Post image
LINA MERUANE’DEN ‘Bir Sinir Sistemi Romanı’

 

Lina Meruane, Bir Sinir Sistemi (Çeviren: Bengi De Sa Matos Paixao / Timaş Yayınları), adlı romanında, küçük bir evrenden, kahramanının bedeni üzerinden başlar her şeyi anlatmaya. Başka bedenlerde de hastalıklar üzerinden genetik mirası, psikolojik ağların ve irsi bir tarihin varlığını adım adım gözlemler. Bir Sinir Sistemi, Meruane’in tek bir kurguda fiziği, nörolojiyi, genetiği ve psikolojiyi
harmanlandığı özgün bir bilimkurgu.

ÖYKÜM DENİZ

Şilili yazar ve edebiyat profesörü Lina Meruane’in dilimizde yayımlanan ilk kitabı Bir Sinir Sistemi (Çeviren: Bengi De Sa Matos Paixao/ Timaş Yayınları) romanı, bir ailenin sevgi, kırgınlıklar ve sırlarla dolu hikâyesini ülkenin çalkantılı politik geçmişine yaslanarak anlatıyor.

Ella, doktora teziyle mücadele eden bir astrofizikçidir, hem kişisel hem de politik trajedilerle dolu geçmişin yükünü taşır. Kocası El, devlet şiddeti mağdurlarının vakalarını çalışan bir adli tıp uzmanıdır. Yazma tıkanıklığından bunalan Ella, kendini hasta olmayı dilerken bulur; böylece tezinde ilerleme kaydedememesine bir mazeret bulacaktır. Daha sonra doktorlarca teşhis edilemeyen gizemli semptomlar yaşamaya, sinir sistemini etkileyen ağrılar çekmeye başlar.

Ella’nın kaygısı arttıkça geçmiş girdap misali güçlü bir çekim etkisi yaratır ve ailenin diğer üyeleri hikâyenin odak noktasına yerleşir: Dul Baba, Üvey Anne, Üvey İkizler ve Öz Abi. Her birinin kendine has hastalık ve şiddet deneyimleri, onları hem bir arada tutan hem de atomize eden sistemleri açığa çıkarır.

Kanserin yer edindiği ailenin kızı Ella’nın, bir adli tıp uzmanı ile evliliğinde merkeze koydukları acı kelimesi etrafına çizdikleri çizgide okuyucuyu adeta acımasızca yürütüyor.

Astrofizikçi ve akademisyen Ella, doktora tezini yazmanın sancılarını çekiyor ve kendisini dünyaya getirirken ölen annesine dua ediyor:

“Lütfen, şu tezi yazacak kadar vakti bulabileceği bir an olsun. Bir hastalık olabilir bu. Grip gibi ya da nezle gibi değil. Biraz yatağa düşürsün fakat asla kanser gibi ciddi bir şey olmasın.”

Çünkü Ella, annesinin geçmişte kanserle savaşmış olduğunu ondan öncesinde de büyükannesinin böyle bir savaşın içerisinde mücadele ettiğini biliyor. Kendisine tez yazdıracak bir hastalık olmasa da bir hastalık onu buluyor.

ELEKTRİK KIRBACI!

Okuduğum bir yorumda bu hastalığın ilk belirtisi çok anlamlı bir tamlama ile betimlenmişti: “Elektrik kırbacı”.

Ella, omurgasında hissettiği o elektrik kırbacından sonra kanser olmaması için dua ettiği bir hastalığın ilk evresini yaşıyor ve zihninde şu cümle yankılanıyor:

“Ne dilediğine çok dikkat et.”

Bir Sinir Sistemi Romanı’nın ilk bölümü “Kara Delikler”, Ella’nın tezini yazmak için dilediği bu hastalığın doğum sahnesini içeriyor.

Geçmiş diye isimlendirdiği ülkesinden uzak ve başka bir ülkede, istediğini istediği şekilde gerçekleştiremeyen bir akademisyenin çektiği ağrının yeri bu bölüm.

“Patlama” adlı bölümde ise Ella’nın adli tıp uzmanı eşi El’in geçmişte bir mezarlıkta bulunan göçmenlerin kemiklerini ve kalıntıları incelerken yaşanan patlama sonucu duyma yetisini bir anda kaybettiği ana odaklanılıyor.

“Samanyolu”, Ella’nın El ile oluşturduğu adeta iki küçük çıtanın ayakta tuttuğu bir çatı gibi görünen evliliğinden de dışarı çıkmamıza yardımcı olan üçüncü bölüm.

Burada göğüs kanserine yakalanan, kendisini büyüten annesinden biyolojik annesine kadar kurduğu uzun köprünün üzerinde yürüyoruz.

SİNİR HARBİ!

Doktorun, annesine göğüs kanseri nedeniyle ameliyatla kesip alınması gereken göğsünün yerine koymalarını isteyip istemediğini sorduğu silikonların videosunu çeken ikiz kardeşlerini anlattığı o anda
sinirden deliye dönmemek elde değil. Bu gerçekten tam bir sinir sistemi romanı diye düşündüm.

“Yıldız Tozu” adlı bölümde Ella’nın biyolojik annesine doğru daha da geriye gidiyoruz. Hiç tanımadığı o annesiyle bağlantılı kazaları anlatıyor yazar.

Annesiyle ortak noktasının olup olmadığını merak eden ve belki de yazarın bilinçli olarak acımasız göstermeye çalıştığı Ella’yı ilk defa küçük, savunmasız bir kız çocuğu olarak görebileceğimiz tek yer.

‘YER ÇEKİMİ’

Son bölüm olan “Yer Çekimi’”nde gerilediğimiz kadar uzaktan şimdiye fırlatılıyoruz. Yer çekiminden midir nedir can acıtıyor.

Baba, geçmişte eşini şimdilerde kızını hastalıktan kaybetmenin gizli korkusunu yaşayan o adam, anemiden dolayı hastaneye yatırılıyor.

Savaşta yaralanan askerlerin bulunduğu o hastanelerden biri burası. Geçmişinin evi olarak gördüğü kendi ülkesinde bir hastane.

Ella ne taraftan vurulsa öleceği bir yerde; kendi omurgası, babasının hastalığı, geçmişi ve geçmişten kalan acıları ile memleketinde hayatta kalma savaşını veriyor her anlamda.

Lina Meruane’in Bir Sinir Sistemi Romanı, kelimeler söz konusu olduğunda bağımsız onlarca kelimeyi art arda sıralamadan anlatmayı başaramayacağım, duyarlı ve hassas okurların rahatsız olabileceklerini de düşündüğüm eşsiz bir anlatı.

“Acı kelimesini yüz kere tekrar et. Yüz kere tekrar et: Tek kelime etmeden sabret.”

(Cumhuriyet Kitap, 15.08.2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN