• Get in touch
Post image
Kötülük iyiliğin ne kadar uzağındadır?

 

Sibel ORAL

Irmak Zileli‘nin “Şimdi Buradaydı” isimli yeni romanı Everest Yayınları‘ndan çıktı. Bir psikiyatrisi ve hastası arasında geçen kitap insan ruhunun karanlık yönlerini ve kötülüğün doğasını sorgulayan etkileyici bir psikolojik gerilim.

Irmak Zilelinin yeni romanı Şimdi Buradaydı, insan ruhunun karanlık yönlerini ve kötülüğün doğasını sorgularken normallik ve delilik arasındaki ince çizgiye dikkat çeken bir psikolojik gerilim hikayesi… Zileli, “insana en büyük zarar yine insandan geliyor” diyor.

Eşik romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü‘nün, Son Bakış romanıyla da Duygu Asena Roman Ödülü’nün sahibi olan edebiyatçımız Irmak Zileli’nin Şimdi Buradaydı (Everest Yayınları) isimli yeni romanı, insan ruhunun karanlık yönlerini ve kötülüğün doğasını sorgulayan etkileyici bir psikolojik gerilim. Psikoterapist Birkan ve hastası Yankı arasındaki karmaşık ilişki üzerinden ilerleyen roman, kimlik, gerçeklik ve varoluş temaları etrafında şekilleniyor.

Terapist-hasta sınırlarının bulanıklaştığı hikâyede, anne figürü hem Birkan’ın hem de Yankı’nın travmalarının merkezinde duruyor. Babaların tümüyle yokluğu ise çarpık aile dinamiklerine dikkat çekiyor. Birkan, hastasının anlatılarından yola çıkarak kendi karanlık geçmişiyle yüzleşirken, normallik ve delilik arasındaki ince çizgi sorgulanıyor.

Roman aynı zamanda kötülüğü hep ötekinde aramaya alışmış zihinlerimize ayna tutuyor: “Ya kötülük, normun dışında değilse?” diye soruyor.

Kötülük üzerine düşünürken…

Şimdi Buradaydı, insan zihninin karanlıklarına doğru ilerleyen gergin bir roman. Metni kurgularken zihninizde ilk şekillenen neydi: Bir karakter mi, bir olay mı, yoksa sadece bir duygu mu?

Kötülük üzerine düşünürken yazdım bu romanı. Tam söylediğiniz gibi, insan ruhunun karanlık tarafına doğru ilerlemekti amacım. Kötülüğü çoğunlukla dışarıda arar, kendimize yakıştırmayız. Ben iyiyim, öteki kötü. Bu algının köklerine inmek istedim. İnsana en büyük zarar yine insandan geliyor. Doğayı insan katlediyor. Cinayetleri insan işliyor. Ama kimse sorumluluk almıyor. Cani, sapkın, hasta ruhlu deyip işin içinden çıkıyoruz. Kötüyü kendimizden ne kadar uzak bir şekilde tanımlarsak o kadar az yüzleşmemiz gerekecek. Öyle ya, biz normaliz. Peki ya normal nedir? Delilik normalin gerçekten de o kadar uzağında mıdır? Ya da kötülük norm dışı bir şey midir? İşte bu soruların üzerine gittim ve haliyle kötülüğün sıradanlığına kadarvardım. Bariz kötülüklerden örtük olanlarına doğru iz sürerken, yıkıcılığın, öfkenin, şiddetin insan ruhunda nasıl ve hangi koşullarda kök salıp gelişebildiğini irdeledim.

Şimdi Buradaydı, yalnızca bir ruh çözümlemesi değil, aynı zamanda toplumun aileye, mesleğe, başarıya, aidiyete dair tanımlarını da sorguluyor. Bu romanı kurarken, kişisel olanla politik olanı aynı metinde buluşturmak gibi bir niyetiniz var mıydı?

Dünya tarihine baktığımızda diktatörlerin kendi içlerindeki kötülüğü örtbas etmek için dış düşmanlar yarattığını ve kötüyü onlara atfederek kendini akladığını görüyoruz. Bütün savaşlar bu şekilde çıkmış. Ve bu yöntemin gündelik hayatın içinde, evde, okulda, işyerinde her türlü ilişkide işlediğini görebiliriz. Böylece iktidar mefhumu hayatın kılcal damarlarında yeniden ve yeniden üretiliyor. Bunlara işaret etmek iktidar mekanizmasını çözümlemek açısından önemli. Benim “Kişisel olan politiktir”den anladığım biraz da bu. İktidarın işleyiş mekanizmalarının sadece devlet nezdindeki uygulamalarını ifşa etmek yeterli değil. Despotik iktidarlar, bireysel alanda kurulan iktidar ilişkilerinden beslenir; biat kültüründen, anne-baba otoritelerinden, eşler arasındaki eşitsizlikten… Mikro ölçekte yaşanan iktidar ilişkileri, makro ölçekteki iktidar ilişkilerinin basamağı.

 

 

“Bünyemizde bütün ötekilerin sesini taşıyoruz”

Romanın sonu okurun zihninde kapanmayan bir parantez bırakıyor. Bu belirsizlik, anlatının ruh haline mi hizmet ediyor yoksa okura sorumluluk mu devrediyor?

Romanda aslında çok sesli bir anlatı kurmak istedim. Tek bir zihinden aksa da, o zihnin içinde çok fazla ses var. Birkan’ın bilinç akışında biz onun ruhsal dünyasında var olan tüm temsillerin sesini duyuyoruz. Bu kimi zaman hastası Yankı’nın sesi, kimi zaman Yankı’nın anlatısından ona aktarılan kişilerin sesleri, kimi zaman da Birkan’ın kendi hayatından sesler. Birkan’ın süzgecinden geçerek ya da geçmeyerek, duydukları ya da hayalinde canlandırdıkları aracılığıyla, romandaki diğer karakterlerin hikayelerini öğreniyoruz ya da Birkan gibi tasavvur ediyoruz. Bununla yapmaya çalıştığım, tek bir insan olduğumuzu iddia etsek de, bünyemizde bütün ötekilerin sesini ve temsilini taşıdığımız. Öyleyse tek sesli, tek ruhlu olmak ne derece mümkün, olduğumuz kişinin kendimizden bile gizlediğimiz, ötekilerin etkisiyle oluşmuş parçalarını da görsek ne olur? O parçaların tümüne hâkim değilken, kötülüğün bizden tamamen uzak olduğunu iddia etmek ne kadar gerçekçi? Finali de çoklu okumalara açık yapmayı ve hatta bu çok sesli anlatıya okurun da zihnini katmayı arzuladım. Tüm yanıtları vermeyen, açık uçlu romanların böyle bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Okur net yanıtlar alamadığında parantezi kapatamaz, bu da romanın onun dünyasında yazılmaya devam etmesini sağlar. Böylece metne okurun da sesi dahil olur. Hatta onun içindeki diğer sesler de.

“Çeşitlilik kötülüğün panzehri”

Tür açısından romanda psikolojik gerilim, bilinç akışı, hatta yer yer polisiye alanlarına yaklaşan bir yapı var ancak hiçbirine tam olarak yerleşmiyor…

Demin bahsettiğim çokseslilik türsel olarak da gerçekleşmiş demek ki. Bunu duymak hoşuma gitti. Beni de romanın yapısına dairyeniden düşündürdü. Demek ki hiçbir türe sıkışmayan, birden fazla türü kendine katan, çoklu bir yapı kurulmuş. Kötülüğün kaynağını arayan bir metinde çoklu bir yapı kurmuş olmak, biçimsel olarak da bir anlayışa itirazı barındırır. Zira ben kötülüğün kaynağındaki en önemli şeyin, aynılaşma olduğunu düşünüyorum. Farklılıklar azaldıkça kötülük büyüyor. Kötülük en çok aynılıktan besleniyor. Irkçılık bunun üzerine kurulu. Cinsiyetçilik bunun üzerine kurulu. Haset, benden farklı olana duyduğum kıskançlık. İktidarlar herkesin aynı olmasını arzuluyor. Çeşitlilik kötülüğün panzehri.

• Şimdi Buradaydı
Irmak Zileli / Everest Yayınları / Roman /184 Sayfa

(Oksijen 02, 04.04.2025)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN