Mustafa K. EROL
Son yıllarda Türk medyası, patronun iş takipçiliği ve iktidar tetikçiliğiyle adından söz ettiriyor. 40 yıldır hem iletişim dersleri veren hem de gazetecilik yapan Prof. Dr. Haluk Şahin’in 29. kitabı ve ilk romanı “Babıâli’de Cinayet’in merkezinde de patron adına iş takipçiliği yapan karakterimiz Kahraman Karaman var.
Eski tüfek solculardan olan Kahraman Karaman, Küre gazetesinin tanınan bir köşe yazandır. “Önemli davetlerin” vazgeçilmez ismidir. Kahraman Karaman, haberciliğiyle değil; katıldığı davetlerde herkesin kendisini tanıyor olmasıyla övünen biri. Güdülenmesini sağlayan en büyük etkense patronun maden işlerini, mutlu sona bağlamak, iş bitirmek için Bakan Beyin de katılacağı bir davete gitmeye hazırlanan Kahraman Bey emniyetten kendisiyle ilgili gelen suikast ihbarı telefonu ile altüst olur. Kendisini kim öldürmek istiyor olabilir? Artık kafasındaki tek soru budur. Olağan şüphelileri ortaya çıkarmak için eskiden ülkücü olan polis Şuayip ile çalışmaya başlar, ikilinin bir araya gelmesi, geçmişlerine doğru bir yolculuğa çıkmasına neden olur, zamanla yolculuk bir iç hesaplaşmaya dönüşür.
İç hesaplaşma
“Babıâli’de Cinayet”, birçok yönüyle klasik bir polisiye roman özelliğine sahip “Kahraman Karaman’ı kim öldürmek istiyor?” sorusu, romanın gerilim unsuru ve bu gerilim okurun sayfaları iştahla çevirmesine yol açıyor. Romanda, patronun işleri ve iktidarla iyi geçinmek adına içinde hiç haber olmayan bir gazete yaratmak isteyen ve artık hakkında ölüm ihbarı olan Kahraman’ın psikolojisi de gerçekçi bir şekilde aktanlıyor. Roman, gazete sayfalannda haber istemeyen “gazetecilerin” nasıl bir tür olduğunu kavramak isteyenlere de iyi bir okuma deneyimi sunuyor.
Kendini öldürenlerin romanı
Romanın klasik polisiyelerden ayrılan yönü ortada bildiğimiz anlamda bir cinayetin, akan kanın olmaması. Sürükleyiciliğini, işlenen bir suçun adım adım çözülme gizemine okuru dahil ederek yaratan polisiye romanların aksine “Babıâli’de Cinayet”, herkesin zaten bildiği bir cinayetin iç yüzünü yansıtıyor.
“Babıâli’de Cinayet”, olası katilini dışarıda arayıp Haluk Şahin esasında kendi kendilerini “öldürmüş” olanların romanı. Bu “cinayete” kurban gidenlerin gerçekle yüzleşmek yerine sürekli ondan kaçtıklarını ve kaçarken de hangi çıkmaz sokaklara girdiklerini anlatan roman…
Eserin yazarı Haluk Şahin, ilk romanı olmasına rağmen usta işi bir işe imza atıyor. Daha önce şiir kitaplan ve iletişim bilimiyle ilgili inceleme kitaplarıyla tanınan Haluk Şahin, her ne kadar ilk romanını yazmış olsa da edebiyata uzak bir isim değil 1950’lerde henüz 16 yaşındayken Bursa’da edebiyat dergilerinde yazıları yayımlanmış, İstanbul’a geldiğinde ikinci Yeni’nin önemli şairleriyle tanışmış ve onlardan etkilenmiş.
1970’lerin ortasından itibaren de yaklaşık 40 yıldır aktif gazeteciliğin içinde bulunmuş, iletişim dersleri vermiş. Dolayısıyla, Babıâli’deki değişimi bizzat gözlemlemiş. Böyle olunca da, hem sürükleyici bir polisiye hem de habercilikle bağını koparmış “Yeni Türkiye” medya üyesinin (gazeteci değil!) psikolojisini son derece duru bir biçimde anlatabilmiş. “Babıâli’de Cinayet”i bir “Hesaplaşma romanı” olarak tanımlayan Haluk Şahin, eseri yazma nedenini “Haberle gösterdiğim, derslerde anlattığım gerçekleri bir de edebiyatla anlatmak istedim” diyerek özetliyor.
Haluk Şahin
Kırmızı Kedi Yayınevi
231 s.
(Aydınlık Kitap, 02.06.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN