Orhun ATMIŞ
Televizyon dünyasına “Perihan Abla” ve “Mahallenin Muhtarları” gibi dizileri kazandırmış; “Yasaklar”, “Beyoğlu Beyoğlu”, “Geceler”in aralarında bulunduğu birçok oyunun yazarlığını yapan Kandemir Konduk, “Ağustosta Kocam Donuyor” isimli bir öykü kitabı yayımladı. Kitap Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Tiyatrodan sinemaya, televizyondan edebiyata sayısız eser veren, muhalif kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen Konduk ile yeni kitabından yola çıkarak gündemi konuştuk. Konduk’a göre günümüz televizyonu çelişkiler dünyası: “Her gece dizilerde insan öldürüyorlar, sonra da içkiyi, sigarayı kapatıyorlar. Onların yerine silahları yok etsene!Cinayeti bu kadar sıradan bir olay haline getiriyorlar, nüfusunun yarıdan çoğu genç hatta çocuk yaşta olan bir ülkenin ekranlarında.”
– Kitabınıza ismini veren öyküde babaannenizin söylediği bir söz: “Türkiye’de her şey olabilir.” Aynı fikirde misiniz? Türkiye’de her şey olabilir mi? Örneğin “Ağustosta insan donabilir” mi?
Ağustosta insan donabilir, şubatta kavrulabilir. Güzel yurdumuzda artık mizahçıların bile aklına gelmeyen her şey olabilir. Olmaz diyenler yandaş olmayan gazetelere televizyonlara bakabilir… Halk türküsünde bile “Ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur” demiş bizim vatandaşımız, boşuna mı demiş!
Öykülerinizde yabancı isimler de var, eski Türkiye’de geçen, Asyalı isimler de… Yazım sürecinizden bahseder misiniz?
Kitaptaki kimi öykülerin kahramanlarına yabancı dillerde olmayan isimler verdim. Gerçek isimler koysaydım bu kişi Fransız mı, İtalyan mı, Amerikalı mı ya da Arap mı, Rus mu diyeceklerdi. Oysa, dünyada yaşayan herhangi bir insanı yazdım, bu nedenle de uyduruk isimler kullandım. Bu arada Türkçe isimli kahramanların da öyküleri var tabii. Zaten kitabın yarısında uçuk (absürd) yarısında da klasik anlatımlı gülmece öyküler var… Ve sonuçta hepsi de eleştirisel bir işlevi yükleniyor.
‘Sorumsuz mizah’
Yeni jenerasyonun mizah anlayışını nasıl buluyorsunuz? Değişim var doğal olarak. Onlara ulaşmak zor oluyor mu? Öyküleri yazarken onlara ulaşmak kaygısını taşıyor musunuz?
Değişim yaşamın her evresinde olduğu gibi kuşkusuz mizahta da var ve elbette doğal bu. Bugün genelde sorunsuz bir ülkeye özgü sorumsuz mizah var bizde. Bunun nedeni birkaç tane, ama uzun bir söyleşi konusu. Yalnızca, 80 darbesi ve sonunda apolitik kuşak yetişmesi, ülkeye-dünyaya ilgisiz bireysellik, giderek batıya ve modaya eğilimin yaygınlaşması, günümüze doğru genel hoşgörünün yitirilmesi, dayatmacı zihniyet ve korku diyebilirim.
Buna karşın, kimi zamanlarda genç kuşağın salt güldürmek dışında (Gezi’deki gibi) eleştirisel mizah örneklerine de tanık oluyoruz. Özellikle mizah dergilerinde -kısıtlı ölçekte de olsa- politik mizah örnekleri umut verici. Yazım sürecinde kaygıma gelince; böyle bir kaygım yok çünkü, tiyatro oyunlarıma gençler de geliyor.
Peki, aynı zamanda eğitimci olarak gençlerden umutlu musunuz? Onlara bu günümüz şartlarında mizah üretmek konusunda ne gibi önerileriniz olabilir? Tehlikede hissedenler neler yapsınlar; sonuçta mezuniyet töreninde karikatür taşıyan gençler bile tutuklanıp ‘bir süre yatırıldıktan sonra’ tahliye ediliyor.
Elbette gençlerden umutluyum; ülkeden ve dünyadan haberi; ilgisi ve çabası olanlardan. Aydın olmak bilincinde, sorumluluğunda olanlardan… Bunların dışındaki geniş kesimde kalan yüzeysel mutluluklar peşindeki, sınavlarda dökülen, TV yarışmalarında şapşallaşan gençlerden tabii ki mutlu değilim.
Gençlerin mizahı, yaşamdaki çelişkilerden, haksızlıklardan ve bunun nedenini sorgulamaktan yola çıkarak yaptıklarını görünce mutlu olacağımı umuyorum.
Evet, karikatüre tahammülsüzlüğün olduğu bir dönemde mizah yazmak-çizmek kolay değil. İyi de, her şey yolundaymış gibi kakara-kikiki sululuk da mizah değil, ortasını bulmak gerek.
‘İçerik sorunlu’
Türk televizyon tarihinin kült dizilerine imza atmış biri olarak, bugünkü dizileri nasıl buluyorsunuz? Kalite açısından düşüş var mı sizce?
TV dizilerinin kalitesi gelişen çekim-görüntü açısından hayli yüksek. Sorun içerikte. Benzer konular, taklitçilik, yabancı dizilerden adaptasyon ve gerçeklerden uzak olaylar traji-komik genelde. Zaten ben de bu yılki tiyatro oyunumda televizyonlardaki tüm gülünçlükleri sergiliyorum. (Ekim ayında Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda)
Dizilerde duvardaki nü tablonun sansürlendiği, buzlandığı, ama şiddet sahnelerinin arttığı bir ortam var. Bu ortamda üretim ne kadar kaliteli olabilir?
Televizyon bir çelişkiler dünyası bizde. Her gece dizilerin çoğunda patır patır insan öldürüyorlar sonra da içki bardağını, sigarayı kapatıyorlar… Onların yerine tabancaları yok etsene! Cinayeti bu kadar sıradan bir olay haline getiriyorlar, nüfusunun yarıdan çoğu genç hatta çocuk yaşta olan bir ülkenin ekranlarında.
(Cumhuriyet, 27.08.2018)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN