Dünya renklisi bir kadın. İzmirli bir kere. Başka türlüsü mümkün değil. İzmirli kadınlar ayrı bir gezegende yaşıyorlar gibi. “Dişi enerjisi” tavan onlarda.
Benim için Aynur Tartan da öyle. Zeki, çevik, güzel, hızlı, pratik, tatlı, girişken, esprili, komik… Bir elinde on marifet. Kimimiz onu televizyondaki kültür ve yemek ağırlıklı programlardan ve kitaplarından, kimimiz de Hürriyet’teki köşesinden tanıyoruz. Yeni bir kitabı daha çıktı. Bu sefer evlilikleri ve ilişkileri ameliyat masasına yatırmış. Ama farklı bir yöntem izlemiş. Kitapta hem evli bir çiftin hayatına tanık oluyorsunuz hem de sorunlar baş gösterdiğinde Aynur mikrofonu 4 uzmana yöneltiyor, onların görüşlerini okuyorsunuz.
O tespitlerden pek çok şey öğrendim. Kitaba hâkim duygu şu: Erkekler, yaşları ne olursa olsun hiç büyümüyorlar, hep ergen kalıyorlar!!!
İyi evliliğin formülü: 5S+1İ
– Vaaay Aynur, yapmışsın yapacağını: “Ergen Erkekler Yalnız Kadınlar.” Su gibi akıyor, insan elinden bırakamıyor… Nereden çıktı bu kitap?
Eşimden, dostumdan, çevremden… Kısacası, hayatın içinden çıktı! Ben hayatın mutfakta geçtiğine inanırım.
O yüzden de erkekleri, kadın-erkek ilişkilerini, evlilikleri ve hayata dair ne varsa hepsini bir tencereye koydum, kaynattım. Gazetedeki köşe yazılarımdan da bir tutam ilham ekleyince, ortaya Kumru ile Şevket’in hikâyesi çıktı.
– Çok sıkı da tespitler var. Erkeklerin hep ergen kaldığını iddia ediyorsun, bir türlü büyüyemediklerini, yetişkin olamadıklarını… Neden?
BİZİM YÜZÜMÜZDEN! KADINLAR ERKEKLEŞTİ
– Nasıl yani?
Toplum, kültür, anneler-babalar, aileler ve tabii ki biz kadınlar… Hepimizin yüzünden. Hepimizin rolü büyük. “Oğlandır oktur, her evde yoktur”… “Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun, kuru olsun…” Anneyken, “aslan oğlum”, “paşa oğlum”, “koçum benim” diye büyütüyoruz. Flörtte, ilişkide, evlilikte de “ilgili olmak”la, “anne olmayı” karıştırıyoruz. Onların yapması gereken her şeyi, tüm rolleri üstleniyoruz. E tabi büyüyemiyor, olgunlaşamıyor, ergenlikten çıkamıyor zavallılar!
– Ne dersin kadın- erkek rolleri de değişti mi? Bunun da etkisi olabilir mi?
Elbette! Kadınlar erkekleşti. “Aman sen dur, ben yapayım”, “aman sen dur, ben çalışayım”, “aman sen dur, ben para kazanayım”… Çocuk da yaparım, kariyer de yaparım, seyahate de çıkarım derken hepimizin elinde nur topu gibi ergenler! Elimizde patladı o ergenler! Kadının rolü, gücü arttıkça erkeklere, hepten bir rehavet geldi. Eril yönleri azaldıkça, ergenlik tavan yaptı. Ama sakın yanlış anlama, tabii ki, biz kadınlar hep güçlü, tam güçlü olalım. Hele bizim gibi kadınların hep ikinci planda olduğu ve zulüm gördüğü bir ülkede. Ayaklarımızın üzerinde duralım, bağımsız olalım ama rolleri de karıştırmayalım. Çünkü sonrası yalnızlık, daha az ilgi ve daha az değer…
ERKEKLERİN YÜZDE 80’İ HEP ERGEN KALIYOR
– Peki senin ailende, kadın-erkek rolleri nasıldı?
Annem ev hanımıydı. Çalışmayan bir kadındı. Ama bu, annemin güçsüz veya ayakları üzerinde durmadığı anlamına gelmiyordu. Aksine, anaerkil bir ailede, kalabalık, çoksesli, çokrenkli bir evde büyüdüm. Yuvayı yapan da çekip çeviren de annemdi. Ve asla yalnız, ezilen, yönetilen bir kadın olmadı. Çünkü sorumluluklar paylaşılmıştı. Sevgi vardı, saygı vardı, sadakat vardı, sabır ve sorumluluk vardı…
– Sence toplumdaki erkeklerin yüzde kaçı, bahsettiğin o “ergen” tanımına giriyor?
Erkeklerin yüzde 80’i ergen! Bu, sadece benim değil, kitaptaki uzmanların da görüşü! Geriye kalan yüzde 20, hayatın, evin, evliliğin, eşin, çocukların sorumluluklarını omuzlayabilen, olgun, durgun, engin, hazmetmiş ve mayası güzel erkekler.
– Peki senin kurduğun ailede durum ne? Eşin Hakan Tartan, İzmir milletvekilliği yaptı, eski Konak Belediye Başkanı. O da mı ergen?
Politikacı eşi olmak böyle bir şey galiba, cevabım biraz politik olacak Ayşeciğim. Şöyle diyeyim: Kayınvalidemin ve annemin doğurduklarıyla benim doğurduğum yüzde 20’nin içinde!
– Kitapta Şevket, Kumru’yu aldatıyor. Daha genç ama kendi karısına göre daha güçsüz bir kadınla. Kadınlar, güçlendikçe erkekleri korkutuyor mu?
Yüzde yüz! Hem yanlarında güçlü bir kadın olsun istiyorlar hem de o güçlü kadını taşıyamıyorlar! Ve n’apıyorlar? Rahatça hükmedebilecekleri, kendilerine hayran, sırtlarını sıvazlayacak bir kadına gidiyorlar. Çünkü o kadınların da en çok beslendiği şey, karşı tarafın etiketi, makamı, ekonomik gücü. Bir nevi danışıklı dövüş yani…
– Sence bir kadın aldatılmayı atlatabilir mi?
Aldatılmak, her iki taraf için de travmatik bir durum. Sadece evlilikte değil, insan ilişkilerinde, iş ilişkilerinde ve hayatın her alanında bu böyle. Ama uzmanların dediğine göre, profesyonel destek alındığında tabii ki atlatılabilir.
– Bir erkek neden aldatır?
Ego tatmini… Takdir edilme, sırt sıvazlanması, hükmetme isteği… Cinsellik… Bunlar liste başı. Bazen kendisi bile sebebini bilmeyebilir.
KADINLIĞINI UNUTAN GÜÇLÜ AMA YALNIZ KADINLAR!
– Peki kadınlar? Onlar neden daha yalnız?
Kadınların yalnızlığının nedeni de ergen erkekler. Hiçbir şeyle mutlu olamamak, tatmin olmamak, daldan dala atlamak, sürekli tüketmek, hayatın yükünü üstlenmemek… Tipik ergen davranışları. Erkeklerin de davranış modeli bundan farklı değil. İşin içine ihanet, iflas, hastalık, depresyon, menopoz, andropoz, loğusalık ya da ölüm girince de en önden koşa koşa gidiyor zavallılar! Sonuç? Kadınlığını unutan güçlü ama yalnız kadınlar!
– Kitabı yazarken uzmanlardan görüşler aldın. Vardığın sonuç ne? Mutlu ilişkinin, evliliğin sırrı nedir?
Valla Ayşeciğim, bugün çoğu evliliğin beyin ölümü gerçekleşmiş! Fişe takılı süren, sürdürülen evlilikler bunlar. İşin püf noktası 5S + 1İ formülü…
– Nedir o?
Saygı, sorumluluk, seks, sohbet, sosyallik ve ilgi… Bunu karşılıklı sürdürebilen evlilikler sağlıklı yürüyor.
(Hürriyet, 03.05.2018)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN