Bir sorun çıkardığınızda anne ya da babanız sizin probleminizi nasıl çözerdi? Evde bir problem yaşandığında nasıl tepki verirlerdi? Yaşadığımız deneyimler problem çözme becerilerimizi geliştirebilir. Fakat ilk referanslarımızı çocukluğumuzdan alırız. Küçükken problem çıkardığınızda karşınızda bağırıp çağıran biri olduğunda sizde problemlerin bu şekilde çözüleceğini öğrenmiş olabilirsiniz. Kriz anlarında sürekli bayılan ya da somatik belirtiler gösteren bir anneniz varsa sizin de sınav zamanları karnınızın ağrıması vb. gibi tepkiler göstermenizde mümkün. Her sorunda intihar girişiminde bulunan annenin çocuğu da yetişkinliğinde küçük sorunlarda dahi intihar girişimlerinde bulunabilir. Çünkü sorunların o şekilde çözüleceğine tanık olmuştur. Kriz durumlarında sorunlarını anne babası çözen çocuklar ise yetişkinliğinde inisiyatif alamayıp başkaları tarafından kurtarılmayı bekleyebilirler. Bunun yanında ailesinde sağlıklı problem çözme becerilerine tanık olmuş çocuklar yetişkinliğinde de bu becerilerini kullanabilirler.
DENEMEMİŞ OLDUKLARINIZ…
İşe alım süreçlerinde en önemli kriterlerden biri de problem çözme becerilerimizdir. Bunu geliştirecek bir çok eğitim vardır. Köklerimizin oluştuğu dönemde sağlıklı olmayan problem çözme becerilerinin farkındalığı önemlidir. Defalarca eğitimlere katılıp hala bu beceri gelişmemişse derinlemesine bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bir psikoloğa gidip analiz edilme durumu yoksa da geçmişteki problemlere ve çözüm biçimlerine odaklanarak da döngü kırılabilir. Bu bile bir iç görüdür. Problem çözme becerisi ile ilgili bir şeyler yolunda gitmiyorsa şimdiye kadar denemiş olduklarınızı değiştirmekle işe başlayabilirsiniz. Sizi gelişime götürmeyen yolda ısrarcı davranmak yetişkin tepkisi olmayabilir. İçinizdeki inatçı çocuğun tepkisine kulak vermeniz gerekebilir. Burada önemli olan sadece fark etmek…
Hayatın koşuşturmacası içerisinde kendimizi unutuyoruz. Bir insanın kendine yaptığı en güzel yatırımın kendisini tanımak ve keşfetmek. Problemler karşısında nasıl davrandığınızda bakın. Bazen “çocuk gibi davranıyorsun” derler. Ne kadar anlamlı bir söz. Çocuk gibi çünkü çocuk kimliğiyle yaklaşıyor. Yetişkinlik dönemimizde sorunların çözümünü içimizdeki çocuğa bıraktığımızda bu sözü çok duyabiliriz. Sorun çıktığında küsebiliriz, trip atabiliriz, öfke tepkileri gösterebiliriz, nedensiz inatlaşmalar yaşayabiliriz, kendimizi ifade etmekte zorlanabiliriz. Bunların hepsi bir çocuğun vereceği tepkilerdir. Henüz duygusal gelişimini tamamlayamadığı için ya da yaş dönemine, aile tutumlarına bağlı olarak davranabilir. Bir çocuk bu tepkileri verdiğinde tuhaf karşılanmaz. “Çocuktur” deyip geçilir. Fakat bir yetişkin bu tepkileri verdiğinde aslında içindeki çocuğu devreye sokmuş demektir. İçimizdeki çocuk eğlenceli bir oyun oynadığımızda, bir çocukla ilgilendiğimizde ortaya çıkabilir. Çıkması da sağlıklıdır. Bir yetişkinin sağlıklı problem çözebilmesi için yetişkin kimliğine ihtiyacı vardır.
BAZILARI MECBUR KALIR
Bazı yetişkinler zor bir çocukluk geçirse de hayat onları problem çözmeye mecbur bırakmış olabilir. Bazen en büyük çözümler en zor zamanlarda ortaya çıkabilir. Çocukluktan sonra yaşanan olumlu deneyimler de problem çözme becerilerimizi geliştirebilir. En basitinden üniversiteyi kazanıp farklı bir şehre gidildiğinde artık anne babası yanında yoktur. Aslında bir çok şey o yıllarda öğrenilmeye ya da öğrenilenlerin de revize edilmesine başlanır. Anne babasının dışında farklı bir hayatla tanışır. Kendini var etmeye başlar. İşte bu süreçte de başkalarının çözüm yollarını da denemeye başlayabilir. Bir çözüme saplanıp kalmamak farklı çözümler de üretilmeye ve denenmeye başlanır. Belki de problem çözme becerisinin en temelinde denemek vardır. Defalarca denemeye açık olmak. Alternatif düşünebilmek ve gerektiğinde stratejilerini değiştirebilmek. Gelenekselci olmayıp yeni çözüm yollarını da deneyebilmek. Yetişkinliğinde hala çocukluğundaki tepkileri veriyorsan sadece fark edip yetişkin kimliğinle yola devam etmen gerekebilir. Hepimizin çocukluğu farklıydı. Anne baba tutumlarımız, yaşadığımız deneyimler, travmalar, kurduğumuz bağlar, çevresel koşullar vb. Sadece şunu fark et! Başına ne gelmiş olursa olsun mutlaka bir çıkış yolu vardır. Sorundan çok çözüme odaklandığında ve denemekten yılmadığında hayat sana sunacak bir çok imkan yaratır. Soruna odaklandığında oturduğun yerden hayıflanır, “batsın bu dünya” moduna girebilirsin. Bu dünyayı batırmayacak kaptanın gelmesini hayal edersin. Oysa o kaptan sensin. Bu hayatta senin denizin. Bu dünyayı kurtaramazsın belki, ama kendini kurtarabilirsiniz. Kendinle ilgili olumsuz inançlarını değiştirebilirsiniz. Çocukluğundan gelen ve hala devam eden tepkilerini fark edip anlayabilirsin. İşlevselliği olmayan çözümleri bir kenara itip farklı stratejiler planlayıp, deneyebilirsin. Hepsi mümkün. “Benim yapabileceğim bir şey değil, benim dışımdaki insanların değişmesi lazım, ben tek başıma beceremem” gibi cümleler içinden geçiyorsa daha çok savaşmalısın.
Önyargılarımız şimdi oluşmadı. Yaşanan deneyimler sonucunda gelişti. Birden değişmesini bekleyemezsin. 30 yaşındaysan o kadar yıl deneyimin var. 30 yıldır verdiğin tepkileri bir günde değiştiremezsin. Fakat farkında olmak bile değişimi getirir. Tepkilerini anlamaya çalış. En çok da problem çıktığında nasıl davrandığına odaklan. Her şey yolundaysa ve problem gerçekten çözülüyorsa zaten sorun yoktur. Bunun için kendini takdir edebilirsin. Bu özelliğini güçlü yanlarının arasına ekleyebilirsin. Tam tersi durumda sadece dur ve o tepkiyi sürekli tekrar edip etmediğini düşün. Her sorunda öfkeleniyorsan, bu yeni olan bir durum asla değil. Belki de öfkene yenik düşüp çok iş değiştirmiş de olabilirsin. Öfkenin artık işlevselliği olmadığını fark et. “Öfkemi kontrol edemiyorum” diye düşünüyorsan Bunun için yardım almayı da ihmal etme. Ömür boyu bu öfkeyle yaşamak hiç de kolay bir durum değil.
SENİ ENGELLEYEN NE VAR?
Problem çözmeni engelleyen ne varsa bulmaya çalış. Çekingenliğinin engel olduğunu düşünüyorsan hayıflanma… Daha sosyal olmanın, farklı insanlar tanımanın yollarını aramaya çalış. Toplum önünde konuşman probleme neden oluyorsa diksiyon kursunu dene. Önemli olan küçük de olsa çözüm geliştirip deneyebilmen. Her problem çıktığında alkol alıyorsan bir kere de olsa döngüyü kır. Bir defa alkol almadan sorunu atlattığında kendini daha güçlü hissedeceksin. Sevgilin terk ettiğinde her defasında depresyona girip kendini yataklara atıyorsan döngünü kırmaya bak. Uyumak yerine hareket et. Hayatın devam ettiğini hissettirecek aktiviteler yap. Ya da sevgilinden ayrıldığında hemen başka ilişkiye başlayıp daha büyük hatalar yapıyorsan yaptığını değiştir. Bir kere olsun hemen ilişki yaşamadığında çözümünde değişmiş olur. Ayrılıkla ilgili yasını yaşa, ama bunun yanında hayatın devam ettiğini hissettiren şeylerinde olsun. Kısır döngünün kırılmadığı her durum çözümsüzlüğü de beraberinde getirir. Bu süreçte tükenmişlik, öğrenilmiş çaresizlik, depresyon da ruhumuza yansır.
Hayat, problemlere karşı stratejileri olanlar, kendisini ruhen ya da bedenen sağlıklı hissedenler, travmalarını temizletenler, kendilerini keşfedenler, tanımak için çaba gösterenler çözümlere ulaşmak için savaşçı olurlar. Herkes kendi ruhunun savaşçısı olabilir. Bunu illa ki psikoloğa giderek değil tepkilerini anlamaya çalışarak, psikolojik kitaplar okuyarak, psikolojik filmler izleyerek ya da sosyalleşerek de yapabilirler. Önemli olan “çaresiz” hissetmemek. Çareyi üretmek için sonuna kadar denemek.
Problemsiz hayat mümkün değildir. Hatta hayat problemlerle nasıl dans ettiğimizdir. Çözüm için çaba sarfedenler, yılmayan ve çokça çabalayanlar kendi figürleriyle dans edenlerdir.
(Ege Telgraf, 04.05.2019)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN