Post image
Hayat her an şaşırtır!

 

Beşinci sınıf öğrencileri Anna, Jamala, Misha ve sınıf arkadaşları… Öğretmenleri Paolo, haftanın ilk günü farklı bir şey yapacaklarını; söylediği saatte sınıfta değil, okulun önünde bulunmalarını ister ve ekler: “Aklınız, kalbiniz, merakınız ve kahvaltınız yanınızda olsun.” Çocukların heyecanla bindikleri Bilgelik Otobüsü, düşle gerçeğin iç içe geçtiği harika bir yolculukta hayatın ve hepimizin hallerine ilişkin sorularımızın değerini anımsatırken duygularımıza yönelik pencereler de açıyor.

Y. BEKİR YURDAKUL

Anna, babası Roberto’yla yaşıyor. Babasına ya adıyla sesleniyor ya da “Roberto Baba” diye. Annesi mi? Babasının deyişiyle “onu anılarında yaşatmakla yetinmek zorundalar…”

Okul zaman zaman sıkıcı olsa da hafta sonları her şeye rağmen (partiler, maçlar, gösteriler, oyunlar ve eksik olmayan konuklarıyla) dolu dolu geçiyor Anna için. Kedisi Nani dolduruyor zamanını biraz da.

Jamala… İç savaş yüzünden, kardeşleri ve an nesi Karima’yla sığınmışlar İtalya’ya. Karima her sabah dört çocuğunun okullarına gidişini sağladıktan sonra temizlik işi için sıradaki eve koşuyor.

İki yıldır haber alamadıkları babaları Amin, savaşmak için Suriye’de kalmış. Jamala onun bir gün mutlaka çıkıp geleceğini diliyor ve bekliyor. Kardeşleri de öyle.

Misha’nın babası inşaat işçisi. Her sabah gün doğmadan çıkıyor evden. Annesi yaşlılara bakıcılık yapıyor. Babası ve annesi daha iyi şartlar- da iş bulma konusunda şanslarını denemek için Romanya’dan gelmişler buraya.

Misha futbol oynuyor. Başarılı top sürmesi ve müt hiş şutlarıyla tanınıyor. Şimdiden çok sayıda kulüpten teklifler almış. Bir de oğlan kardeşi var; Adrian.

HEYECAN DOLU BİR YOLCULUK

Matteo Saudino, şehrin tam merkezindeki Giacomo Leopardi İlkokulu’nun yirmi kişilik sınıflarından 5/B’nin öğrencilerinden yalnızca üçünü, Anna, Jamala ve Misha’yı tanıtarak açıyor anlatısının perdesini.
İnançları, kökenleri, ülkeleri bambaşka; biri mülteci, biri göçmen, biri de yerli üç ailenin çocuklarını tanıtırken aslında bütün sınıfın ki öykünün akışında çoğu birbirinden ilginç ve sahici sorularıyla sahnede yer alıyorlar. Rastlantıyla bir araya gelmiş çocuklardan oluştuğunu da sezdiriyor bize.

Çok değil otuz yıl öncesinde, öğrenciler “müşteri” olmadan ve bin bir türlü eleme işi icat edilmeden önce yani bizim okullarımızda da başarıları ya da ekonomik düzeyleri farklı çocuklar aynı sınıflarda okurlardı.

Her ne kadar kâğıt üstünde, “Eğitimde kaybedilecek birey yoktur” gibi iri laflara yer verilse de (bizde) uygulamanın sesinin başka türlü çıktığını da anımsatıyor bize Saudino’nun bu “seçim”i.

Bir de hiçbir şeyi iyi yapamayan çocukların / insanların olmadığını / olamayacağını da altını çizerek not düşüyor.

MERAK, HAYATIN MOTORU

Öğretmenleri Paolo, o sabah sınıfın çember düzenini almasını istiyor. Anna ve Misha, bir ağızdan ne yapacaklarını sorunca seviniyor Paolo Öğretmen: “Merak mı ediyorsunuz? Harika.”

Ve sürdürüyor: “Merak hayatın motorudur… Genellikle sanılandan daha güçlüdür. Dünyayı yerinden oynatan şeydir.”

5/B sınıfının, Paolo Öğretmen, onun dostlukları hâlâ süren okul arkadaşı Diotima’nın Bilgelik Otobüsü’yle felsefe dünyasına ya da sorularına sorular ekledikleri sorular evrenine doğru yolculukları bir sabah erkenden, okullarının karşısındaki parkta başlıyor.

Akıllarını kurcalayan, yanıtlarını aradıkları sorularla çıktıkları yolculukta “Mutluluk nedir” sorusunun yanıtını ararken dünya felsefe tarihinin kimi öğretmenleriyle de tanışıyorlar.

Protagoras’ın ilginç düellosuna, kadın felsefeci, bilim insanı Hipatia’nın büyük direnişine, Sokrates’in kararlılığına, Platon’un şölenine tanık olurken Epikür’ün bahçesinden hiç ayrılmak istemiyorlar.

SORULARIMIZ, SORULARIMIZ…

Saudino’nun ilmek ilmek ördüğü, Motzo’nun resimleriyle zenginlik kattığı gerçekle düşün iç içe geçtiği bu yolculuğun sonunda yazarın öne çıkardığı üç kahraman; Anna, Jamala ve Misha’nın yorumları meraklarımız ve sorularımızın değeri üzerine de yeniden düşünmemizi hatırlatıyor.

Ülkesinden kaçmak, ayrılmak zorunda kalan çocukların kederi, umutsuzluğu, mutsuzluğu; bitmek bilmeyen kavgalar ve savaşların yarat- tığı endişe; yakınlarımızın zamansız kaybının yarattığı üzüntü; başarısızlık, yalnızlık ve ölüm korkusu…

Çocukların yüz yüze kaldığı bütün bu duygular, sormaktan korktukları sorular, Bilgelik Otobüsü’nün bir günlük turu sonrasında yerini özgün arayış, anlama çabası anlayışlarına bırakıyor.
Çok merak ettiğimiz, yanıtını bulamasak da sık sık kafa yorduğumuz
sorularımız da aklımızda biz de yer alıyoruz o otobüste. Adıyla sanıyla bir felsefe yolculuğu bu.

Herkes felsefe yapabilir mi telaşıyla binsek de otobüse Paolo Öğretmen’in sözleri rahatlatıyor bizi: “Elbette. Herkes soru sorabilir, kuşku duyabilir ve merak edebilir. Her birey kendi yolunda yürür, yürürken gelişir ve büyür.”

Tam da bu noktada anımsıyoruz: “Çocuklar felsefe yapabilir mi” ya da “Çocuklarla düşünsel yolculuklar olası mıdır” sorusunun yanıtı aslında “felsefe”nin kendisinde var:

Merak ettiklerimizin ve sorularımızın ardına düşmüşsek işte o noktada felsefenin kapıları da nezaketle açılır bizim için.

Soruyu felsefenin nabzı sayan Platon’un çocukları “asıl filozoflar” saydığını da kaydedelim.

Sonrası bize kalmış! Felsefe, sorularımıza yanıt vermese de ezber hayatların ve sunulan yanıtların anaforunda savrulmaktan kendimiz korumayı ve kendi yanıtlarımız bulmayı öğrenmemizi sağlar.

Görünenin ötesine doğru yelken açtığımızda, ruhumuza ve hayatımıza özen göstermeyi öğrendiğimizdeyse yaşadığımız günlerin, yaptıklarımızın bizi mutlu ettiğini de derinden duyumsarız.

Bilgelik Otobüsü / Matteo Saudino / Resimleyen: Martina Motzo / Çeviren: Eren Cendey / Can Çocuk / 136 s. / 10+ / 2024.

(Cumhuriyet Kitap, 15.04.2024)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN