Post image
İstismarı meşrulaştıracak

 

Meltem SUAT

Cezaevinde bulunan 90 bin mahkumun tahliye edilmesine olanak sağlayan yeni ceza infaz düzenlemesi kamu vicdanını yaralayan cinsel suçlar hariç kadın cinayeti faillerinin de aftan yararlanmasını sağlıyor. Yeni ceza İnfaz düzenlemesini Üniversiteler Kadın Meclisi’nden Esin İzel Uysal ve Avukat Aslı Karataş ile konuştuk.

Karataş düzenleme hakkında, “Bu düzenleme sebebiyle yetişkin failin cinsel istismar suçunu işlemesi halinde koşullu salıvermeden yararlanamaması söz konusuymuş gibi duruyor. Göz boyayan bir madde ki aslında boyanacak bir yeri yok. Terör suçları dışında neredeyse bütün suçları kapsama dahil etmişler” şeklinde konuşurken, Uysal ise “Korona virüse karşı tedbir alacağız derken şiddetin önünü açacak bir düzenlemenin yasalaşması kabul edilebilir değil” diyor.

Yeni düzenlemenin oylaması yapılırken sosyal medyada yeni paketi taslağı olduğu iddia edilen bir metin dolaşmaya başladı. Taslağa göre çocuk istismarcıları eğer mağdurla aralarında 15 yaş varsa evlenebilecek. Yeni yargı düzenlemesini ve karantina günlerinde kadına şiddet olaylarının durumunu Üniversite Kadın Meclisi Esin İzel Uysal’a sorduk. Salgın süresi boyunca kadına şiddet ve çocuk istismarı sayılarında artış var mı?

Salgın, savaş gibi olağanüstü durumlarda bundan en çok etkilenenler hep kadınlar ve çocuklar olmuştur. Eşitsizliğin böyle durumlarda daha çok derinleştiğini görüyoruz aslında. Korona virüs vakalarının açıklandığı ilk günlerde de şiddetin de artacağını öngörmüştük. Önümüzde çeşitli ülkelerin deneyimleri vardı. Türkiye’de böyle oldu. Mart ayında 29 kadın öldürüldü, 9 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Türkiye’de ilk korona virüs vakası 11 Mart’ta açıklanmıştı ve o günden itibaren evde kal çağrıları yapılmaya başladı. 11 Mart’ta 31 Mart’a kadar geçen sürede ise 21 kadın öldürüldü. Kadınların en çok evlerinde ve yakınları tarafından öldürüldüğünü biliyoruz. Dolayısıyla evler aslında kadınlar için hiç de güvenli yerler değil. Evet, korona virüsle mücadele için tedbirlerin alınması gerekiyor. İzolasyonun sağlanması gerekiyor. Ama alınan hiçbir önlemin kadınların yaşam hakkını ihlal etmesine müsade edilemez. Kadınların haklarına erişimini kolaylaştıracak başka mekanizmaların da geliştirilmesi gerekiyor. Kadınların 6284 sayılı kanundan yararlanması, şikayetçi olması ya da sığınma evine yerleşmesi. Diğer tüm koruyucu, önleyici tedbirler. Bunların her birinin düşünülmesi gerekiyor. Kadınların her zaman ulaşabileceği telefon hatları olmalı. Bunlar yaygınlaştırılmalı. Ne yazık ki kadınlar polisi aradığında bile ulaşamadığını söylüyor. Herkesin evlere kapandığı böyle bir dönemde o evlerde şiddet gören kadınların ulaşabileceği mekanizmalar mutlaka geliştirilmeli. Veriler bize kadın cinayetlerinin, şiddetin arttığını gösteriyor. Kadın cinayeti şiddetin en somut ve ileri boyutu olduğu için üzerini kapatmak daha zordur. Ama diğer şiddet türlerinin üzerini kapatmak böyle dönemlerde daha kolay olabiliyor. Bize ulaşan kadınlar arasında şiddete uğradığını, ama o kişi ile aynı evde yaşamak zorunda kaldığı için şikayetçi olmaya cesaret edemediğini söyleyen kadınlar var. Ya da fail ileri yaşta risk grubunda olduğu için bir pandemi döneminde şikayetçi olmaktan vazgeçen kadınlar var. İşte tüm bunlar göz önünde bulundurulmalı. Ve korona günlerinde dahi kadınların yaşam hakkı ikincil planı atılmamalı. Yapılması gerekenlerle ilgili bir Şiddetten Korunma Kılavuzu hazırladık. Devletin yerine getirmesi gereken yükümlülükler var. Bunlar harfiyen uygulanmalı. Bunun yanı sıra kadınların da yapabileceği şeyler var. Kadınlar korona günlerinde de asla yalnız değiller. Başlarına her ne gelirse gelsin bize ulaşabilirler. Çocuk istismarı için ise net bir veri vermek zor ne yazık ki. Üstünün örtülmesi çok kolay, gün yüzüne çıkması çok zor. Fakat çocukların da, kadınlarla benzer bir şekilde bu süreçte evden çıkamadıklarını göz önünde bulundurduğumuzda artışın olacağını öngörebiliyoruz. Hem kadınlar hem de çocuklar için korona günlerinde yapılması gerekenler açıktır. 1 ay oldu hala bir acil durum paketi açıklanmadı ne yazık ki. Daha fazla gecikmeden, daha fazla kadın öldürülmeden, şiddete uğramadan aynı şekilde çocuklar da tabi ki, bir an önce önlemler alınmalı.

Yeni ceza infaz düzenlemesi kadın cinayeti faillerini de kapsıyor. Düzenlemede kamu vicdanını yaralayan cinsel suçlar kapsam dışı bırakılmış bu kavramı açıklayabilir misiniz?

İnfaz düzenlemesi görüşmeleri, taslağı ilk konuşulduğu günden beri çok karışıktı ve net değildi. Hukukçular arasında bile farklı yorumlanan yerler oldu. Kadına ve çocuğa yönelik suçlar kısmı da böyle. Kadına ve çocuğa yönelik suçların failleri bu düzenlemeden yararlanamayacak denmişti. Fakat hem Adalet Komisyonu’ndaki hali hem de Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında konunun bu netlikte olmadığı anlaşıldı. Yani bir suç için infaz düzenlemesi içnide/dışında demek çok zor. Çünkü her bir suçun nitelikli halleri ile ilgili ayrı ayrı düzenlemeler öngörülmüş. Bize başvuran, davasını takip ettiğimiz kadınlar soruyor bize çok haklı olarak, bana şiddet uygulayan kişi bundan yararlanacak mı diye. Her bir olayı kendi içerisinde ayrıca değerlendirmek ve şartlarına bakmak gerekiyor. Berrak, açık bir düzenleme yokken ortada kadına ve çocuklara yönelik suçların failleri bu düzenlemeden yararlanamayacak demek manipule etmektir. Bunun yanında kadına yönelik suçtan bahsediliyor, fakat Ceza Kanunu’nda kadına yönelik suç diye bir şey tanımlanmamış. İstanbul Sözleşmesi’ne göre bu tanım yapılmalıydı zaten. Kadına yönelik suçtan ne anlaşılacak bilmiyoruz, her şey çok muğlak ne yazık ki. Cezaevinden firar edip kadına şiddet uygulayanlar var. Ceren Özdemir’in katili açık cezaevinden kaçmıştı hatırlarsanız. Ya da koruma kararının bitmesini bekleyip kadını öldüren erkekler var. Koronavirüse karşı tedbir alacağız derken şiddetin önünü açacak bir düzenlemenin yasalaşması kabul edilebilir değil.

Yeni düzenlemeyle çocuk istismarcıları eğer mağdurla aralarında 15 yaş varsa evlenebilecek. bu geçmişte işlenmiş suçları da kapsıyor mu? Platformun bu düzenleme hakkında görüşü nedir?

Bu düzenleme henüz meclise gelmedi. Pazartesi günü sosyal medyada bir taslak dolaşmaya başladı. Herhangi net bir veri yok. Gelecek mi meclise, gelecekse ne zaman gelecek ya da böyle bir şey yoksa da bu bile söylenmiyor. Bu henüz sunulmasa bile 2016’da gece yarısı yapmak istediklerinin aynısı, bunu görüyoruz. 2016’da bu teklifi yırtıp attık, geçirmedik. Şimdi de tepkimiz aynı tabi ki. Taslağın sosyal medyada dolaşıma girmesinden beri de gündemde zaten. Kabul edilebilir hiçbir yanı yok tabi ki. Özellikle korona günlerindeyiz ve kadınlar için çocuklar için onları koruyacak tedbirler almalısınız diye bas bas bağırırken şiddetin, istismarın, cezasızlığın önünü açacak böyle bir teklifin elle tutulur hiçbir yanı yok. Bu çocuk istismarının meşrulaştırılması anlamına geliyor. Çocuğun rızası olduğu ya da ailesinin baskısı ile evlendiği, şu an evlendiği kişinin cezaevinde olduğu ve bunun bir mağduriyet yarattığı anlatıyor. Buna bir çözüm olarak getirildiği 2016 yılında da söylenmişti. Çocuğun rızası diye bir şeyden bahsedemeyiz. Bunu biz söylemiyoruz, evrensel hukuk söylüyor. Ya da ailenin baskısı ile çocuk evleniyorsa bunu da kabul edilebilecek bir durum değil. Devlet her durumda çocuğu korumak zorunda. Ailenin çocuk üzerinde sınırsız hakkının olduğu bir durum yok, olamaz. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarote Sözleşmesi var. Ve devlet bunları uygulamakla yükümlü. Bunların hiçbiri uygulanmayıp biz bu sorunu afla çözeceğiz diyemez kimse. Bunun çözüm olmayacağı çok açık, aksine istismarı meşrulaştıracak, artıracak. Çünkü bir cezasızlık öngörüyor.

 

 

Nabız yokluyorlar

Yeni ceza infaz affı hakkında görüş aldığımız diğer bir isim olan Avukat Aslı Karataş ‘SEBUKA’ (Sen bu kadınların avukatı mısın?) adlı internet sitesinde feminizm, cinsiyetsiz hukuk başlıkları altında tecrübelerini paylaşıyor. Geçtiğimiz yıllarda UCİM (Saadet Öğretmen Çocuk İstismarını Önleme Vakfı) ile çalışma yapan Karataş sosyal medyada dolaşan önerge taslağı hakkında, ‘Bu metinle alakalı olarak periyodik olarak nabız yokluyorlar’ diyor.

Yeni ceza infaz düzenlemesi kadın cinayeti faillerini de kapsıyor. Düzenlemede kamu vicdanını yaralayan cinsel suçlar kapsam dışı bırakılmış bu kavramı açıklayabilir misiniz?

Düzenleme o kadar karmaşık ki. Biz hukukçuların bile anlamak için aramızda toplantılar yapmamız gerekti. Düzenlemede öncelikli olarak kapsamlı şekilde düzenlenmiş bir koşullu salıverme maddesi var. Bu madde kapsamına cinsel saldırı ve cinsel taciz suçu eklenmiş durumda. Cinsel istismar suçu bakımından ise sadece failin çocuk olduğu haller dahil edilmiş. Bu düzenleme sebebiyle yetişkin failin cinsel istismar suçunu işlemesi halinde koşullu salıvermeden yararlanamaması söz konusuymuş gibi duruyor. Göz boyayan bir madde ki aslında boyanacak bir yeri yok. Terör suçları dışında neredeyse bütün suçları kapsama dahil etmişler. Cinsel istismar suçu failleri için de başka bir madde gereği açık cezaevine geçebilme imkanı var. Açık cezaevi mahkumlarının da izinle cezaevinden çıkabilmeleri söz konusu. Dolayısıyla fiilen onların da tahliyesi mümkün hale geldi diyebiliriz.

Yeni düzenlemeyle çocuk istismarcıları eğer mağdurla aralarında 15 yaş varsa evlenebilecek. bu geçmişte işlenmiş suçları da kapsıyor mu? Mevcut durumda kimler bu düzenlemeden yararlanacak?

Bu yeni bir düzenleme olarak yasalaşmadı çok şükür. Son derece anlamlı bir şekilde gece yarısı yasa teklifi şeklinde düzenlenmiş bir metin düştü sosyal medyaya. Daha önce çocuk istismarı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu madde 103’e 2016’da yapılan değişiklik için de aynı yol izlenmişti. Bir metin düştü. Sonra tepkiler çığ oldu. Bir anda bu metin inkar edildi. “Zaten taslakta bile yok siz uyduruyorsunuz” denmeye başladı. Oysa biz bu filmi daha önce gördük. 2016’daki yasa değişikliğinde de teklifi Adalet Komisyonu’ndan geçirmeden yasalaştırmışlardı. Bu korkunç metinle 2005 öncesi Ceza Kanunu’nda yer alan “tamir edici evlilik” saçmalığını çocuk tecavüzcülerine sirayet ettirmeye çalışıyorlar. Metinde diyor ki fail mağdurla evlenmişse, mağdurun şikayeti yoksa, mağdur 14 yaşına “girmişse” ve faille aralarında en fazla 15 yaş varsa cezanın infazı ertelenir. Erteleme dediği de aslında hiç infaz edilmemesine neticelenen bir düzenleme. İki senelik denetime tabi, bakanlık bir denetçi atıyor, bu denetçi 3 aylık periyotlarda raporlar hazırlıyor, 5 yıl içinde de failin kusuruyla evlilik sona ermezse, infaz hiç gerçekleşmez diyor metin. Daha da kötüsü bu suçun azmettireni, yardım edenleri için de kamu davaları düşer diyor. Yani bu bir af değil, bu bir cezasızlık. Ayrıca yaş meselesi de çok çok önemli. Türk hukukunda 14 yaşına “giren” diye bir ifade olmaz. Doldurulan yaş ifade edilir. Bu 13 yaşını doldurmuş demek, 13 yaşında demek yani. Zaten 2016 düzenlemesine de tüm itirazlara rağmen 12-15 yaş grubu bakımından farklı düzenleme öngörmüşlerdi Bu metinle alakalı olarak periyodik olarak nabız yokluyorlar. Bunun farkındayız. Dolayısıyla her ne kadar şimdilik yasalaşmamış olsa bile bu risk konusunda uyanık olmamız gerekiyor.

(9 Eylül Gazetesi, 22.04.2020)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN