Post image
Kartopundan korkan halk bireysel silahlardan neden korkmaz? (15.01.2013)

Geçtiğimiz haftayı yurt genelinde karla geçirdik. Bazı illerde ilköğretim okulları tatil edildi. Uludağ Üniversitesi öğrencileri de kendi aralarında “örgütlenerek” kartopu savaşı için kampüslerinde bir araya geldiler. Ancak kartopu savaşını öğrenciler arasında gerginlik yaşanıyor zanneden çevre halkı polise haber verdi. Ekip otosu derhal olay mahalline gelerek duruma müdahale etti, öğrencilere kartopu savaşını bitirmelerini söyledi. Oysa yılbaşını kutlamak için pencerelerden havaya ateş açıldığında kimse polise haber vermedi! Kimse “savaş mı çıktı?” demedi, rahatsız olmadı. Hangisine daha çok üzülsek şaşırdık. Silaha karşı tepkisizliğe mi, öğrencilerin toplu eğlenmelerinden ürkecek kadar tedirgin halkımıza mı?

Bireysel silahların bu kadar kanıksandığı, normalleştirildiği bir ülkede silahlanma karşıtı kişilerin yaşaması ne kadar zor aslında. ABD’de yaşanan son okul katliamından sonra çeşitli yerel gazeteler bölgelerindeki silah ruhsatı olan şahısların isimlerini gazetelerde ilan etmeye başlamışlar [1].  Başlıkta da “Silahlı komşu: Mahallenizdeki silahlar hakkında bilmedikleriniz” ifadesi yer alıyormuş.  Bilgi alma özgürlüğü kapsamında değerlendirildiği için ABD’de bu tip bilgiler polisten alınabiliyor. Türkiye’ye baktığımızda ise bırakın isimlerini, istatistik olarak bile halkta ne kadar silah var, hangi cins silah bulunuyor bunu dahi bilemiyoruz.  Biz de medyada yer alan bireysel silahlı olaylardan derlediğimiz istatistiklerle suça karışma oranlarını belirlemeye çalıştık. Aşağıdaki tabloda göreceğiniz üzere ateşli silah kullanımı açık ara önde. Belki bireysel silah olarak bıçak bulundurmak daha yaygın ancak suç karışma oranında ve en önemlisi ölümcül şiddet oranlarında ateşli silahlar çok yüksek oranda tercih ediliyor.

Aslını ararsanız, bireysel silahlanma karşıtı olarak, apartmanımızdaki, mahallemizdeki sakinlerin hangisinde ne silah var bunu bilmek hakkımız olmalı. Yine, çocuğumuzun okuldaki sıra arkadaşının evinde ebeveynlerinin silahı olup olmadığını bilmek hakkımız olmalı. Bu bilgiye sahip olduğumuz durumda, çocuklarımızın hangi arkadaşlarının evlerine gidip gidemeyeceklerine daha sağlıklı koşullar altında karar verebiliriz. Çocukça merakla evde bulunan silahı kurcalamalarını ya da belki tartıştıkları bir durumda arkadaşının ebeveyninin silahını alıp kendi çocuğumuza doğrultmasını engellemek için o eve baştan gitmemelerini sağlayabiliriz. Bilgi hayat kurtarır. Biz ise cehalete mahkûm ediliyoruz.  Bireysel silah edinmek bir haksa, bunun bilinmesi, kamuoyuna açıklanması da bir hak olmalı. Bu bilgiye göre, komşularımızı ve evimizi seçer, çocuklarımızı bu bilgiye göre seçtiğimiz okullara göndeririz. Bireysel silahlanma hakkını savunanlar karşısında bizim de “bireysel silahı olanlarla bir arada bulunmama” tercihini yapma hakkımız olmalı.

Yaşam hakkı en temel haktır. Hiçbir hak bundan daha öncelikli değildir. Bir kişinin kendi canı için bir başkasının canını alma hakkına sahip olmasısın savunulacak bir yanı yoktur. Hırsıza, kötüye, caniye karşı kolluk güçleri ve adalet sistemi var. Ama bu duruma karşı silah kullanmayı meşru kılarsanız, herkes silahıyla kendi adaletini kendi dağıtmaya başlar. Bu da “hukuk devleti “ olmak adına hiç de istenen bir durum değildir.

İyi haftalar,
Umut Vakfı

[1] Bir Gün Gazetesi, 11 Ocak 2013 arka kapak haberi

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN