Mersin’de 53 yaşındaki Ali Kapu, 26 Ekim günü yani dün tam 11 yıl önce boşandığı eski eşi Şenay Öz’ü sokakta karşılaşınca kızı Özlem’in gözleri önünde ve tüm yalvarmalarına rağmen tabancayla vurarak öldürdü… Şenay Öz cinayeti, 2015 yılının 9 ayında 233’ü bıçak, tabanca, tüfek gibi silahlarla işlenen 308’inci “kadın cinayeti”ydi…
Olaydan sonra gözaltına alınan Ali Kapu, dört çocuğunun annesi eski karısını “başkasıyla ilişkisi olduğu” gerekçesiyle öldürdüğünü söyledi…
Pes doğrusu…
Tam 11 yıl olmuş boşanalı…
Ve adam bu arada kendisine yeni bir hayat kurmak, mutlu olmak yerine ayrıldığı kadının “namus bekçisi” olarak daha düne kadar dolaşmış…
Kadının başkasıyla ilişkisinin olup olmadığını bilemiyoruz, olsa da bizi ilgilendirmiyor, ama bu adam önünde annesini öldürdüğü genç kızının yüzüne utanmadan, sıkılmadan bakabilecek mi?
Bir gün önce Zonguldak’ta dayaktan bıkıp baba evine sığınan 27 yaşındaki karısını 2 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde hunharca 33 yerinden bıçaklayan Özden İnam’ın gerekçesi de aynı: “Aldattığından şüphelendim…”
Kadın cinayetlerine bakıldığında aşağı yukarı yarısının boşanılan eş, ayrılınan sevgili ya da Bolu’da geçenlerde olduğu gibi arkadaşlık teklifini reddeden “saplantılı” bir adam tarafından işlendiğini görüyorsunuz…
Mersin’de yaşanan son olayda görüldüğü gibi de kadın her gün kötü muamele gördüğü, artık canına tak edip kaçtığı adamdan boşansa da kurtulamıyor…
Niçin böyle? Kadın boşansa da, aradan yıllar geçmiş olsa da eski kocasının ya da ayrıldığı sevgilisinin “namusu” mu?
Neden namusu?
Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi-Psikiyatr Ayhan Akcan’ın kısa ve öz yanıtı her şeyi özetliyor aslında: “Şark kültüründe öyle…”
“Ne parayla, ne kente taşınmakla kentli olunmuyor” diyor Akcan hoca ve ekliyor:
“Bu bir kültür meselesi… Kentli olabilmek, kültürel değişim için kimine göre 50 yıl, kimine göre 100 yıl, kimilerine göre ise 1-2 nesil geçmesi gerekiyor. Kadının özgürlüğü için en önemli şey, okuması ve meslek sahibi olması… Ancak böyle kadın kendisini bu çarktan kurtarabilir…”
Ayhan hoca haklılığa haklı da, bizim “şark kültürü”nden kurtulmamız o kadar zor görünüyor ki… Daha geçen hafta Başbakan, daha fazla oy alabilmek için “eş bulacağını” seçim vaatleri arasında sıralıyor…
Uygulamaya koyduğu 4+4+4 eğitim sistemiyle pek çok kız çocuğunun okutulmamasına, çocuk gelin yapılmasına katkıda bulunan Milli Eğitim Bakanlığı ise Arap ülkelerinde şakır şakır İngilizce, Fransızca konuşulurken yine kolları sıvamış… Çocuklarımızı Atatürk’ün vasiyet ettiği uygarlık yolunda yetiştirmek yerine geri geri gitmelerini sağlayacak çalışmalarını sürdürüyor.
Bir yandan ülke kan gölüne dönmüş, bir yandan kadın cinayetleri pervasızca artarak devam ediyor ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı, daha çoğu okumayı-yazmayı bile öğrenememiş çocuklara “ilkokul 2. sınıftan itibaren Arapça” dersi verilmesi ve öğrenemeyenlerin “sınıfta bırakılması”na dair okul müdürlerine yazı gönderiyor.
Bu bağlamda, 1923 yılında medeni bir ülke olması için Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı ülkemizde, son yıllarda uygulamaya konulan gerici eğitim sistemiyle sizce şark kültüründen kurtulabilir miyiz?
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN