Saime Bircan SAK
Tarihi romanlarından tanıdığımız yazar, hekim ve patolog Gülseren Ünsün Engin bu kez bir anı romanla okuyucularla buluştu: Tek Memeli Alis (Klaros Yayınları). Yakın tarihi de içeren ve meme kanserli hastalara umut olmak amacıyla kaleme aldığı kitap yazarın kırk yıl önce meme kanseriyle savaşını anlatıyor.
Tek Memeli Alis bir savaş kitabı. Genç bir kadın doktorun meme kanseriyle savaşımı yanında yaşam savaşını, aile savaşlarını, mesleki savaşlarını da ortaya koyuyor.
Arka planda ise Doğu blokunun çöküşü, duvarların yıkılışı, Yugoslavya’nın parçalanışı, Saddam’ın I. Irak Savaşı ve Azerbaycan’daki katliamlar gibi dönemin savaşları yer alıyor.
Gülseren Ünsün Engin ile günümüzle birebir örtüşen olaylar zinciri içinde Turgut Özallı yılları, bir koyup beş alma sevdalarını ve savaşa girmeye hazırlanan iktidarla, savaşı istemeyen halkın savaşını ve o yıllara tanıklığını da sunduğu anı romanı Tek Memeli Alis’i konuştuk.
‘MEME KANSERLİ HASTALARA UMUT OLMAK İSTEDİM’
– Sizi bu kitabı yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Bana 1991 ve 1994 yıllarında iki kez meme kanseri tanısı kondu. Önce mememin biri sonra diğeri alındı. Çok zorlu bir süreçti. Kanser hastalığına yakalanmak başlı başına hayatı alt üst eder. Meme ise kadının en önemli organlarından biridir. Bu nedenle yaşanan sarsıntı hem fiziki hem de ruhsaldır.
Sadece organ kaybı değildir bu, güzelliğinizin ve kadınlığınızın kaybıdır. Bir yandan çeşitli tedavilerle kanserli hücreleri bedeninizden atmaya çalışırken bir yandan da ruhsal çöküntüyle savaşırsınız. Ben bu deneyimi iki kez yaşadım ve hastalığı yendim. Üzerinde kırk yıl geçti. Bir ömür denebilir. Bu kitapla meme kanserli hastalara umut olmak istedim.
– Siz de hekimsiniz, üstelik patologsunuz. Kanser tanısını mikroskopta görüp tanı koyan bir uzmansınız? Kendi kanser dokunuzu incelediniz mi?
Evet ilk tanıyı diğer patolog arkadaşlarımla birlikte inceleyerek koydum. Elbette pek çok hocama da gösterdim. Tanı doğruydu.
– Mikroskopta bakarken neler hissettiniz?
Ben profesyonel bir hekim ve patoloğum. Kendi dokumu incelerken herhangi bir hastaya bakıyormuş gibi sakindim. Birden kanser hücresini gördüm ve kalbim çarpmaya başladı. Bu benim bedenimin bir parçasıydı ve bana ihanet etmişti. Düş kırıklığı, öfke ve korku birbirini izledi. İlk günler tanımı biliyordum ama ne eşime ne kızıma söyledim. Kendimle baş başa kalmak, “Kanser Olmak” gerçeğini sindirmek istedim. Kanser tanısı alan bütün hastalar bu süreci yaşar. Önce kabul etmez, inanmak istemez; sonra öfkelenirler. “Neden bu benim başıma geldi” duygusu…Daha sonra boyun eğer, kabullenir ve tedavi olurlar. Ruhsal sarsıntı ise çok uzun sürer. Bazen yıllarca… Yaşadığım süreçleri yazdım; çünkü hastalar yalnız olmadıklarını bilsinler istedim.
‘TARİHE TANIKLIK ETMEK, BELGE BIRAKMAK YAZARIN GÖREVİDİR!’
– Bundan önce yazdığınız tarihi romanlarda savaşları anlatıyordunuz. Tek Memeli Alis’te de kanserle savaşınız yanında hayatla savaşınız da var. Hep savaşları mı yazıyorsunuz?
Aslında yaşamak da bir savaş değil mi? Bu kitabım bir anı roman olarak faklı görülse de diğer romanlarım gibi burada da yakın tarihte olan savaşlar var. Birinci Irak savaşı, Sovyetler birliğinin dağılışı, duvarların yıkılışı, Yugoslavya’nın parçalanışı, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı gibi savaşlardan söz ediyorum. Aslında benim bütün romanlarım “Savaşa Hayır” der.
– Tarihi romanlar yazarken uzun araştırmalar yapıyorsunuz. Tarih sevginiz nereden geliyor?
Çocukluğumdan beri tarihi çok severim. Tarihini bilmeyen bu günü anlayamaz. Bu bilince vardıktan sonra tarihi daha derin bir merakla inceler oldum. Yazdığım romanlar için yaptığım araştırmalar bana çok şey öğretti. Dünyadaki olayları artık daha bilinçli değerlendiriyorum. Bu yüzden gezi kitabı yazarken bile tarihi araştırıyorum. Tek Memeli Alis’te de anılarımı yazarken o dönemde yaşanan olayları anlatmasam kitabım çok yüzeyel olurdu. Çünkü yaşamımızı belirleyen de bu olayların yarattığı koşullardır. Ayrıca hepimiz her an tarihe geçecek olaylara tanık oluyoruz. Tarihe tanıklık etmek, belge bırakmak yazarın görevidir. Bazı şeyler unutulmamalı, kayda geçmelidir. Sivas katliamı da böyle bir olay…
– Zor bir çocukluk yaşamanız yaratıcılığınızı beslemiş. Tiyatro oyunu kurmak, oynamak, yönetmek ve izleyiciye sunmak hiç kolay değil. Bunu nasıl başardınız?
Tiyatro sevgisini bize babam kazandırdı. Bizi sık sık Küçük Tiyatroda oynanan çocuk piyeslerine götürürdü. Biraz büyüdüğümüzde kardeşimle el ele tutuşup sinemaya pazar matinesine giderdik. Çocukken başlayan tiyatro sevgisi büyüdükçe gelişti. Ankara’da opera ve tiyatrolarda oynanan oyunları hiç kaçırmazdık. Üniversite’de tiyatro kollarında görev aldım ve oyun yazmaya o zamanlar başladım.
– Hekim olmanız hastalığınızı yenmenizde nasıl bir rol oynadı?
Hekim olarak kanserin oluşumunu ve ilerlemesini bilmek, bulguları tanımak önemli; ama daha da önemlisi kanser kuşkusu olduğunda erken tanının hayat kurtardığını bilmek. Göğsümdeki kitle elime gelir gelmez hemen doktora gittim. Bendeki kanser türü memede birçok alanda gelişebilen bir türdü. Bunu bildiğim için sadece tümörün çıkarılmasını kabul etmedim. Mememin alınması konusunda ısrar ettim. İyi ki öyle yapmışım. Çıkarılan dokuda birçok yerde başlangıç halinde tümör vardı. Dört yıl sonraki olayda da ameliyat sırasında yapılan inceleme ne olursa olsun diğer mememi de almalarını istedim. Patolojik incelemede onda da tümör odakları vardı. Böyle kesin tavır almam bana kırk yıl daha yaşam sundu; çünkü memesiz de yaşanır.
– Kitabın adını “Tek Memeli Alis” koyuşunuzun nedenini söyler misiniz?
Bizim toplumumuzda bazı sözcükleri kullanmak sanki tabudur. Örneğin “Kadın” sözcüğü yerine “Bayan” deniyor. “Meme” de bunlardan biri… Oysa kadının cinsel organı olması dışında annenin bebeği beslediği organdır. O da Mide, göz, böbrek gibi bir organ. Bu tabuyu yıkmak istedim. Alis’e gelince kitabı okuyunca anlamışsınızdır.
– Son olarak okurlara neler söylemek istersiniz?
Bütün dünyada her sekiz kadında bir meme kanseri görülüyor. Ancak korkmasınlar tedavisi var. Yeter ki geç kalmasınlar.
(Cumhuriyet Kitap, 12.01.2023)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN