Post image
Masallar ve Mahkemeler

Fikret İLKİZ

Avukat Nadide Özdemir ve Av. Ömer Kavili, İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Silivri Cezaevi Kampüsü 2 Nolu duruşma salonunda başlayan 25 kişinin yargılandığı duruşmaya katılmışlardı. 4 Ekim 2018 tarihli ilk duruşmada savunma makamında bulunan avukat görüşlerini açıkladı. Mahkeme başkanı ile aralarında tartışma çıktı, gerginlik yaşandı. Mahkeme, avukatın dışarı çıkarılmasına karar verdi ve çıkan tartışma sonrası iki avukat yaka paça zorla dışarı atılmışlardı… Ardından mahkeme heyeti haklarında suç duyurusunda bulunmuş.

5 Ekim 2018’de Silivri’deki mahkemede görülen davanın duruşmalarına katılmak üzere gelen iki avukat mahkeme kapısında sabah 09.30’da gözaltına alındılar.

Bir gün öncesinden haklarında derhal, hemen, acilen başlayan soruşturma nedeniyle duruşmalarına katılmak üzere Silivri’ye Mahkemeye gelecekleri kesin olan iki Avukat Mahkeme kapısında gözaltına alınmış oldular.

Gözaltından Silivri Adliyesine getirildiler. İfade alan savcı Av. Ömer Kavili’yi tutuklama isteği ile Av. Nadide Özdemir’i ise adli kontrol kararı verilmesi talebiyle Sulh Ceza Hakimine sevk etti. Öğlen saatlerinden itibaren uzunca bir bekleyiş yaşatıldı.

Avukat Ömer Kavili hakkında açılan soruşturmada iddia olunan görevi yaptırmamak için direnme, kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret suçlamalarından dolayı 5 Ekim 2018 tarihinde Silivri Sulh Ceza Hakimliği avukatın tutuklanmasına karar verdi (2018/264 Sorgu).

Avukat tutuklamayı çok seven şimdiki zamanın yargısının “tutuklama gerekçesi” …Sulh Ceza Hakimliği kararında avukatın amacının “kutsal savunma hakkı” olmadığı, “aksine ters psikoloji ile müvekkilini ve kendisini mağdur göstererek dosyada haklı çıkmaya çalıştığı”, “müdafisi olduğu davayı sulandırmaya çalıştığı” yazılıdır.

Şüpheli avukatın tüm bu eylemlerinin birlikte değerlendirmesinden ortaya çıkan sonuca göre; “…amacının halkın gözünde Yargının ve Mahkemelerin itibarsızlaştırılmak olduğu, adalete olan güveni sarsmayı amaçladığı, şüphelinin eylemlerinin haber niteliği taşıyarak toplumda infiale sebep olduğu” gerekçesine ek olarak “delillerin henüz toplanmamış olması, şüphelinin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunması” göz önüne alınarak “tutuklanmasına” karar verilmiştir.

Kanunla korunan yargının itibarına hayran bir gerekçeyle kanuna aykırılık…

İnfial ne zaman yaratıldı ki; gerçekten avukatların yaka paça duruşmadan atılması haber değeri taşıdığını kabul eden gerekçeye göre? Hangi haber, hangi infial?  Fevkalade gerekçeye göre; “halkın gözünde” bir günde infial yaratılmış oldu. Avukatlar haklarında yayınlanan haberlere bakarsanız haksız ve kötüler! Zaten bilmem kimlerin davalarına bakıyorlar!

Duruşmada neler oldu neler bitti SEGBİS denilen kayıtlarda… Tartışma neydi, kim neyi nasıl yaptı bilinmiyor… Tutanaklar çözülmedi bile, ama ortada bir suç duyurusu var, yeterli görülmüş tutuklama kararı vermek için. Daha deliller de toplanmamış(mış)…

Hangi kanunda “sulandırmak”, hangi hukukta “ters psikoloji”, hangi mevzuatta kendisini “mağdur göstererek haklı çıkmak” avukat tutuklamanın gerekçesi olabilir?

Bitmedi… Savcılık tutuklama kararına 6 Ekim 2018 sabahı gün doğarken itiraz etti.

Bu kez aynı Sulh Ceza Hakimliği -ama başka hâkim- Savcılık itirazına baktı ve tutuklama kararını kaldırdı. Avukat Ömer Kavili’nin tahliyesine karar verdi. Adli kontrolü yeterli kabul etti.

Hakkında tahliye kararı verilen avukatın DERHAL (büyük harflerle yazılıdır) salıverilmesi Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosunca “rica olunur” denilen yazıya Mahkemenin tahliye kararı eklendi.

Başsavcılık itirazı üzerine bu kez aynı Sulh Ceza Hakimliğinin 6 Ekim 2018 tarihli Değişik İş (2018/2973 sayılı) kararının gerekçesi aynı Sulh Ceza Mahkemesinin 5 Ekim 2018 tarihli tutuklama kararı gerekçesine hiç uymuyor. Ama tutuklama kararını kaldırıyor. Şöyle bir gerekçeyle;

“…tutuklama kararının CMK 100 ve devamı maddelerinde belirtilen katalog suçlardan birine dayandırılmadığı ve tutuklama tedbirinin bir güvenlik tedbiri olduğu, ölçülü olması hususu göz önünde bulundurularak zorunlu olmayan hallerde verilemeyeceği düşünüldüğünde, şüphelinin üzerine atılı suçların hakaret ve kamu görevlilerine karşı görevi yaptırmamak için direnme suçları olduğu, şüphelinin tutuklama için ölçülülük şartının bu suçlar için gerçekleşmediği görülmekle, şüphelinin kaçma şüphesinin bulunmadığı, avukat ve sabit ikametgah sahibi olduğu, yargılamanın bu aşamada tutuksuz yapılabileceği hususları dikkate alınarak her iki suçtan da ayrı ayrı tahliyesine karar vermek gerekmiş…”

Suç katalog suç değilmiş… Olsa, acaba tutukluluğa itiraz edilir miydi?

Tutuklama zorunlu olmayan hallerde verilemiyormuş… Ölçülülük şartı bu suçlar için gerçekleşmemiş. Kaçma şüphesi yokmuş, avukatmış, sabit ikametgâh sahibiymiş, yargılamanın bu aşamada – hangi yargılama, hangi aşama ise– tutuksuz yapılabilirmiş…

Avukat Nadide Özdemir ile Av. Ömer Kavili hakkında soruşturma Avukatlık Kanunu’na aykırıdır. Savunmayı temsil eden avukatların inandıkları hukuk; insan haklarına, adalete ve vicdanlarına dayalıdır. Bağımsızlıklarıyla ve savunmanın gücüyle herkes için ve her zaman için; insan haklarına dayalı hukuk yaratırlar. Kimse avukatları korkutmaya kalkmasın! Yargı kararları ile gözdağı vermesin!

Ancak ve ancak adaletin olduğu yerde hukuk; hukuktur. Avukatları hapsetseniz dahi, hapisliklerinden özgürlük ve herkes için adalet yaratırlar.

Aslında tutuklanan avukat değil; adil yargılanma hakkının ta kendisidir.

Gece yarısı verilen tutuklama kararı gün yüzü gördüğünde ortadan kalktı. Avukatın tutuklanıp cezaevine girmesiyle, çıkması bir oldu. Bir gece dahi yatıramadılar… (Parantez içinde yazmalı iyi ki böyle oldu…Geriye eziyeti kaldı, avukata eziyeti çektirenler eziyet suçunu işlemiş olsa bile…)

Yargının hızı müthiş! Ama zaten adaletin gözü bağlı, görmüyor. Tutuklanan, savunmadır, avukatlardır. Yargıya hâkim kılınmak istenen zihniyete göre, avukat olmadan yargılama yapılsın. İsterlerse gelsinler duruşmalarda dursunlar ve gitsinler… Ardından celse tutanakları da gönderilir, mahkeme kararları da… Yeterki, avukatlar olmasın!

Birkaç saate sığan iki ayrı hakimlik kararı; 5 Ekim sabaha karşı tutuklama, 6 Ekim sabahı tahliye…Her iki karar da savcılığın “tutukla / tahliye et” talebine uygun olarak verilmiş kararlardır…Savcılık talebi neyse o olur… Savcılık talebi ile tutuklama isteniyorsa, tutuklanırsınız. Eğer tahliyeniz istenirse tutuklama kararı kaldırılır ve tahliye edilirsiniz…

İşte asıl endişe edilmesi gereken ve mücadele edilerek karşı çıkılması gereken zihniyet budur.

Savunmaya göz dikmiş güçlerin benimsediği ve sınırları çizilmeye çalışılan düzene uygun yargının, hukukun, adaleti ve vicdanı yoktur…

Her iki duruma dair mahkeme kararı verilebileceğini, mahkemede iki ayrı hâkim tarafından iki ayrı kararın Savcılık talebine uygun olarak ve büyük bir hızla gece yarısı bile olsa ve daha gün doğmadan karar verilebileceğini, tutuklama konusunda birbirinin tam tersi karar yazılabileceğini gördükten sonra….

İnanılır gibi olmayan yargısal kararların tam ortasında inanılır tek gerçek duruyor…

Şimdiki zamanın yargısının ne olduğunu iki avukat gözler önüne serdi.

İki avukat ve onları savunan avukatlar; yerlerde serilip kalan da yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının ve yargının masal bile olamadığını gösterdi. İster inanın ister inanmayın!

08.10.2018

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN