Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü daha kutluyoruz… Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde az sayıda kadın milletvekili var biliyorsunuz… Ve bu kadınların bir bölümü her konuda ve özellikle de kadına şiddet konusunda mücadele ediyor, raporlar hazırlıyor, açıklamalar yapıyor, önerilerde bulunuyorlar… Bir bölümü ise resmen ‘üç maymunu oynuyor’... Zaman zaman biz bile; kadın cinayetleri artarak sürürken Meclis’teki kadın vekiller neden kadına şiddet konusunda yek vücut olmuyor, diye Meclis’i işgal eden, az sayıda da olsa kadınların seslerini çıkarmadıklarını hayretle dile getiriyorduk…
Atatürk‘ün te Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren öne çekmeye çalıştığı, erkeklerle omuz omuza, yan yana olmalarını sağlamaya çalıştığı, TBMM’ne girmelerini sağladığı kadınlar neden, niçin suskun, niye bir şeyler yapmaktan imtina ediyor kadın vekillerin bazıları diyorduk ki; bu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde; Kadına şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulduğu belirtilen Meclis Araştırması Komisyonu’nun, “uzun soluklu ve yoğun çalışmaların ardından” 912 sayfalık rapor hazırladığını öğreniyoruz bazı gazetelerde çıkan yazılardan… Komisyon’da kimler görevli açıkçası bilmiyoruz, ama bu 8 Mart Kadınlar Günü öncesi kamuoyuna duyurulan raporla; kadına şiddetle ilgili sorunlar tespit edilerek, çözüm önerileri sıralanmış…
Umarız; kadınların “yüzde 80’inin şiddet halinde kolluğa başvurmadığının” altının çizildiği rapor; Kadınlar Günü öncesi açıklama olarak kalmayıp, gereği yapılır…
Başkent Gazetesi’nde 7 Mart 2022 günü yayınlanan haberi aynen söyle:
TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık başkanlığında yürüttüğü çalışmalarını tamamlayarak, raporunu hazırladı.
Meclis Başkanlığına sunulan ve TBMM Genel Kurulunda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde görüşülmesi beklenen raporda, kadına şiddetin, toplum vicdanında derin yaralara neden olduğu belirtildi.
Raporda, “küresel çapta her üç kadından birinin, eş-akrabalık ilişkisi bulunan ya da bulunmayan erkekler tarafından fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik açılardan şiddete maruz kaldığı” bilgisine yer verildi.
Kadına şiddetin, “yalnızca hukuk ve kolluk tedbirleriyle çözülemeyeceği”, çok boyutlu, karmaşık olgu olan bu şiddet türüyle mücadelenin, çok yönlü yaklaşım ve disiplinler arası çalışmayla özel stratejiler geliştirilmesini zorunlu kıldığı vurgulandı.
“HER YIL YAKLAŞIK 66 BİN KADIN HAYATINI KAYBEDİYOR”
Kadına karşı şiddetin en ağır türü olan kadın cinayetleri nedeniyle dünyada her yıl yaklaşık 66 bin kadının hayatını kaybettiğinin tahmin edildiği belirtilen raporda, kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin çok yaygın olduğu, ancak şiddet gören kadınların yüzde 40’ından daha azının şiddeti bildirdiği veya herhangi bir yardım aldığı aktarıldı.
Raporda, dünya çapında her gün 137 kadının, yakın ilişki içinde olduğu erkek veya aile bireyi tarafından kasten öldürüldüğü bildirildi.
Türkiye’de kolluk kayıtlarına göre, 2016-2019’un ilk 9 ayında hayatını kaybeden kadınların yüzde 80’inin daha önce aile içi şiddet kapsamında kolluğa başvurusunun bulunmadığına değinilen raporda, verilerin, şiddet mağduru kadınların çoğunluğunun halen ilgili mekanizmalara yeterince başvurmadığını gösterdiği belirtildi.
Raporda, bu durumun, mağdurların “utanma, başvuru mekanizmalarını bilmeme, erteleme, faile şans verme ve toplumsal baskılar” gibi nedenlerden kaynaklandığı değerlendirildi.
Verilere göre, eğitim düzeyi yükseldikçe evlenen kadınlar arasında fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalma oranının da düştüğü aktarılan raporda, hiç eğitimi olmayan/ilkokulu bitirmeyen kadınlar arasında fiziksel veya cinsel şiddete, yaşamlarının herhangi bir döneminde maruz kalma oranının yüzde 43, lisans ve lisansüstü eğitimli kadınlarda ise yüzde 21 olduğu bildirildi.
Raporda, tüm şiddet biçimlerinde eğitim seviyesi arttıkça kadına şiddetin azaldığı vurgulanırken, ilkokul seviyesinde eğitim alan kadınların gördükleri şiddet biçimleri incelendiğinde, yüzde 68,6 ile en fazla maruz kalınan türün cinsel şiddet olarak saptandığı kaydedildi.
Kadına yönelik şiddet görüntülerinden en çok rahatsız olunan program türlerine bakıldığında ilk sırada dizilerin bulunduğu belirtilen raporda, “dizilerde kadına şiddet konusunun işleniş biçiminde ciddi bakış açısı değişikliğine gidilmesi” istendi.
“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin, kadına şiddetle mücadele etme temel amacıyla hazırlandığı hatırlatılan raporda, sözleşmenin, içeriğindeki unsurlar ve çeşitli uygulamalar nedeniyle bugün Avrupa Konseyi üyesi pek çok ülkede eleştirildiği, bunun için Rusya ve Azerbaycan’ın sözleşmeyi imzalamadığı aktarıldı.
İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan bazı ülkelerin, sözleşmeyi onaylamaktan imtina ettiği, bazı ülkelerin de sözleşmeden çekilme yönündeki açıklamalar yaptığı ifade edildi.
Raporda, 17 ana başlık altında 42 tespit ve 547 öneriye yer verildi. e-Devlet’e, kadına yönelik şiddetle mücadele başvuru mekanizmaları ve destek hizmetlerine ulaşım sağlayan “Kadına Yönelik Şiddet Bildirim Sistemi” hizmeti eklenmesi istendi. KADES uygulamasının, sağlık çalışanları ve öğretmenler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan tüm kadın personele, kurum ve kuruluşlarca düzenlenen kurs gibi etkinliklere katılım sağlayan kadınlara, orta ve yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler ile yurtlarda kalan kız öğrencilere tanıtımının yapılarak akıllı telefonlarına yüklemelerinin sağlanması talep edildi.
Raporda yer alan bazı öneriler şöyle:
– Toplumda ve şiddet mağdurlarında, şiddetle mücadelede oluşturulan mekanizmalar ve tedbir kararlarının “mağdur için yeterince koruma sağlamayacağı” algısının oluşması engellenmeli.
– Hukuk fakültelerinde öğrencilerin konuya ilişkin uzmanlaşmalarına katkı sağlamak ve farkındalıklarını artırmak için Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, uygulaması ve kadın haklan dersi müfredata konulmalı.
– Muhtarlara kadın erkek fırsat eşitliği, kadına şiddetle ve erken yaşta evliliklerle mücadele konularında eğitimler verilmeli.
– ŞÖNİM’lerde görevli meslek elemanı sayısı artırılmalı.
– Alo 183 Sosyal Destek Hattı’ndan ayrı olarak sesli mesaj servislerine yönlendirilmeksizin doğrudan operatöre bağlanan, aile içi ve kadına şiddet mağdurları için krize müdahale konusunda eğitimli ve tercihen kadın personelin çalıştığı, farklı dillerde hizmet veren, akılda kalıcı, engelli erişimine uygun, 7 gün 24 saat hizmet sunan ayrı bir “Acil Şiddet Hattı” kurulmalı.
– Kadınlara ait cep telefonlarına yeni kurulacak olan Acil Şiddet Hattı ve KADES başta olmak üzere başvuru mekanizmaları hakkında bilgilendirici SMS’ler gönderilmeli. (AA)
Umut Vakfı, 07.03.2022
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN