Fikret İLKİZ
İnsan hakları günü olan 10 Aralık 2016’da İstanbul’da meydana gelen terör lanetlenmelidir.
İnsanların yaşam hakkının korunması için, terör nereden ve nasıl gelirse gelsin herkes terörü insanlık suçu olarak kabul etmeli, birlikte önlenmeli ve herkes teröre karşı çıkmalıdır.
Dünyanın başka bir yerinde, 10 Aralık Dünya insan hakları gününde insanlığa adanmış yaşamlara ödül verildi. Hepsi birbirinden değerli ödüller, biri diğerlerinden de anlamlı…
İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenen törenle 2016 yılı Nobel Tıp, Fizik ve Kimya Ödülleri sahiplerini buldu. Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Bob Dylan ise ödülü almaya gitmedi. Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi, Nobel Tıp ödülüne layık görüldü. 2016 Nobel Fizik Ödülü üç bilim adamı David Thouless, Duncan Haldane ve Michael Kosterlitz’e arasında paylaştırıldı. Kimya Ödülü ise Fransız bilim insanı Jean-Pierre Sauvage, ABD’li bilim insanı James Fraser Stoddart ve Hollandalı araştırmacı Bernard Feringa’a verildi.
Bir de biliyorsunuz Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’a Nobel Barış Ödülü verildi. Başkan Santos; törendeki konuşmasında Kolombiya’da 50 yıldan fazla süren savaşı sona erdirerek, “imkânsızı başardıklarını” söyledi. Nobel Barış Ödülü’nü “cennetten bir hediye” olarak nitelendirdi. Santos ödülü bütün Kolombiyalılara, özellikle de savaşın 220 bin kurbanına ve yerinden edilen 8 milyon kişiye adadı.
2016 yılı Nobel Barış Ödülü tarihe böyle geçti. Dünya İnsan Hakları gününde bu ödül yüzyılların ödülüdür.
Yaşadığımız çağı insan hakları zamanına çevirmeli, kilitleri açmalıyız.
10 Aralık 1948’de Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yarım yüzyıldan fazla bir zaman önce İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni kabul etmişti…
Yüzyılların belgesi niteliğindeki bu Bildiri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanmıştır, 30 maddeden ibarettir. Eleanor Roosevelt bu bildiriyi bütün insanlık için bir “Magna Carta” olarak tanımlamıştır.
Bildiri ’ye göre; bütün insanlar özgürdür. İnsan onuru ve hakları bakımından eşit doğarlar.
Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da herhangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin Bildiri’de yer alan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden eşit olarak yararlanır. Başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler ve sağlığına, güvenlik ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşmak tüm insanların hakkıdır. Herkes yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanmalıdır. Barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan, düşünce ve anlatma özgürlüğü hakları İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin temelidir.
Bildirinin hiçbir unsuru, içinde açıklanan hak ve özgürlüklerin bir devlet, topluluk ya da bireyce ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir etkinlik ya da girişime hak verir biçimde yorumlanamaz.
Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
Bizde ise dayanışmaların ve kutlamaların mekânı cezaevleridir, cezaevleri önüdür. İçeridekiler dışarıdakilere, dışarıda kalanlar ise içeridekilere mesajlar gönderir…
Bu yıl kutlamalara denk düşen basın özgürlüğüdür, ifade özgürlüğü hakkıdır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne göre “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.” (Madde 19)
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, DİSK Basın İş Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Haber-Sen, Basın Enstitüsü Derneği (IPI), PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilciliği Dünya İnsan Hakları günü nedeniyle tutuklu olan Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri, gazetecileri ile tutuklu olan diğer gazetecilerle dayanışmak ve “Gazetecilik Suç Değildir” demek için Silivri Cezaevi önünde basın açıklaması yapacaklardı.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin kabulünden 68 yıl sonra “Gazetecilik suç değildir” demek için toplanan ve basın açıklaması yapmak isteyen gazetecilere ve örgütlerine geçit verilmedi. Basın açıklamasına izin yoktu; yasak vardı!
Anayasa yapmaktan ve referandumdan söz ediliyor. KHK ile kanunlarda alabildiğince değişiklikler yapılıyor ve OHAL hukuki düzeni sürüyor ve süreceği anlaşılıyor…
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi milletvekilleri, belediye başkanları tutuklanmış cezaevine konulmuş…
Yazarlarımız, edebiyatçılarımız, romancılarımız, gazetecilerimiz, yazı işleri müdürlerimiz, genel yayın yönetmenlerimiz, avukatlar, politikacılar, parti başkanları, eş başkanlar içeride…
Cezaevlerinde gazetecilikten dolayı tutuklu gazeteci olmadığını daha sık duyacağız…
İfade ve basın özgürlüğü yok… En ağır sınırlandırmaları yaşayacağız…
Kişi özgürlüğü ve güvencesi masallardaki Kaf dağının ardında bir yerlerde…
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulüne rastlayan bu zamanda tanık olduğumuz hak ihlalleri gösteriyor ki; ihlaller sürekli artacak…
Bütün bu olumsuzluklara inat; er ya da geç insan hakları diyen bizler kazanacağız.
Cezaevlerinin kapıları kilitli… Çocuk yurtlarının yangın merdivenine açılan kapılar kilitli…
İnsan haklarının güvencesi olan hukukun; hukukun ve adaletin güvencesi olan insan haklarının bütün kapıları kilitlenmiş olabilir!
Terör lanetlenmeli ve önlenmelidir. Herkesin yaşam hakkı herkes tarafından korunmalıdır.
Yüzyılımızın Ödülü, Nobel Barış Ödülüdür. Çok önemlidir, en anlamlı ödüldür.
Yüzyılların Belgesi İnsan Hakları Evrensel bildirisi öğretti bize… Ne olursa olsun; hukukun, adaletin, vicdanların ve insan haklarının kapılarını kapatan kilitleri açmanın şimdi tam zamanıdır!
12 Aralık 2016
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN