Yasemin AYDIN
Cinayet, ırza geçme, gasp, yangın çıkarma gibi suçlardan hapis yatan azılı psikopatlarla yüz yüze görüşerek onlar hakkındaki yayınları, dosyaları beyin filmlerini inceleyip her açıdan onları tanımaya, anlamaya çalışan, davranışlarının nasıl değiştiğini hatta uygunsuz cinsel davranışlarını gözlemleyen Kiehl çok yalanlı ve abartılı hikâyeleri ayıklayarak hem bu hastalarla nasıl yaşanacağını hem de psikopatların topluma nasıl kazandırabileceğini sorguluyor.
Ruh ve Sinirbilim ile Hukuk alanlarında uzman, olduktan sonra bir kamu kuruluşu olan Akıl Araştırmaları Kurumu’nun yöneticiliği yapan Kent A. Kiehl, ABD’de yürüttüğü çalışmaları dünya ile paylaşıyor. Anı tarzında yazdığı kitap, akıcı ve sürükleyici. Kitabı okurken insanın ister istemez kanı donuyor. Dünyada 29 milyondan fazla psikopat var. Toplam nüfusun yüzde 1’i yani her 150 kişiden birinin psikopat özelliği taşıdığı bir ortamda psikopat sözcüğünün gelişigüzel ve aşağılanma için kullanılmasının yanlış olduğunu, aslında herkesin içinde psikopat özelliklerin bulunduğunu, bunun kimilerinde çok düşük kimilerinde ise çok üst düzeyde olduğunu söylüyor Kiehl.
Psikopat karakterler
Kutsal kitaplardaki Kabil’den başlayarak mitolojilerde, Shakespeare’den Brecht’e uzanan birçok ünlü yapıtta psikopat karakterler ile karşılaşıp duruyoruz, ama son yılların en bilinen psikopat kahramanı ise Thomas Haris‘in “Kuzuların Sessizliği” yapıtındaki Hannibal Lecter oldu. Ama bu durum psikopatların sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıktığı gibi yanlış bir algıya yol açtı. Oysa Nijerya’nın güneybatısındaki Yorubas aşiretinde psikopatlara, “başkalarını umursamadan kendi bildiği yoldan giden, uyumsuz, kötülük peşinde ve inatçı” anlamına gelen “arana-kan” adı veriliyor. Kızılderililer ise ne yapacağını bilen, ama bunu yapmayan, sürekli yalan söyleyen, hırsızlık yapan ve ırza geçen kişiyi tanımlamak için “kuntangeta” deyimini kullanıyorlar.
1800’lü yıllarla birlikte bir bilim dalı olarak doğan psikiyatrinin psikopatlara bakış açısını adım adım izleyerek kitabına taşıyan Kiehl, psikotik hastalarla (yanı psikoz) ile psikopatinin birbirinden ayrı tutulmaya başlanmasının bir dönüm oluşturduğunu anlatıyor.
Modern psikiyatrinin kurucularından Pinel, “hezeyansız delilik”: zihinsel sorun yaşamayan, ama aşırı acımasız ve anti-sosyal davranışlar sergileyen, alkol ve uyuşturucu bağımlısı, sorumsuz, ahlaksız kişiler olarak tanımlıyor. Prichard: “Ahlaki delilik” olarak adlandırdığında ABD’de büyük tepki gördü. Ona destek okyanus ötesinden geldi. Maudsley: “renk körlüğü çeken insanların belli renkleri ayırt edememesi ve kulağı olmayan kişinin bir melodiyi öbüründen ayıramaması gibi bazıları doğuştan ahlak anlayışından yoksun olabilirler.”
Koch’un Psikopati adını vermesinden bir süre sonra bu kez Sosyopati kavramı doğdu. Kiehl: “Sosyopati ile psikopati birbirinden çok farklıdır. Sosyopati sosyal ve çevresel koşullar sonucunda ortaya çıkan antisosyal davranışlarda bulunan geniş ve heterojen bireylerden oluşan bir kategoriyi kapsar. Psikopati ise biyoloji ve kalıtıma dayanan bir terimdir, nedenlere ya da etiyolojiye bilinemezci bir tavırla yaklaşır. Başka bir deyişle kalıtım ve beynin yapısı aynı zamanda çevre, psikopatinin oluşmasına katkıda bulunur. Her ne kadar bugün akademik çevrelerde sosyopati sözcüğü psikopati anlamında kullanılmıyorsa da kimileri hâlâ bu iki tanımı birbirine karıştırır.”
Psikopatinin sinyalleri
Hazırcevaplık, yapay sevimlilik ve parlak zekâ, hayal görmemek ve diğer mantık dışı düşünce belirtilerinin yokluğu, kendine aşırı değer verme, sinirlilik ya da psiko-nörotik belirtilerin yokluğu, yalancılık ve samimiyetsizlik, suçluluk, pişmanlık ya da utanç duymamak, yeterince yönlendirilmeyen anti-sosyal davranış, yetersiz sağduyu ve yaşadıklarından ders almama, teşvik alma gereksinimi, üçkağıtçılık, başkalarını kullanmak, patolojik bencillik ve sevgisizlik, belli başlı tepkiler verme yoksunluğu, belirgin biçimde algılama kaybı, umursamazlık, empati yoksunluğu, genellikle insanlarla ilişkilerde duyarsızlık, mantıksız ve istenmeyen davranışlar, hemen hemen hiç gerçekleşmeyen intihar girişimleri, duygusuz ve başarısız cinsel yaşam, uzun vadeli hedef belirleyememek, davranışları kontrol edememek, fevri hareket etme, sorumsuzluk, kısa süren evlilikler, zayıf öfke kontrolü… Bunlar psikopatinin sinyalleri…
Çocuklar, gençler ve yetişkinler için örnek testlere de yer veren Kiehl psikopatların zihin ve beyinlerine yaptığı yolculukları anlattıktan sonra “Umarım bu kitap daha iyi ve güvenli bir toplum oluşturma yolunda tartışmalar yapılmasını sağlar. Bana gelince aslında daha yapacak çok işim var, yeniden hapishaneye dönme zamanım geldi” diyerek noktalıyor. En can alıcı soru ise bu noktadan sonra başlıyor ya Türkiye?
(Aydınlık Kitap, 01.01.2015)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN