Tuğçe Madayanti Dizici
“Sivas”, sinemamızın en güçlü örneklerinden biri olarak anılmayı hak edecek kadar iyi bir film. Antalya Altın Portakal’daki iç hesaplaşmalardan, filmin adının neden Sivas olduğuna ve dövüş köpekleri ile ilgili tepkilerden, yönetmenin şımarık olduğuna kadar pek çok şeyle karşı karşıya kalan bir film oldu “Sivas”. Altın Portakal’da “Jüri Özel Ödülü”nü alan iki filmden biri olan “Sivas”ın oyuncusu Doğan İzci de “Behlül Dal Özel Ödülü”nü paylaşan isimlerden biri olmuştu. Daha iyi bir ödül alması gerektiğini düşündüğüm film neyse ki 71. Venedik Film Festivali’nde ilk film olmasına rağmen ana yarışma bölümünde yer almış film yönetmeni Kaan Müjdeci’ye Jüri Özel Ödülü’nü kazandırmıştı. Ayrıca Doğan İzci de, festivali takip eden uluslararası 15 sinema yazarının oluşturduğu jüri tarafından Premio Bastio D’Oro 2014 – En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne layık görülmüştü. 11 yaşındaki Aslan (Doğan İzci) adlı bir çocuk ile Sivas (Çakır) isimli bir dövüş köpeğinin, bozkırda geçen hikayesini anlatıyor “Sivas”.
Virüs
Toplumdaki baskın erkeklik ideolojisi bir virüs gibidir. Özellikle küçük topluluklar arasında karantina altına alınmadıkça da hızla yayılır. Nerede doğacağımıza, nasıl bir ailemiz olacağına kendimiz karar veremeyiz. Çocukken içinde var olduğumuz dünya ile iç dünyamızda var olan dünya birbiriyle çatışır durur. Hele ki sert iklimli bir bozkırda doğmuşsanız size dayatılan şartlandırmalar karşısında çaresizsinizdir. Tek kurtuluş vicdanen hissedilen rahatsızlığın doğruyu gösterdiğine hükmetmek ve bunun peşinden gitmektir. Yetişkin erkeklerin dünyasında cılız bir ses gibi kalır vicdan. O yüzden vicdanın sesini nadiren de olsa duyanlar çocuklardır. Susturamayanlar ise köyün delisi diye ortada dolananlardır.
Cüce
Hem fikir olunduğu üzere film bir çocuğun büyüme hikayesini anlatıyor. Ancak bu büyüme Mark Twain’in hikayelerindeki gibi olamıyor bu ıssız bozkırlarda. Herkesin rolünün belirlendiği, kadın erkek ayrımının net bir şekilde yapıldığı yerlerdir buralar. Filmdeki 11 yaşındaki Aslan da köyündeki hiyerarşik yapıyla zaten her açıdan kıstırılmış durumda doğmuştur. Köyde ve okulda medeniyet, hakkaniyet temsili olması gereken öğretmen (Okan Avcı) neticede bir erkektir ve bozkırlarda kendisini porno izleyerek tatmin eder. Gözü kapalıdır her şeye. Otomatik bir şekilde yani derin sosyolojik refleksle, sınıfındaki muhtarın çocuğunu diğer öğrencilerinden kayırıverir. Aslan da kendisini okulda sergilenecek piyeste cüce rolünde bulur. Cücelik her ne kadar piyesteki rolü gibi gözükse de bu rol aslında Aslan’a gerçek hayatında biçilmiştir ve arenadaki savaşı başlamıştır. Böylece Aslan’ın içindeki cılız vicdan sesi yükselmeye başlar. Twain’in dediği gibi “Kavgaya karışan köpeğin büyüklüğü değil, köpeğin kendi içindeki kavganın büyüklüğüdür mühim olan.”
At
Aslan bir diğer iç ses rahatsızlığını yaşlı atlarını ölüme terk etme görevini üstlendiğinde hisseder. Atın boynundaki bağı çıkarıp onu son özgürlük alanı olan, ait olduğu bozkırlara salmaya çalışır. Ancak bu özgürlük at için geç gelmiştir. Salınmasına rağmen gitmez at. Yakın çekimde atın gözlerini görürüz “ne anlamı var” dercesine hem bize hem Aslan’a bakmaktadır. Aslan gitmesi için ata bir taş atar fakat at gitmez, yere yığılır. Sonrasında atı hiç göremeyiz, birden bire yok olur. Sanki hiç var olmamış gibi. Filmin en güçlü sahnelerinden olan bu metaforik hikaye ile film hem dilini hem de fikrini oluşturur. Yönetmen, filmde kullandığı hayvan ve insanlara ait yüz ifadelerini geniş ekrana taşıyarak seyirciye hikayede duygu takibini nerden alıp nereye taşıyacağı sağlam bir inatla göstermiş. Her sahne, her hamle çok titiz düşünülmüş. Hiç bir şey fikirlerin etrafında dönüp dolanmıyor, kaybolmuyor. Müjdeci’yi bu kadar işlevsel sahneleri kullandığı için tebrik etmek gerek.
Köpek
Aslan bir köpek dövüşü izler ve ağır yaralanarak kaybeden köpek Sivas’ı iyileştirir. Başlarda belki çıkarı vardır, ilk aşkı Ayşe’ye kendini göstermek istemektedir, güçlü dövüş köpeğine sahip muhtarın oğluna direnmek istemektedir, herkese erkek olduğunu kanıtlamak istemektedir… Aslan ve Sivas benzer bir hayatın iki farklı canlısıdır. İki ayaklı Aslan ve dört ayaklı Sivas kendilerine ait bir hayat yaşama şansına sahip değildirler. Yön veremezler, eğip bükemezler, koşulları değiştiremezler. Bağırıp çağırabilirler, kaçmayı deneyebilirler ama sonuç değişmeyecek ve Aslan bir cüce olarak kalacaktır Çakır ise bir dövüş köpeği. Çakır her nasıl bir şampiyon dövüş köpeğine dönüştürülmek için eğitiliyorsa. İyi bir dövüş köpeği olması koşulu ile seviliyorsa ilgileniliyorsa, bu mantık Aslan için de geçerlidir. İkisi aynı kadere sahiplerdir.
“Yeterince erkek” olmak
“Sivas” Anadolu bozkırlarında küçük bir çocuğun büyüme hikayesini anlatsa da dünyanın her yerinde geçebilecek evrensel bir teması var. Örneğin bazı ögeleri değiştirerek filmi Danimarka’nın köylerine taşısanız hikayenin felsefesi sarsılmayacaktır. “Yeterince erkek” olmak” dünyanın her köşesinde elde edilmesi gereken bir olgudur. Bunun için kolektif erkekliğe geçiş törenleri vardır. Filmde Aslan’ın abisi evde toplanan “erkek” meclisinin önünde gözü kapalı olarak tabanca birleştirmeyi dener fakat beceremez. Olgunlaşmamış erkekliğin en büyük takıntısı zafer duygusudur, çünkü ancak bu duygunun verdiği güç kendisini yok olmaktan korur. Sahici erkek olmanın ispatı ve kanıtı olmadık yerlerde aranır durur. Köpek dövüşleri de bu ispatlardan biridir. Birbirini öldürmekle tatmin olamayan insan ırkı farklı heyecanlar arayışlarında köpek dövüşleri üzerinden kendi cinsel ve cinsi tatminlerini tatmaktadırlar. Aslan da kendi “yeterince erkek” olmak ispatını Ayşe’ye karşı, muhtarın oğluna karşı, köy ahalisine karşı, ailesine karşı Sivas’ı dövüştürerek göstermeyi dener. Ancak Aslan’ın kendisine dayatılan bu “erkek” dünyasında vicdanen bir rahatsızlığı vardır. Buradan çıkacak mıdır? Bunu başarabilecek midir? Kendi cevabınızı bulmak için 2014’ün en iyi filmi olduğunu düşündüğüm “Sivas”ı mutlaka izleyin derim.
Köpek Dövüşü
Filmle ilişkinizi köpek dövüşleri ve hayvan hakları üzerinden kurmamanızı tavsiye ederim. Film her ne kadar bu insanlık dışı vahşete dikkat çekmesi açısından önemli olsa da bu mevzu bir tek filmin üzerinden halledilemeyecek kadar büyük ve hukuksuzluk içeriyor. Film ekibi tarafından yapılan Çakır’ın akıbeti ile ilgili yapılan açıklamalara inanıyorum. Bu açıklamalar ışığında eğer bir tepki koymak istiyorsanız dava açmanız gereken isimleri internet üzerinden az bir araştırmayla bile bulabilirsiniz. Unutmayın köpek dövüşü 5199 sayılı (3. Bölüm, Madde 11) Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında yasadışı bir eylemdir.
(Birgün. 3.4.2014)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN