Faik AKGÜN
Fırat Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Elazığ Şubesi Müdürü Prof. Dr. Mehmet Tokdemir, İlimizde cinsel istismar vakalarının sadece yüzde 10’nun adli makamlara intikal ettiğini söyledi. Kuruma çocuklara ve kadınlara yönelik cinsel saldırılar ile ilgili çok sayıda vaka ve mağdur geldiğini de belirten Tokdemir, Adli Tıp Şubesi ile Çocuk İstismarını İzleme Merkezine 18 yaşından küçük çok sayıda vaka geldiğini ifade etti.
Toplum olarak görmediğimiz, yakınımızda yaşanmayan birçok olayı her ne kadar bizi derinden yaralasa da bunu ruhen hissetmiyoruz sanki. Belki beddualar ediyoruz, olmadık küfürler dökülüyor ağzımızdan, ama sadece o an ile sınırlı kalıyor. Hele bir de cinsel istismar vakalarında bu daha da belirgin olarak yaşanıyor. Kadın ve çocuklara yönelik bu tür vakaları duymayınca, görmeyince ve olaylar ilgili makamlara da yansımayınca sanki İlimizde yaşanmıyormuş gibi düşünüyoruz. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Elazığ Şubesi Müdürü Prof. Dr. Mehmet Tokdemir’in bu vakaların sadece yüzde 10’un adli makamlara intikal ettiğini açıklaması da bizdeki bu ‘yaşanmıyormuş hissini’ yaratan etkenlerden biri sadece. Tokdemir’in bu çarpıcı açıklamaları ‘Hiç de masum değil(miş)iz’ dedirtiyor adeta. İşte Tokdemir ile gerçekleştirdiğimiz ve adeta tüylerimizi ürperten açıklamaların yer aldığı röportajımızın detayları…
Hocam adli tıp niçin gereklidir desek neler söylerdiniz?
Bir suç işlendiği zaman bu suçun kanıtlanması gerekiyor. Mahkeme sebep sonuç ilişkisi kanıtlanmamış bir suça ceza vermez. Bu noktada kişinin nasıl bir zarar gördüğü, nasıl yaralandığı veya ölümün nasıl gerçekleştiği tıbbın konusudur. Tıp hukuka yardımcı olmak için adli olayların insanlar üzerinde yarattığı etkiyi ortaya koymak için uğraşmaktadır. Adli tıp olarak bir adli vakanın insanlar üzerinde yarattığı etkiyi tespit ederek suçluların bu zarar ölçüsünde cezalanması için bir rapor hazırlıyoruz. Adli makamlar bu raporlara göre yargılamada bulunuyor. Bu ölçüye göre az zarara az ceza çok zarara çok ceza verilmektedir. Dolayısıyla adaletin terazisi biz oluyoruz. Eğer bizler yanlış bir rapor verirsek adaletin terazisi sapıyor. Toplumun bekası, insan haklarının korunması ve toplum düzenin sağlanması için adli tıp kutsal bir görev yapmaktadır.
Adli tıpta işlemler nasıl yapılıyor?
Şube olarak Fırat Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı imkânlarından faydalanıyoruz. Üniversite hastanemizde bir otopsi salonumuz ve DNA laboratuvanmız var. Otopsileri bu salonda yapıyoruz. Yine hastalarımızı burada muayene ediyoruz. Mağdurları ilgili bölümlere şevkini yaparak kalıcı bir sakatlık olup olmadığının tespitini yapıyoruz. Bu muayeneler sonrasında adil bir rapor ortaya koyuyoruz.
Elazığ’da en çok hangi vakalarla karşılaşıyorsunuz?
Bunu tam olarak ayırt etmek mümkün değil. Cinsel suçlardan tutunda, şüpheli ölümlere, basit yaralanmalardan, ciddi yaralanmalara kadar birçok vaka geliyor. Bir yıl içerisinde ortalama olarak 300 otopsi yapıyoruz. Bu otopsilerin birçoğunu evde tek başınayken ölen ve şüpheli ölüm olarak nitelendirdiğimiz bireyler oluşturuyor. Otopsinin geriye kalan kısmını ise kazalar, yaralamalar ve cinsel suçlar oluşturuyor. Cinsel suçlarda bireyin ruhsa sağlığının bozulup bozulmadığına bakıyoruz.
Cinsel saldırılarda ruh sağlığının bozulup bozulmadığını tespit ettiğinizi ifade ettiniz. Peki Elazığ’da bu tür vakalar yaşanıyor mu?
ÇOK SAYIDA VAKA VE ÇOK SAYIDA MAĞDUR GELİYOR’
Ana bilim dalımıza çocuklara ve bayanlara yönelik cinsel saldırılar ile ilgili çok sayıda vaka ve çok sayıda mağdur geliyor. Adli tıp şubesiyle koloni olduğumuz çocuk istismarını izleme merkezimize de 18 yaşından küçük çok sayıda vaka geliyor. Cinsel istismar toplumda büyük infial yaratan ve zaman zaman idam cezalarının istenmesine neden olan bir durumdur. Fakat cinsel istismar vakalarının % 90’ını gizli kalmaktadır. Sadece % 10’luk bir kısmı adliyelere ulaşmakta ve bize gelmektedir. Cinsel saldırıya maruz kalan insanlar aile namusunu ve haysiyetini düşünerek, cinsel saldırıda bulunan kişinin gücünden korkarak sonuç elde edemeyeceğini veya kendisine kötü bir yakıştırma yapılacağını düşünerek şikayette bulunmuyor. Bütün bu olumsuzların sonucu olarak cinsel istismara uğrayan 100 bireyden sadece 10’nu adli makamlara intikal ediyor. Çoğu mağdur uğradığı saldırıyı kanıtlayamayacağı korkusuyla yaşadıklarını sineye çekiyor. Bu durum toplumun kanayan bir yarasıdır. Toplumumuz henüz cinsel bilince varmamıştır. Bu durum karşımıza sık sık cinsel saldırıya uğramış çocuklar şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Size gelen cinsel istismar mağdurları ile ilgi bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylerdiniz?
Tecavüze uğramış olan çocuklar bize çok kötü bir şekilde geliyorlar. Tamamı depresyona girmiş bir şekilde oluyorlar. Okul hayatlarının bittiğini görüyoruz. Bu saldırı çocukların ruhunda ömürleri boyunca kapanmayacak yaralar açıyor. Ensest yani aile içi cinsel saldırı vakaları da bize geliyor. Bu vakalar da sanıldığı gibi az değildir. Şehrimizde ve çevremizde bu tür vakalar yaşanıyor. Bütün her yerde bu vakalar yaşanıyor. Ancak kapalı toplumlarda bu vakaların daha fazla yaşandığını görüyoruz. Ensest mağdurların bize geldiğinde tamamen dağılmış olduğunu görüyoruz. Bu mağdurlar artık şizofreniye yaklaşmış bir ruh haliyle bize geliyorlar. Diğer cinsel saldırı mağdurları gerekli psikolojik destekle bir nebze de olsa ayakta durabilirlerken ensest saldın mağdurları kolay kolay tedaviye cevap vermiyorlar. Malesef son yıllarda çok sayıda cinsel saldırı ve ensest vakası yaşanıyor.
Bu vakaların bir daha yaşanmaması için neler yapılması gerekiyor?
Toplum bu vakalar karşısında hemen asalım keselim diye i bir tepki gösteriyor. Ancak ceza hiçbir zaman caydırıcı olmuyor. Bu noktada insanları eğitmemiz gerekiyor. Okullardan başlayarak insanları bilgilendirmemiz gerekiyor. Bu yapmadığımız takdirde toplum olarak bu tür vakaları yaşamaya devamederiz. Top lum olarak cinsel tabularımızı maalesef yıkamadık. Doğu ile batı arasında sıkışıp kaldık. Cinselliğin doğal bir insani hareket olduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bu sonucunda töre cinayetleri yaşıyoruz. Kız kardeşini biriyle elle tutuştu diye öldüren tiplerle karşılaşıyoruz. Bu durumun bir diğer sonucu olarak kadınlara şiddet uygulanıyor yada katlediliyor. Erkeğin ortaya koyduğu gayri ahlaki bir olayda ‘Erkektir yapar’ denilirken kadının aynı hareketi yapması durumunda o ma lum sıfatla anıldığını görüyoruz. Toplumumuz sadece kadınlara namus bekçiliği sıfatı yüklemekten vazgeçmelidir. Bu bakış açısı toplumumuzu bugün bu noktaya getirmiştir.
İntiharlar ile ilgili yapmış olduğunuz bir araştırma olduğunu biliyoruz. Bu araştırmanızdan yola çıkarak Elazığ’da ki intihar oranını açıklarmısınız?
İLİMİZDEKİ İNTİHAR ORANI TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜSTÜNDE’
İntiharlar ile ilgili olarak on yıllık bir araştırma yaptık, 2005 ile 2015 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz toplam 2 bin 686 otopsinin 356 sı intihar vakalarıydı. Türkiye’nin intihar oranı 100 binde 4,1 iken Elazığ’da bu oranın 100 binde 5,22 olarak tespit ettik. Müslüman ülkelerde intihar oranlan çok düşükken Avrupa ülkelerinde bu oranın %30’u bulduğu ülkeler bulunmaktadır. Elazığ’da intihar oranın 100 binde I 5,22 olması intiharda Türı kiye ortalamasının üsı tünde olduğunu ortaya [ koymaktadır. Bu tablo içerisinde 65 yaş üstü insanlar arasında intiı harın çok arttığını gö’ rüyoruz. 65 yaş üstü inti’ harların bu kadar artış göstermesini neye bağlıyorsunuz? Dünya genelinde intiharlar genellikle 15-25 yaş arasında pik dediğimiz en üst noktaya ulaşır. Daha sonra yaşın ilerlemesine bağlı olarak düşmeye başlar. Avrupa’da 65 yaş üzerinde intihar vakalannda bir kez daha yükseliş görülür. Türkiye genelinde ise 65 yaş üstü intihar olayları çok düşük bir düzeydedir. Ancak Elazığ’da 65 yaş üstü intihar vakalarında bir artış olduğunu gördük. Avrupa ile benzerlik gösteren bu sonuçlar çekirdek aile yapısının bozulduğunu ve yaşlıların sosyal faaliyetlerden uzak bir yaşam sürmelerinin etkisinin olduğunu görmekteyiz. Yaşlı intiharlannm düşürülmesi için yaşlılara yönelik rehabilitasyonuna özen gösterilmeli. Aynca çekirdek aile yapısının bozulmamasma özen gösterilmelidir. İlimizin yöneticileri tarafından yaşlılarımızı hayata tutunduracak önlemlerin alınması gerekmektedir.
(Fırat, 28.12.2016)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN