Post image
İnsan hakları karnemiz

rızaRIZA TÜRMEN

(Eski AİHM Yargıcı, 24. Dönem CHP Milletvekili)

İnsan hakları otoriteye karşı bir başkaldırma, bir isyandır. Özgürlük, demokrasi mücadeleleri insan hakları alanında yapılır. İnsan hakları insanların doğuştan sahip oldukları haklar ama bütün insanların eşit bir biçimde hak öznesi olmaları uzun mücadeleler sonunda gerçekleşmiştir.

Pek çok insan, örneğin köleler, hak sahibi olma hakkından yoksun olduklarından bir özgürlük mücadelesi yapma olanağını bile uzun süre bulamamışlar. İspanyollar Güney Amerika’yı işgal ettiklerinde burada yaşayan Azteklerin, Mayaların insan sayılıp sayılmaması tartışmalara yol açmış. Aynı şekilde sömürgelerde yaşayan yerli halk, ABD’deki siyahiler hak sahibi olarak görülmemiş. Kadınların hak sahibi olmaları için uzun mücadeleler gerekmiş. Çocukların bağımsız bir özne olarak kabul edilmesi ise çok yeni.

14

Nesne ve özne

İnsan haklarının kaynağı da amacı da insandır. Başka bir deyişle insan, insan haklarının hem öznesi, hem de nesnesi. O nedenle insan hakları bütün hukuk normlarının üstünde. Aynı zamanda hukuk devletinin amacı. İnsan haklarının alanı sürekli genişliyor. Azınlık hakları ve kültürel haklar insan haklarının bir bölümü oldu. Sosyal haklar olmadan temel hakların bir anlam taşımadığı artık genel kabul görüyor. Ekolojik haklar, barış içinde yaşama hakkı, konut hakkı, gıdaya ve temiz suya erişme hakkı, sağlık hakkı da artık insan hakları listesine eklendi. Teknolojik gelişmeler temel hakların kapsamını da genişletiyor. Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler, ifade özgürlüğüne internete erişim özgürlüğü gibi yeni bir boyut ekledi.

İktidarın sınırını çizmek

İnsan hakları bireyi devlete karşı koruyan haklardır. O nedenle demokrasilerde iktidarın sınırlarını çiziyor. Demokrasilerde hükümetler bireyin haklarını ihlal etmemek ve bunları korumakla yükümlü. Ama iktidarlar demokrasiden uzaklaştıkları ölçüde, bireyin haklarını çiğneme, hak ve özgürlüklerin alanını daraltma yetkisini kendilerinde buluyorlar. Bunu yaparken de, ‘ulusun çıkarları’ ya da ‘ulusal güvenlik’ gibi gerekçelerle, temel hak ve özgürlüklere karşı çoğunluğun çıkarlarını koyarak davranışlarını meşru göstermeye çalışıyorlar. Hitler, “Hak, Alman halkı için iyi olan şeydir” demişti. İnsan haklarını ve hukuku kabaca bir yana iten bu görüşün örneklerini, başka biçimlerde de olsa, günümüzde de görebiliriz. Türkiye’de de iktidar demokrasiden uzaklaştıkça insan hakları karnesi zayıflıyor. Türkiye’nin AİHM’deki insan hakları profiline baktığımızda şöyle bir görünüm çıkıyor: 1990’larda Güneydoğu’dan gelen öldürmeler, işkenceler, gözaltında kayıplar, failli meçhuller gibi korkunç davalarla Türkiye’nin iyice bozulan insan hakları profili 2000’den sonra biraz düzelmeye başlamıştı. AB ile başlayan üyelik görüşmelerinin de etkisiyle Türkiye anayasasında ve yasalarında önemli değişiklikler yaptı. Ancak 2010 yılında AKP’nin yargıya egemen olmasından sonra bu durum tersine dönmeye başladı. Gezi Direnişi’nden sonra ise, insan hakları ihlalleri yeniden kitlesel boyut kazandı. AİHM kararlarından da görüldüğü gibi, polisin insan hakları ihlalleri devam ediyor. Polis cezasızlıktan yararlandığı için bunun önüne geçilmesi olanaksız. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hak ve özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü ağır biçimde ihlal ediliyor. İnternete erişim özgürlüğü ihlalleri ise Anayasa Mahkemesi kararları ile saptandı. 1990’lardan farklı olarak, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru hakkının tanınması iktidara karşı bir fren rolü oynayabilir, hak ve özgürlüklerin güvencesi olabilir. Ancak hiçbir kurumu kendi denetim alanı dışında bırakmamakta kararlı bir iktidar karşısında AYM’nin bağımsızlığını koruyabilmesi güç. Ancak AİHM’in gözünün AYM’nin üstünde olduğunu unutmamak gerek. AYM, AİHM kararlarındaki ilkelere uyum sağlamayan kararlar verirse, AİHM tarafında etkili bir iç yargı yolu olarak tanınmayabilir.

İktidar otoriterse…

Türkiye’de iktidar otoriterleştikçe, AİHM’nin kararlarını uygulamakta güçlük çekiyor. Türkiye, AİHM’de kaybettiği davalarla ilgili olarak 2013 yılında 8 milyon 233 bin, 2014 yılında 99 milyon 849 bin Avro tazminat ödemiş. 2013 yılında Türkiye’nin uygulamasını bekleyen 1728 karar var. Bunlardan 188’i yapısal sorunlardan kaynaklanan ihlaller. 2014 yılında uygulamayı bekleyen karar sayısı 1500. 108’i yapısal sorunların yol açtığı ihlaller.

AİHM kararlarının uygulanmasını denetleyen Bakanlar Komitesi’nde Türkiye’yi güç durumda bırakan karar grupları ise şöyle:

• İnternete erişim: Bakanlar Komitesi 2014 yılında 5651 sayılı internet yasasında yapılan değişikliklere olumlu bakmıyor. Kabul ettiği kararda yapılan değişikliklerin yasalarda olması gereken öngörülebilirlik ilkesine uygun olmadığını, yasayla ilgili endişeleri ortadan kaldırmadığı belirtiliyor.

•Polisin orantısız güç kullanması: Bunun yol açtığı kötü muamele ve bunlarla ilgili etkili bir soruşturma yapılmaması. Bu grupta uygulamayı bekleyen 108 karar var.

•İfade özgürlüğü: Bu grupta uygulamayı bekleyen 111 karar var.

•Toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü: Bu grupta 45 karar var. Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin bu konuda süregelen ihlallere son vermesini öngören iki karar kabul etti. Bu konuda alınan önlemlerle ilgili olarak Türkiye’den bilgi istiyor. Türkiye bilgi vermekten kaçıyor. Söyleyecek bir şeyi yok.

Bu insan hakları karnesiyle Türkiye’nin AB’e üye olmak bir yana, Avrupa Konseyi üyeliğini koruması bile kolay değil.

(Cumhuriyet, 10.12.2015)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN