca izlenmek istenecek cinsten muazzam bir sahneydi; müzik klibi gibi akan sahnede Baby’nin kulağında ipod, müziğe eşlik ederek yürüdüğü sokaklarda sanki sokaklar bu sahneye eşlik ediyordu ama aynı zamanda da Baby sokaklara eşlik ediyordu. Bu sahnenin koreografisi, sinematografisi, kurgusu ve müziği tek kelimeyle mükemmeldi. Sahneyi izlerken sokaklardaki grafitilere mutlaka dikkat edin, çok sağlam eserler.
Cool bir bebek
Baby Driver, müzikle beraber hareket eden bir araba kovalamaca filmi. Her aksiyon sahnesinde bir parça çalıyor ve parça uzunluğuna göre bu sahneler değişiyor. Mesela bir sahnede kovalamaca aksiyonla bölündüğü için şarkı sahne tamamlanmadan önce bitecekti ama Baby o aksiyonun içinde şarkıyı başa sararak, ritmi yeniden yakalayıp kaldığı yerden müzikle kaçma kovalamacaya devam etti. Baby rolünde genç oyuncu Ansel Elgort oynayacağını okuduğumda, kendisini The Fault in Our Star filminde beğenmiş olmama rağmen bu rol için kendisinden emin olamamıştım. İsmine uygun bebek gibi yüzü vardı ama Edgar Wright’a ait bir karakteri nasıl çıkartabileceğini kestiremiyordum. Yanılmak ne kadar güzel bazen. Elgort rolünü uçurmuş diyebilirim. John Wick’i saymazsam bu sene eksantrik, merak uyandırıcı, kendine özel, cool bir karaktere rastlamamıştım sinemada. Buz gibi soğuk duran, sürekli müzik dinleyen, neredeyse hiç konuşmamasına rağmen hakkında bu kadar bilgi verebilen bir karakteri oynamak kolay değil. Bu filmden sonra Elgort’un kariyeri popcorn filmler dışında ciddi bir ivme kazanacaktır.
Sıkıcı bir an bile yok
Jamie Fox, ah Jamie Fox. O kadar mükemmel bir bela tipi sergilemiş ki filmde yerimde duramadım ona sinir olmaktan. Malın gözü dediğimiz şeytan tiplerden! Kevin Spacey bir harikaydı. Gerçi o hep harika. Kendisi sanki hiç rol yapmıyormuş gibi sahnede göründüğü an, o ana hükmeden kişi olmayı çok basitmiş gibi beceriyor. Kendine özgü hızlı diyalog tarzıyla çözümlenemeyen duygusuzluğunun altında aslında bir kalp veya henüz anlayamadığımız bir gizem yatıyormuş gibi hissettiriyor. Ve Mad Men’imiz Jon Hamm. Rammstein’ın sahnesinden fırlamış gibi gözüken bu oyuncu inanılmaz havalı, serseri, çekici ve iyi gözüküyordu. Onu böyle hayal eden yönetmene ne kadar teşekkür etse azdır. Sevimli Lily James’imiz Baby’nin tanıştığı ve aşık olduğu kız rolünde. Bu tanışmadan sonra hızla başlayan film biraz yavaşlayıp romansa verilse de film kendini kısa sürede toparlıyor. Kişisel olarak bu romans, belki ilişkilerinin bu kadar hızlı gelişmesini fazla fantastik bulduğum için, benim ilgimi çekmedi. Ama şu net, filmde sıkıcı bir an bile yok, harika sahneler ise çok. Bu filmi seveceksiniz.
Bu arada bana kısa bir süre müsaade, yürüyecek yollar izlenecek filmler var. Yakında görüşürüz.
(Birgün, 03.07.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN