Olmalı mı?
Bize sorarsanız olmamalı… Ancak ülkeye öylesine bir kuralsızlık hakim olmuş ki… Magandalar, şehir eşkiyaları her gün sokakta rast gele ateş açıyor, sokaklarda ellerinde tabancalar, uzun namlulu silahlar çatışıyorlar… Göz göre göre masum vatandaşlar hayatını kaybediyor.
Diyeceksiniz ki; bir öğretmen, hem de Muğla’da Din Kültürü Öğretmeni olduğu belirtilen Yunus Taşkıran diye biri elinde uzun namlulu ve dürbünlü silahıyla sosyal medyada fotoğraf paylaşır ve hiçbir cezai yaptırıma uğramazsa olacağı bu…
Kesinlikle doğru…
Birincisi; böyle bir öğretmen, yani elinde uzun namlulu silahla sosyal medyada poz verip ve tehditler savuran zat, öğrencilere, çocuklarımıza, “şiddet öğretisi”nin dışında ne vere bilir, ne katkı sağlayabilir ki…
İkincisi; ona çocuklarımıza ders verdirenler, yani Milli Eğitim Bakanlığı, böyle bir görüntüsü sosyal medyada, akabinde de gazetelerde yayımlanınca hakkında; görevden el çektirme dahil her hangi bir işlem yaptı mı bilemiyoruz… Yoksa suç karşısında ‘cezasızlık’ yine devrede mi? Yapsalardı medyada bir şekilde haber olurdu… Yapmamışlarsa da en büyük suçlu Milli Eğitim Bakanlığı ve yetkilileridir… Ve de utanmadan sosyal medyada bu pozunu yayımlayan, tehditler savuran kişi hakkında soruşturma açmayan, işlem yapmayan Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, savcılar, yargıçlardır…
‘Cezasızlık’ ülkede, demokrasilerde hukuk ve adaletin yok olmasına neden olur… Ki, her gün evinde, bahçesinde, trafikte, evinin sokağında pek çok insan mağdur oluyorsa bugün, ülkede suçluya yönelik ‘cezasızlığın’ hakim kılınmasındandır…
Bu tezimize itiraz mı ediyorsunuz?
Bakın Adana’da 26 Mayıs günü motosikletli, 26 yaşındaki magandanın hasmını görünce ateşlediği silahtan çıkan mermiler evde oynayan 2 yaşındaki Vildan’ın felç olmasına neden oldu…
Ya daha birkaç gün önce İstanbul’un göbeğinde, Şişli’de ellerinde tüfekler, Uzi’lerle haydutların çatışmasında hayatını kaybeden 38 yaşındaki baba… O baba, sadece 2 yaşındaki çocuğunu gezdiriyor, parka götürüyordu… Çatışmanın ortasında kalınca 2 yaşındaki çocuğunu korudu, ama kendisinin başına kurşun isabet etti. Evet, Okan Karaten’i pervasızca sokakta çatışan eşkiyalar öldürdü… Yoldan geçen biri motosikletli kurye iki kişi de yaralandı. Olay yerinde; pompalı tüfek, ruhsatlı sarsılmaz tabanca, bir av tüfeği ve iki kırma tüfek, Uzi diye bilinen otomatik silah, SigSaour ibareli tabanca, Baretta marka tabanca ele geçirilirken 7 kişi gözaltına alındı.
Ama bu acıya dayanılır mı?
Elbette ki dayanılamaz… Şimdi Karaten ailesinin evinde büyük bir acı yaşanıyor… Kızıyla kendisinin gözlerinin önünde eşinin vurulup ölmesinin acısını yaşayan Elanur Karaten, “Bu adamlar daha önce yine böyle şeyler yapmışlar serbest kalmışlar sanırım. Ülkede adalet olduğunu düşünmüyorum. Bu çok büyük adaletsizlik. Çocuğum yetim kaldı” diye feryat ediyor. Bir anda ortalığın savaş alanına döndüğünü belirten genç kadın, “Sadece parka gidiyorduk pusetle. Bebeğimi korumaya çalıştı sadece. Böyle bir acı yok. Allah kimsenin başına vermesin” diye gözyaşı döküyor…
Ve bir maganda haberi de Konya Cihanbeyli’den… İnsanlar küserler, tartışırlar… Ama bu kadarına pes doğrusu… Dünürler kavgalıydı ve bir markette karşılaştılar… Çıkan tartışmada silahını çeken Orhan Ç., rastgele ateş etmeye başladı. Dünürü olan beş kişiyi yaraladı ve bu arada olayla hiç ilgisi olmayan, market sahibi Gökhan Aydoğan’ı (36) öldürdü…
Ve “cezasızlık” diyoruz ya, ve suçlu elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşma imkanı buluyor ya (aslında bu ortam onlara sağlanıyor) işte bu, suçu artıran en büyük etkenlerden biri…
Samsun’da geçen yıl Ağustos ayında magandalar; annesi, kızkardeşleri ve akrabalarıyla fındık toplarken 17 yaşındaki Can Yılmaz’ı yaşamdan koparmışlardı… Şimdi ‘tutuksuz’ yargılanıyorlar… Annesi Zehra Yılmaz, gözyaşları içerisinde çocuğuna oyuncak tabanca bile almadan büyüttüğünü anlatarak “Biz o gün aile bütçesine destek olmak için fındık topluyorduk. Ara ara sürekli silah sesleri geliyordu. O anda yine sol taraftan silah sesi geldi. Oğlum gözlerimin önünde sırtından vurularak gitti” diyor… Dursun Kaya isimli şahsın evinin önüne hedef tahtası koyarak Celaleddin Günay’a (35) ait silahla, Günay ve Doğan Karaca, Leyla Dalga ve Eda Karaca’nın ateş ettikleri belirlenmiş ve dava açılmıştı…
Açılan davanın duruşmasında atışlar sırasında kendi telefonuyla çocukların çekim yaptığını kaydeden Doğan Karaca, “Henüz maktulün vurulduğu haberi gelmeden telefon görüntülerine bakıp Celalettin’in bu görüntülerin uygun olmayacağını söylemesi üzerine görüntüleri sildik. Yine maktulün vurulma haber gelmeden önce bahçe kısmı akşam kına olduğu için temizlendi. Kovanların Leyla tarafından tuvalete atıldığını biliyorum, çünkü çocukların kovanları bulma ihtimali var, diye tuvalete attığını biliyorum. Biz maktulün vurulduğunu, Alaattin Kaya’nın Dursun Kaya’yı aramasıyla öğrendik” dedi.
Acılı anne Zehra Yılmaz ise “Hakim beyin gözünün içine baka baka yalan söylediler. Hepsi, 7 kişi de yalan söyledi. O onun üstüne attı, o onun üstüne attı. Hakim bey soruyor, ‘Hedef tahtasını kim çaktı.’ diye. Hepsi de 3 maymunu oynadı, görmedim bilmiyorum diye. En son polis memuruna geldi soru. O da ‘ben bilmiyorum’ demesi üzerine hakim bey, ‘Ben mi çaktım. Hiç kimse görmemiş çakanı’ diye tepki gösterdi” diyor. Kendisinin tek isteğini adalet olduğunu belirten acılı anne gözyaşları içinde sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Onlar dışarıda geziyor, benim yavrum toprakta. Ben nefes alamıyorum. Gözümün önünden gitmiyor, ben nefes alamıyorum, dayanamıyorum. Avukatlar, silahı mahkemede bile normalleştirerek anlatıyorlar. ‘Karadeniz’de silah gelenek haline gelmiştir’ dediler mahkemede. Bende kızdım, ‘Bunu siz normalleştirmeyin’ dedim, ben oğluma küçükken oyuncak silah bile almadım, ben silaha karşıyım. Ben silaha karşıyken, polis memurunun silahından çıkan mermiyle öldü benim yavrum.”
Ağaca hedef tahtası koyup, kadın-erkek ailecek atış yapanlar halen elini kolunu sallayarak ve hiç vicdan azabı çekmeden dolaşırken Yılmaz ailesi ise “şehir eşkiyalarının” yaşamdan kopardığı 17 yaşındaki çocukları için adalet bekliyor…
Ve bu olaylar gibi niceleri…
Bireysel silahlanmanın, cezasızlığın önüne geçilmediği, hukukun üstünlüğü ve adalet ülkede hakim kılınmadığı müddetçe de mağalar, suçlular, çeteler pervasızlıklarını sürdürecektir…
Yakınları, vicdansız, eşkiyaların kurşunlarıyla yaşamdan kopan mağdur insanların gözyaşları sel olmuş durumda… Acıları yıllar geçse de dinmez, dinmiyor…
Ey adalet, ey devlet neredesin… Çare; hukukun, adaletin hakkıyla uygulanması, suçluların cezasını çekmesi, çete ve magandalara geçit verilmemesi ve sonucunda mağdurların acılarının biraz da olsa dağlanmasında…
Hukukun üstünlüğünün, adaletin üstün kılınmasının sağlanması umuduyla…
İyi haftalar
Umut Vakfı
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN