Fikret İLKİZ
Bianet’in 28 Ocak 2019 günlü haberi:
Selçuk Kozağaçlı Babasına Kelepçeyle Veda Etti.
“Tutuklu yargılanan ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı babası Ayhan Kozağaçlı’nın cenazesine sivil bir jandarmaya kelepçelenerek katılabildi. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, iki gün önce hayatını kaybeden babası Ayhan Kozağaçlı’nın cenazesine katıldı. 26 Ocak’ta hayatını kaybeden Ayhan Kozağaçlı, Konya’da Musalla Mezarlığı’nda toprağa verildi. Bir sivil jandarmaya kelepçelenen Selçuk Kozağaçlı, babasına eli kelepçeli olarak veda etti.”
İki elinizi kürek gibi yapıp bitiştirerek topladığınız avuçlar dolusu toprağı son bir görevmiş gibi mezara atar, sevdiğiniz kişinin üzerini toprakla örtersiniz…
Bir avuç topraktır ellerinizdeki…
Sağ ve sol elinizle sapını tuttuğunuz küreği ayağınızla toprağa bastırıp kaldırdığınızda küreğin ucunda toplanan toprakları sevdiğinizin mezarına attığınız an aklınız bomboştur. Toprağın kokusunu duyarsınız, koklarsınız. İki elinizle tutuğunuz bir kürek toprağı öylece mezara bırakır ve ölünüzün üstüne toprak atmış olmanın tuhaflığıyla, belki de iç huzurunuzla küreği bir başkasına uzatırsınız, saygıyla… Sonra sevdiğinize veda edersiniz. Mezarına, toprağına bakarsınız. Ellerinizle toprağını seversiniz ve ellerinizle toprağını düzeltirsiniz, topraktaki çiçekleri yerli yerinde değilmiş gibi yeniden diker ve toprağını sularsınız. Artık yas zamanıdır ve hatırlamaktır ölünüzü yaşadığınız için, sevdiğinizi orada bırakır ayrılırsınız.
Denediniz mi tek elle bir şey yapmayı?
Diğer eliniz kelepçeli, bir elinizle ölünüzün üzerine toprak attınız mı hiç?
Mezar başında yas tutmaya tek eliniz kelepçeli olarak başladınız mı?
Aile büyüklerinizin, annelerin, babaların, dostlarınızın cenaze töreninden sonra geride kalanlarla birlikte matem tutmaya elleriniz kelepçeli başladınız mı?
Hafızanıza yer eden kaybettiğiniz bir sevdiğinizi sonsuza uğurlarken hafızalarda kalan kelepçeli eliniz midir?
Yoksa eli kelepçeli Selçuk’la yaratılan böyle bir ölü gömme töreni, iktidarın toplumu yeniden biçime sokmak için kullandığı ideolojik aygıtlardan birisi midir?
Adalete bakan adamların işidir kelepçe takmak… Sorsanız adına güvenlik derler, kaçar derler!
Bilmezler ki Selçuk Kozağaçlı hiç kaçmamıştır. Ne adaletten, ne hukuktan, ne de onların yargısından… Kaçmamıştır. Bilirler de bilmez gibi davranırlar. Kelepçe takmaları ondandır.
İki eliyle toprak atmasına bile izin vermeyenlerin aklına gelmiştir, bir jandarmaya avukatı kelepçelemek suretiyle ölü gömme törenine izin vermek…
Selçuk Kozağaçlı kimseye zarar vermez, kendinden başka. Eğer sizin zarar dediğinizi zarar sayarsanız…
Başkaları için ve düşündüğü gibi yaşadığı hayatının değerlerini avukat olarak halkla paylaşan ve seçimi halk olan bir avukattır sadece. Bu anlayışını abartmaz, olması gerekendir onun için.
Korkmayın Selçuk Kozağaçlı’dan… Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın yaptığı avukatlıktan dolayı korkularınızı anlayışla karşılıyor ve anlıyoruz. Korkuyorsunuz tabi ki. Kendi korkularınızdan korktuğunuz için… Kelepçeleriniz bunun için var…
Yargılanan ÇHD avukatlarını ve Halkın Hukuk Bürosunda çalışmış avukatları hukuk dışına çıkarmaya çalışıyorsunuz… Tehlikeli görüyorsunuz, hatta düşman… Bu nedenle adalete bakanlar, hukuku kelepçeliyorsunuz aslında… Adalete bakışınız ve hukukunuz kelepçeli.
Yaşadıkları gerçekler ve belleklerinde kendi ölülerine duydukları saygı nedeniyle avukatların ve Kozağaçlı’nın değil; adalete bakanların hafızalarınızda kalacak olan kelepçeli yaşamlarıdır.
Avukatlar ve Selçuk için hatırlamak etik bir edimdir. Ölülerimizi gömerken bile hafızalarımızda kalanın etik bir değeri vardır. Tıpkı Susan Sontag’ın (2004) dediği gibi; “Hatırlamak etik bir edimdir, kendi başına ve kendisi olarak etik değeri vardır. Hafıza ise verici olsa da ölülerle kurabileceğimiz tek bağdır. Dolayısıyla hatırlamanın etik bir edim olduğu inancı, öleceğini bilen, normal koşullarda bizden önce ölenlere (aile büyüklerine, anne, babalara, öğretmenlere ve yaşlı dostlara) yas tutan insanlar olarak doğamızın derinliklerine kök salmıştır” Latin dillerinde insan (human) sözcüğünün, “humandos” dan (ölüsünü gömen) geldiği ve “insanlık”ın (humanity/humanitas) “ölüsünü gömen tür” olduğu ifade edilmektedir (Biçer, Ümit. Ölülerimizi Kendi Ellerimizle Gömebilmek İstiyoruz. Barış kitabı. TPD Yayınları. 2015).
Ölenler için düzenlenen törenler ve ritueller farklılıklar gösterir, ama ortak tutum ölene gösterilen saygıdır ve gömülmedir. Ölene, uğurlayanlara saygı gösterin.
Kimseleri kelepçelerinizle yaralamayın. Kelepçelerinizle yapayalnız kalırsınız, kimse sizleri hatırlamaz, ama kelepçeleriniz hafızalarda kalır. Biz avukatların hafızalarına kök salan hatırlamanın etik değeri her zaman vardır, kelepçelenmiş olsak bile…
Tehlikeli insanlar olarak görüyorsunuz avukatları.
Zamanımızda yaşadığımız tehlikeler ise; kanunlar ve meşruiyetini hukuktan alan, adalete inananlar değil; hukuka karşı sorumluluk duymayan, tek yanlı karar veren iktidarların ortaya koyduğu tehlikelerdir. O nedenle kelepçe şiddet göstergesi araçları ve pratikleridir. Tehlikeli bellediklerini yaralamak ve aşağılamak için kullanırlar.
Judith Butler’den (Kırılgan Hayatlar) bir alıntıyla tehlikeli gördükleri insanları nasıl gördüklerini görelim: “Eğer kişi ya da kişiler tehlikeli addediyorlarsa ve tehlikeliliğin saptanması için herhangi bir tehlikeli edimin delil gösterilmesi gerekmiyorsa, bu demektir ki devlet alıkonulan nüfusu tek yanlı olarak belirliyor, onları hukukun yetki alanından çıkartıyor, ulusal ve uluslararası hukuk dahilinde öznelerin hakkı olan yasal korumalardan mahrum bırakıyor. Özne sayılmayan bir nüfus bunlar, insan yaşamlarının yasal haklarla desteklendiği bir siyasal kültür çerçevesinde kavranmayan insanlar, insan olmayan insanlar”(Demirkaya, Elif. Yaralanabilirlik. Cogito. YKY.2017)
Devlete karşı tehdit olarak algıladığınız insanları kelepçeliyorsunuz. İktidar gücünü kullanıyorsunuz. Böyle bir varsayım üzerine kurulu devlete karşı tehdit olarak gördükleriniz arasında yaşayan insanlar humandostur.
Asıl tehlike; tehlikeli varsaydıklarını insan olmayan insanlar olarak gören insanlardır. Kelepçe kullanırlar. Kendi uygulamalarını yasaya dönüştüren pratikleriyle insanları kelepçeleyip tutsak haline getirirler. Hukuku kendi egemenlikleri için parçalarlar.
İnsan olmayan insanlar…
Korkunuzdan ölüsünü gömmeye bile kelepçesiz izin vermediğiniz ve devlete karşı tehlikeli gördüğünüz avukatlar ve insanlara karşı; hafızalarında kelepçeleriniz olmadan yaşayamayacak olan ve devlet yetkisi kullanan sizler, acaba nasıl insanlarsınız?
4 Şubat 2019
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN