Gülse BİRSEL
KONYA’da yine iki kadın öldürüldü. İddiaya göre “duygularına karşılık alamayan” Muzaffer C., komşusunun kızı öğretmen Şeyma Sarı’yı ve kız kardeşi Tuğba Sarı’yı ateşli silahla öldürdü, anneleri Hacer Sarı’yı ise yaraladı, annenin hayati tehlikesi devam ediyor.
Bu ülkede kadınların iyi bir hayat yaşama ihtimalini düşüren kafadır bu işte. Son yıllarda tuhaf biçimde yükselen, kadına şiddetle istatistiki olarak görünür olan, hak ettiği cezayı almadıkça cesaret bulan, ama cümleten artık canımıza tak eden, hissediyorum ve umuyorum ki sonlara yaklaşmış bir kafa!
Ve maalesef bu ülkede yaşayan bir kadınsanız, ister avukat olun, ister sanatçı, ister tarım işçisi, ister ev kızı, bu kafayı çok iyi tanır, “ona rağmen” iyi bir hayat yaşamaya çalışırsınız.
“Herkesin erkeklerin karar ve planlarına uymama hakkı vardır, ama kadınların biraz daha az vardır” kafası.
“Çocuklar babanın, aile büyüklerinin kararlarına karşı çıkmasa iyi olur, ama bir kız çocuğu karşı çıkarsa bedelini ağır öder” kafası.
Kadınların başarısını bırakın övmeyi, tebrik etmeyi, fena halde kıskanıp çoğu zaman “karı gibi” diye nitelendirdiği eylemler olan dedikodu etmenin, çamur atmanın, entrika kurmanın şahını yapan, kompleksli kafa.
“Kadın o mesleği, o işi, o sporu yapmasın, çünkü efendim fıtratı farklıdır, fiziken zayıftır, güçsüzdür, kıyamayız, yorulur” deyip, korurmuş gibi yaparken aynı kadını fiziksel zayıflığından vurarak, itip kakıp döverek itaat etmeye mecbur eden saldırgan kafa.
“Kadın öyle giyinmesin, oralarda o saatte dolaşmasın, biz bunları iyiliğimizden söylüyoruz, o kadının namusunu, huzurunu, ismini, saygınlığını korumak için” deyip, aynı kadın beğenmediği bir fikri savunduğunda namusuna, bedenine dil uzata uzata bağırıp çağıran, en belden aşağı iftiraları, hakaretleri savurmaktan geri durmayan kafa.
“Kadınlar anamızdır, bacımızdır, çiçektir” deyip anneleri, kız kardeşleri veya çiçek kadar sessiz olmayan her kadını “haddini bilmez” görüp sadece kadın olduğu için “yerini bilmeye” kimi zaman hakaret, kimi zaman dalavere, kimi zaman kaba kuvvetle “davet eden” kafa.
İktidar alanlarındaki kadınları eline fırsat geçse boğacak, hele kendi tarafında olmayan iktidar alanlarındaki kadınları ilk fırsatta en vahşi biçimde bir kaşık suda boğacak ilkel kafa!
İş hayatında, sosyal hayatta, ailede, siyasette hatta en basit konuda -söz gelimi giyimde- herhangi bir hata yapan kadınsa, onu bir erkekten iki kat ağır eleştiren, iki kat daha alaycı, daha küçük düşürücü dille sunan, yerin dibine batırmadan bırakmayan linççi kafa.
“Beğenmediğim, işime gelmeyen, çıkarıma uymayan tarzda hareket eden insana kötülük yaparım, ama bu bir de kadınsa, vay hadsiz, o kim ki, işte onun hayatını karartır, her zaafından vurur, duman ederim”ci sosyopat kafa.
Bu kafaları kadınlar iyi bilir.
Ve şunu da bilirler ki, memleketteki milyonlarca eşitlikçi, komplekssiz, kafasının içinde beyin, yanında da kadın eş-dost, ortak, ahbap, evlat, iş arkadaşı, can yoldaşı olan adam varken, bu genelde hiçbir baltaya sap olamayan boş “kafa”ların devri artık bitmek üzere.
Bu ülkede kadınları iyi bir hayat yaşama ihtimali bir erkeğin iyi bir hayat yaşama ihtimali kadar yüksek değildir. Söz konusu kadının bir erkeğe göre daha fazla çaba göstermesini, daha azimli olmasını, daha çok çalışmasını gerektirir.
Ve güzel haber şudur ki, yukarıda bahsettiğim kafalar genellikle tembel, düşük zekâlı, sıkıya gelemeyen, dedikodu ve entrikayla işini yürütmeye çalışan tiplerken, bu ülkenin kadınları da inadına çalışkan, inatçı ve azimli olurlar!
O bakımdan, kanımca…
Şimdiler bu kafaların son dönemleri, gelecek ise kadınların bu topraklarda iyi bir hayat yaşama ihtimalinin yükseldiği zamanlardır…
(Hürriyet, 3.7.2019)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN