Türkiye bir çete ülkesi haline dönüştürülmüş durumda. Uyuşturucu satıcıları elini kolunu sallayarak sokak ve caddelerde uyuşturucu satıyor, çocuklarımızı zehirliyorlar. Silahlı şiddetin yaşı ilkokul çağına kadar düşmüş bulunuyor, keza uyuşturucu kullanımı da… Çocuklarda suça karışma oranı artmış durumda ve istatistikler, adli kurumlara getirilen çocuk sayısındaki artış da bunu ortaya koyuyor…
Suç dosyası kabarık olmasına rağmen suçlular polis tarafından gözaltına alınsa da, adli kurumların ön kapısında girip adeta arka kapısından elini kolunu sallayarak çıkıyorlar ve aramızda dolaşıyorlar… Cezasızlığın da verdiği pervasızlıkla yeni suçlar işliyorlar, insanları yaralayıp, öldürüyorlar…
Bunu en son İstanbul’da; uyuşturucudan hırsızlığı, adam yaralamaya kadar 26 suç kaydı bulunan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti’nin gencecik polis memurumuz Şeyda Yılmaz’ı öldürmesi olayında en bariz bir şekilde gördük… Ve üzülerek, kahrolarak gördük, Şeyda polisi şehit eden suç dosyası kabarık 19 yaşındaki veledin eski İçişleri Bakanı’yla yanyana poz verdiği fotoğraf karesini…
Sözün bittiği nokta mı?
Hayır…
Vatanını seven hiç kimseye yakışmaz bu. Ne demiş bir zamanlar bu ülkenin kurtarıcılarından ve komutan, eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü… “Bir ülkede namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o ülkede kurtuluş yoktur”…
Kendisini saygıyla anıyoruz ve diyoruz ki; Ülkemizin bekası için İsmet İnönü’nün bu lafını hiç unutmamalıyız ve düstur edinmeliyiz… Ve bu güzel vatanımızı çetelere, çıkarcılara, rüşvetçilere, onu parçalayıp bölmek isteyenlere izin vermemeliyiz…
Evet mevcut İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya çetelerin üzerine gidiyor ve emniyet ekibiyle birlikte hemen her gün düzenlenen operasyonlarla çetelere darbe vuruyor, çete üyelerini gözaltına alıyor… Ya bu işin adli tarafı? Bu gözaltına alınanlar ne oluyor?
Tutuklanıyor mu, yakalanan silahlar ne oluyor, yakalanan uyuşturucular?
Dedik ya, en son Şeyda polisin şehit edilmesi olayında da yaşadık ki, hemen her gün işlenen başka cinayetlerde de, suç dosyası kabarık olmasına rağmen elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşanların yeniden adam öldürdüklerine, suç işlediklerine tanık oluyoruz ki, bunu biz söylemiyoruz. Evet son dönemde yakalanan çete üyeleri, suç dosyası kabarık olanların ne kadarı tutuklanıyor, ne kadarı “adli gözetim altında” gerekçesiyle serbest bırakılıyor. Bunu yanıtlayacak olan da adli birimler ve sayın Adalet Bakanı… Adaletin kör topal kalmasına seyirci kalmamaları gereken sayın savcılar, sayın yargıçlar…
Polisin yakaladığı suç dosyası kabarık suçlular, çete üyeleri denildiği gibi ön kapıdan girip adalet kapısından elini kolunu sallayarak çıkıp, yine, yeni suçlar işlerse savcılara, yargıçlara yönelik ayyuka çıkmış olan “rüşvet çarkı” iddialarını çürütmek mümkün olabilir mi?
Ki bunu da biz söylemiyoruz. Adli sistemin içindeki namuslu, ahlaklı, vatansever, adaletin kör-topal kalmaması için her şeye rağmen mücadele eden savcılar, yargıçlar da söylüyor… Ve bu durum sizler de biliyorsunuz ki, raporlara dahi konu olmuş bulunuyor…
Ve adalete ulaşamayan, evlatlarını çetelere, şehir eşkıyalarının pervasızlığına kurban vermiş, onların yaşamdan koparılması karşısında hiçbir şey yapamamanın çaresizliğini yaşayan, adalete ulaşamayan mağdurlar da dile getiriyor… Yani çeteleşmenin, şiddetin önüne geçmede İçişleri Bakanlığı kadar Adalet Bakanlığına, adli yargıda görev yapanlara da çok, ama çok büyük görev düşüyor…
Eğer rüşvet batağına düşmüş, rüşvet çarkına girmiş olanlar varsa onları temizlemek, ayıklamakta tabii ki Adalet Bakanı’nın görevi…
Evet, Umut Vakfı’nın Levent Çarşı Meydanı’nda yapılan ve bireysel silahlanmaya karşı farkındalık oluşturulmasını amaçlayan 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü: Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü etkinliğine katılarak mağduriyetlerini dile getiren aileler de; çocuklarını, yakınlarını öldüren suç makinelerinin kısa sürede serbest bırakıldıklarına, yani suçlar işlemeye devam ettiklerine, ama kendilerinin adalete ulaşmakta zorluk çektiklerine dikkat çektiler…
Çocukları, yakınları yaşamdan koparılan aileler, çeteleşmelere, çatışmalara, maganda ve kadın cinayetlerine, gencecik polisimizin görev sırasında şehit edilmesine de dikkat çekerek yetkililere, ilgililere; “Silahlanma ve artan şiddeti önleme konusunda daha ne bekliyorsunuz, niye bekleniliyor” diye sesleniyorlar…
15’inci Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü etkinliğinde bir araya gelen mağdur yakınları, silahsızlanma çağrısının yanısıra yasal düzenlemeler yapılması ve bireysel silahlanmanın azaltılmasına yönelik hukuki ve toplumsal mücadele çağrısı yaptılar.
‘1142 GÜNDÜR EVLADIMA HASRETİM’
Etkinlikte konuşan, Trabzon’a dedesini ziyarete giden ve fındık bahçesinde ailesiyle birlikte fındık toplarken nereden geldiği belli olmayan bir “katil mermiyle” yaşamını kaybeden 15 yaşındaki Emir Yuşa Atıcı’nın babası Mustafa Atıcı, 1142 gündür evladına hasret olduğunu haykırdı:
“Evladımın katili hala bulunmadı. Evladımdan sonra nice bebekleri, çocukları yorgun denilerek hafifletilen katil mermilerle kaybettik… Bu insanlar niye ölüyorlar… Daha neyi bekliyorsunuz. Neden bekliyorsunuz Sayın bakanlarım, sayın milletvekillerim, sayın Cumhurbaşkanım neyi bekliyorunuz, ne olmasını bekliyorsunuz. Bir şeyler yapılması lazım artık. Niye birinin zevki uğruna ben evladımı toprağa koyuyorum. Ben 1142 gündür evladıma hasretim… Bunu niye bize yaşatıyorlar. Muhtemelen ruhsatsız silahla oğlum öldürüldü. Ruhsatsız olduğu için silah kaybedildi. Silah bulunamadığı için fail de bulunamıyor. Kısır bir döngüye bindik gitiyoruz.”
“Gerçi ruhsatlı silahla işlenen suçta ne oldu. Adama 7 ay ceza verdiler. Çıktı, dolaşıyor. Böyle bir adalet, böyle bir kanun var mı” diye soran Atıcı; Adalet Bakanı’na “Gözü yaşlı bir baba olarak size sesleniyorum; Şu yorgun mermi diye hafifletilen katil mermi olaylarında artık bakış açınızı değiştirin. Bilinçli taksirle değil olası kasıtla adam öldürmekten yargılarsanız, bu olayların faillerine hakettikleri cezayı verirseniz emin olun bu tür vakalarda gerileme sağlanacaktır” diye seslendi.
‘KİM BÖYLE BİR TRAJEDİYİ YAŞAMAK İSTER Kİ’
11 Mayıs’ta Balıkesir’in Karasi ilçesinde motokurye olarak çalışırken Erdoğan Özdemir adlı saldırgan tarafından 25 yerinden bıçaklanarak öldürülen 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ata Emre Akman’ın annesi Zuhal Akman ise “Bireysel silahsızlanmaya evet… Toplumsal adalete de daha evet” diye başladı konuşmasına. “Devlet bizleri, çocuklarımızı korumak zorunda” diyen anne Akman, Anayasa’nın 2. Maddesini okudu ve yasaların, ceza infaz yasalarının caydırıcılığının çok önemli olduğunu ifade edip, 20 yaşında bir masum, güzel evladı yok yere toprağa verdiğine dikkat çekerek “Hangimiz böyle bir trajediyi yaşamak isteriz ki… Bireysel silahlanma önlenmeli. Bu bir zihniyet meselesi. Çocukların suça sürüklenme oranlarında 2018’den sonra yükselen bir ivme var. Acilen ceza infaz yasaları değişmeli, yasalarda caydırıcılığı artıracak düzenlemeye gidilmeli. Bıçaklardan ateşli silahlara bireysel silahlanma önlenmeli” dedi.
‘KİTAP ALMAYA GİDEN KIZIM EVE DÖNEMEDİ’
Tokat Erbaa’da 31 Aralık 2020’de yolda yürürken başına isabet eden yorgun mermi dolayısıyla yaşamını yitiren 17 yaşındaki Büşra Konyar‘ın annesi Nakşiye Konyar, kızının kitap almak için kırtasiyeye gittiğini, eve dönerken ilçenin en işlek caddelerinden birinde olayın yaşandığını, kısacası kızının eve dönemediğini anlattı. Kızının katilinin şimdi elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaştığını belirten göza yaşlı anne, “Ne yazık ki bir darbe de bize adaletten geldi. Büşramı hayattan koparak bir katil 8 ay cezaevinde yatıp tahliye oldu” diye konuştu.
Suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılmasını talep ettiklerini vurgulayan Konyar, şunları kaydetti:
“Bu tür olaylar kasten olarak değerlendirilmeli… Ve cezalar yeniden gözden geçirilmelidir, diyorum…
Bizler burada silahın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Belde, evde, arabada yani kolay ulaşabileceğiniz bir yerde silah varsa, ani öfke ve sevinçle onu kullanma riskiniz de vardır. Silahın tek bir işlevi vardır bana göre, o da öldürmektir. Ama maalesef ülkemizde düğünler, nişanlar, asker uğurlamaları silahsız olmuyor. Bilinçsizce silah kullanıyor insanlarımız.”
Konyar, ailelere çağrıda bulunarak “Lütfen çocuklarınıza oyuncak da olsa silah almayın. Çünkü eğitim çocukluktan başlar. ‘Silaha hayır”, diyelim, yaşama hak tanıyalım. Başka Büşra’lar, Emirler, Ata Emre’ler, Samet’ler, Umut’lar ölmesin. Umutlarımız yaşasın” diye konuştu.
‘CEZASIZLIK DEVAM ETTİKÇE SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDECEKLER, EDİYORLAR’
Ankara’da 5 Kasım 2022’de trafikte motoruyla seyir halindeyken, kırmızı ışıkta geçen aracı uyardığı içen Halil İbrahim Demirci, Mustafa Demirci ve Bülent Açıkgöz tarafından hunharca boğazından bıçaklanarak yaşamı elinden alınan 28 yaşındaki Gazi Üniversitesi Öğrencisi Samet Özgül’ün kızkardeşi Berna Özgül, adalet arayışlarını anlattı.
Ağabeyini öldürenlerin suç dosyalarının kabarık olmasına rağmen ikisinin mahkemece serbest bırakıldığını belirten Berna Özgül, “İstinaf Mahkemesi Halil İbrahim Demirci’nin müebbet hapis cezasını 25 yıla indirirken, 20 ayrı suç kaydı olan ve uyuşturucu ticaretiyle geçimini sağlayan Mustafa Demirci ve Bülent Açıkgöz’ün aldığı 12 yıl hapis cezası silindi ve hiçbir bedel ödemeden bu şahıslar serbest bırakıldılar” dedi. Berna Özgül, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Biz demiştik ki, başka insanlar öldürülecek mi ki bu insanları içeri alacaksınız. Ve maalesef 26 suç kaydı bulunan zanlı tarafından öldürülen genç polisimiz Şeyda Yılmaz olayında bunu yaşadık. Salıverilen sabıkalılar, yeni canlar almaya devam ediyor. Bizim canlarımızı alanlar toplum içinde rahatça dolaşıyor, alkışlanıyor, sırtları sıvazlanıyor. Bu kişilere gösterilen destek, onlara yeni suçlar işleme cesareti veriyor. Suça alkış tutanlar da en az suçu işleyenler kadar sorumludur. Sabıkalıların geçmişleri gözardı edilmemeli.
Cezasızlıklar devam ettikçe bu insanlar suç işlemeye devam edecek, ediyorlar da. Adaletin serbest bıraktığı sabıkalılar, elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşırken bizlerde canlarımızı görmek için mezarlığa gidiyoruz. Cezasızlık devam ettiği müddetçe maalesef ki birçok canımızı kaybedeceğiz. O yüzden artık cezasızlık son bulsun.
Biz sadece Samet’imiz için değil kaybettiğimiz bütün masum canlarımız için adalet istiyoruz.”
‘GÖZLERİMİN ÖNÜNDE KARDEŞİME 13 KURŞUN SIKTI’
3 Temmuz 2019’da işe giderken İstanbul Bağcılar TEM otoyolunda işe giderken tartıştığı motosiklet sürücüsü Hasan Saykal tarafından 13 el ateş edilerek öldürülen Serdar Çekiç’in ablası Aslı Aykar ise konuşmasında, “Bir insan neden üzerinde ruhsatsız silah bulundurarak yola çıkar” diye sorarak şunları söyledi:
“Gözlerimin önünde kardeşime 13 kurşun sıkılarak öldürüldü. Sadece işe gidiyorduk. Önümüzü aniden motosikletini kıran şahsa kardeşim sadece ne yapıyorsun, diye eliyle işaret etmişti… 13 kurşun… Gözlerimin önünde 13 kurşun sıktı…
Neden günümüzde silaha bu kadar kolay erişilebiliyor? Neden peynir, ekmek satılır gibi silah satılıyor. Kardeşimi kaybedeli 5 yıl oldu… Yeter artık diyoruz. Bakın hemen her gün kaç kişiyi bu yüzden toprağa veriyoruz. Bizler artık basın yasağı, yayın yasağı değil bireysel silahlanma yasağı istiyoruz… Bireysel silahlanmaya hayır…”
‘KEŞKE BAŞKA ŞEYLER İÇİN MÜCADELE EDİYOR OLSAYDIK’
İstanbul Sultangazi’de 2 Ağustos 2015 tarihinde arkadaşlarıyla yolda yürürken nereden geldiği belli olmayan kurşunla boynundan yaralanan ve 2 yıl 2 ay sonra yaşam mücadelesini kaybeden Ahmet Emre Çavuş’un babası Bülent Çavuş’ta törende bir konuşma yaptı. Artık oğlunun katilinin bulunmasından umudunu kestiğini ve adalete ulaşabilmek için verdikleri mücadelede ailecek çok yorulduklarını belirten Cavuş, yasaların gözden geçirilmesini ve cezasızlığı son verilmesini istedi.
Ahmet Emre’nin annesi Zeynep Çavuş ise gazetecilerin soruları üzerine; “Sosyal medyadan, ınternet üzerinden silahlar o kadar kolaylıkla elde ediyorlar ki… Silah bir eve giriyorsa bir gün mutlaka patlayacaktır ve bir annenin, bir babanın yüreğini mutlaka yakacaktır… Keşke şimdi başka şeyler için mücadele ediyor olsaydık. Ama ben 19 yaşında bir evlat kaybettim. Bugun yaşasaydı 26 yaşında olacaktı. Onun yaşıtları askere gidiyor. Benim yüreğim cızırdıyor” diye duygularını dile getirdi.
‘MECLİS ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YAPMIYOR’
Internetten bir tıkla alınan tüfekle 7 yıl önce okul çıkışı öldürülen 17 yaşındaki lise öğrencisi Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken de, kızının öldürüldüğü 2017’den bu yana bireysel silahlanmanın durdurulması için mücadele verdiğini anlattı. Palandöken, bireysel silahlanmanın durdurulması için dilekçe verdiğini belirtti ve “Meclis’te bireysel silahlanmanın önlenmesi için verilen yasa önergesini gözümün içine baka baka reddettiler. O gün ben bir kez daha öldüm… Maalesef Meclis üzerine düşen görevi yapmıyor” dedi.
‘ONU ZAR ZOR OKUTTUM’
Fatma Karay da yaptığı konuşmada, Beylikdüzü’nde bir market zincirinde çalışan oğlu Aydın Karay’ın 1 Eylül 2023 tarihinde hiç tanımadığı eli bıçaklı Yusuf Ceyhun Türkgenç tarafından öldürüldüğünü belirterek şunları anlattı:
“Olay günü Yusuf Ceyhun Türkgenç kasadan öncelikli geçmek istiyor ve müşteriler izin vermeyince kasiyerle tartışıyor. Sonrasında kasiyere kafa atıyor. Bu kişi düşüyor yere ve ‘Göreceksiniz tekrar geleceğim’ diyor. O arada oğlum hiç oralarda değil, olaya şahit bile olmamış. Oradaki çalışanlar kasiyeri götürüp aşağı depoya kilitliyorlar. Bu sanık 10 dakika sonra satın aldığı bıçakla geri geliyor. O esnada rafları düzelten oğlumu görüyor ve ona saldırıyor. Ben oğlumu zar zor okuttum. İstanbul’a gelip kendisine bir düzen kurmak istemişti. Adaletli, çok çalışkandı. Ama hakkında 18 suç dosyası olan birisi çıkıp oğlumu öldürdü. En son duruşma 24 Eylül’deydi. Duruşma Ocak ayına ertelendi.
Katili aklamaya çalışıyorlar, alkol, uyuşturucu tedavisi aldığına dair, en son da aklı dengesi yerinde olmadığına dair rapor istediler. Varlıklı ailenin erkek çocuğu, ailesinin iş yerinde CEO olarak görev yapıyormuş. Evli, üç çocuğu var. Nasıl oluyor da akli dengesi yerinde olmayan bir adama bu kadar iş teslim ediliyor. Babası tabii ki, oğlunu çıkarmaya çalışıyor, onu aklamak için elinden geleni yapıyor. Bugün oğlumun yaşamını elinden alan cani, çıkarsa yarın başta suçlar işler, başkalarını öldürür.
BEN ÖNCELİKLE CANİNİN BABASINA SESLENMEK İSTERİM, LÜTFEN EVLATLARINIZA ÖNCE İNSAN OLMAYI, VİCDAN VE MERHAMETİ ÖĞRETİN, SÜREKLİ AÇIKLARINI KAPATMAYA ÇALIŞARAK SADECE KABARIK BİR SİCİL DOSYASI KAZANDIRIP, SUÇ MAKİNESİ YARATIRSINIZ.
Biz hukukun üstünlüğüne inanarak sadece adalet istiyoruz evlatlarımızın hiçbir şekilde geri gelmeyeceğini de biliyoruz, ama ağırlaştırılmış cezaların caydırıcı olabileceğine de inanıyoruz.
Benim evladım gitti, nasıl olsa geri gelmeyecek diyerek bir köşede oturmayacağım. Benim gibi, bizim gibi başka anneler evlatlarının acılarını görmesinler diye mücadeleme devam edeceğim”
‘18 SUÇTAN DOSYASI VAR’
Sanığın sicilinin olduğunu belirten anne Fatma Karay, “18 suçtan dosyası var. 10 tanesini eski kız arkadaşı hakaretten ve şiddetten dolayı açmış. Sanık savunmasında o gün içkili olduğunu söylüyor. Ayrıca sanık olaydan sonra elinde kanlı bıçakla eski kız arkadaşını aramış, ‘Böyle bir şey yaptım ölmese bile yarın gideceğim kaburgalarını kendi ellerimle kıracağım’ demiş. Kaydı var. Artık bu kişiler artık aramızda dolaşmasın. Bu kişi dışarı çıkarsa değil bir kişi, yüz kişiyi öldürür” diyerek adalet çağrısında bulundu.
Hayallerini gerçekleştirmek isteyen, masum insanların yaşamlarının elinden alınmadığı, ailelerinin mağduriyet yaşamadığı, şiddetin azaldığı, insanların güven içinde yaşadığı, suç işleyenin cezasını bulduğu, adaletin adil işlediği bir Türkiye dileğiyle mağduriyet yaşayanlara sabır dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor maalesef.
Umut Vakfı – 28 Eylül 2024
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN