İstanbul Kültür Sanat Vakfı (IKSV) tarafından 5-15 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 36. İstanbul Film Festivali’nin tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı, alışılmadık, öncü, bazen zorlayıcı, sivri, bazen deneysel filmlerden oluşan Mayınlı Bölge bölümü özellikle keşifçi sinefillere sesleniyor. Sinemanın aykırı ruhları Mayınlı Bölge’de bir araya geliyor. İşte Mayınlı Bölge bölümünde yer alan filmler…
Grave / Raw
Avrupa Fantastik Film Festivalleri Federasyonu’nun Avrupa Yapımı En İyi Fantastik Film ödülünü, Cannes’da FIPRESCI Ödülü’nü, Sitges’de En İyi Yeni Yönetmen, Genç Jüri Ödülü’nü, Londra Film Festivali’nde En Yaratıcı Film Ödülü’nü kazanan Raw, baştan sona diken üzerinde izlenen hem şaşırtıcı ve rahatsız edici bir gerilim filmi. Raw, tür filmleri meraklılarının uzun zamandır merakla bekledikleri, kimi izleyicilerin fenalaşıp bayılmasına sebep olan, son yılların en yaratıcı ve kanlı filmlerinden. Julia Ducournau’nun yönetmenliğini üstlendiği film, okulda zorla çiğ et yedirilen vejetaryen bir kızın gerçek doğasının açığa çıkışını anlatıyor. Raw, yalnızca konusuyla değil görselliğiyle de büyük övgü topladı.
Vahşi Bölge / La Región Salvaje / Untamed
Meksika sinemasının büyük yeteneği yönetmen Amat Escalante, Vahşi Bölge’de ülkesindeki muhafazakârlık, homofobi ve şovenizmi fantastik öğelerle bir araya getiriyor. Filmini geçen yıl hayatını kaybeden Andrzej Zulawski’nin Possession’ına ithaf eden Escalante, Venedik Film Festivali’nde ve Austin Fantastik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazandı. Sert, gerçekçi ve sosyal yönü güçlü filmlerle tanınan Amat Escalante’nin festivalde daha önce Sangre / Kan, Los Bastardos / Piçler, Heli adlı filmleri gösterildi.
Sakatat / Gorge Coeur Ventre / Still Life
Maud Alpi’nin yer yer izleyicinin tüylerini ürpertecek ilk filmi Sakatat, izledikten sonra uzun bir süre aklınızdan çıkmayacak, belgeselle kurmaca arasında bir yerde duran sert bir film. Locarno Film Festivali’nde Sanat Barış Ödülü, Fransz Akademisi’nden Louis Delluc En İyi İlk Film Ödülü’nü alan Sakatat, bir köpeğin gözünden bir mezbahada olan bitenleri gözlemliyor.
Safari
Avusturya toplumunun en karanlık noktalarını günışığına çıkaran sıra dışı sinemacı Ulrich Seidl’ın önce Venedik, ardından da Toronto film festivallerinde gösterilen son filmi Safari, yine rahatsız edici, yine kışkırtıcı ve şaşırtıcı. 2015’te In the Basement / Bodrumda filmini festivalde izlediğimiz Seidl bu kez de Afrika’ya av amacıyla giden Avrupalı turistleri, Afrikalı yerli çalışanları ve av sürecini tüm vahşeti ve açıklığıyla izliyor. Safari bir yanıyla av turizmi gibi tartışmalı bir konuyu ele alırken, bir yandan da insan doğasının zihni zorlayan yönlerini da kurcalıyor.
Süper Karanlık Zamanlar / Super Dark Times
Rotterdam Film Festivali’nin Parlak Gelecek bölümünde Şubat ayında dünya prömiyerini yapan Süper Karanlık Zamanlar, 1990’larda, internet, sosyal medya, cep telefonlarının olmadığı günlerde geçen; arkadaşlık, cinayet, şüphe, suçluluk üzerine bir gençlik filmi. Tanınmış görüntü yönetmeni Kevin Phillips’in yönettiği ilk filmi, güçlü performanslara dayanan parlak bir Amerikan bağımsızı.
Sonuncu / Akher Wahed Fina / The Last of Us
Venedik Film Festivali’nde En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan Sonuncu, Tunuslu sinemacı ve video sanatçısı Ala Eddine Slim’in ilk uzun metrajlı filmi. Art arda Sahra Çölü, deniz, sık bir ormandan geçen bir adamı izleyen Sonuncu, kendini bulma hakkında felsefi bir hikâyeyi hiç diyalog kullanmadan anlatıyor. Sonuncu, mülteciler ve göçmenlik konusuna alışılmadık bir yaklaşımla eğiliyor.
Kékszakállú Arjantin sinemasının genç ve parlak ismi Gastón Solnicki, filminin ilhamını ve ismini Béla Bartók’un tek operası A kékszakállú herceg vára’dan (Mavi Sakal’ın Şatosu) alıyor. Venedik Film Festivali’nde Ufuklar Bölümü’nde FIPRESCI Ödülü’ne layık görülen Kékszakállú, Arjantinli üst-orta sınıftan genç kızların büyüme sancılarını sıcak yaz günlerini fon alarak takip ediyor ve ülkesinin sosyal sıkıntılarına eğiliyor.
Plac zabaw / Playground
2016’nın en tartışmalı ve seyri en zor filmlerinden olan Playground, çocukların dünyasındaki acımasızlık ve şiddeti son derece soğukkanlı bir şekilde perdeye taşıyanbir yapım. , Gdynia Film Festivali’nde Bartosz M. Kowalski’ye En İyi Yeni Yönetmen ödülü getiren ve gerçek olaylardan esinlenen Playground, ilk gösterimini ana yarışmada yer aldığı San Sebastian Film Festivali’nde yaptı.
Dağ / Monte
Ortaçağda geçen bir irade, kararlılık, cesaret hikâyesi anlatan Dağ, gölgesi yüzünden topraklarında hiçbir şeyin yetişmediği dağı tek başına, kazmayla parçalamaya niyetlenen bir adamı izliyor. Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan Dağ, Amerika’da yaşayan İranlı auteur yönetmen Amir Naderi’nin 2011’den bu yana çektiği ilk film.
(ntv.com.tr,28.02.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN