Cem KILIÇ
OECD, Uluslararası Göç Görünümü raporunu yayımladı. Rapora göre, sadece Türkiye’de “3 milyon Suriyeli göçmen” bulunurken, 2016 yılı itibariyle göçmen sayısı 5 milyonu aştı. İstihdam, eğitim ve sosyal tarafta yapılacak çok işimiz var.
34 ülkeyi buluşturan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) verilerine göre, OECD ülkelerinde bulunan göçmen sayısı 2016 yılı itibarıyla zirve yapmış durumda. Bu durum tüm devletleri insani bir krizle karşı karşıya getirdi.
Söz konusu devletler, yerleşim, topluma ve işgücü piyasasına entegrasyon gibi pek çok konuda önlem almaya ve göçmen politikaları geliştirmeye devam ediyor.
Yeni yayımlanan bir OECD raporunda da gerek iç politika uygulamalarının gerekse uluslararası işbirliği çerçevesinin yeniden düşünülmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
5 milyon göçmen var
OECD tarafından yayımlanan 2017 yılı Göç Görünümü raporuna göre, 2015 yılında 4.7 milyon olan göçmen sayısı 2016 yılı itibarıyla 5 milyona ulaştı. 2016 yılı, göçmen sayısında art arda artış yaşanan üçüncü yıl. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan savaş, iç çatışma ya da sefalet nedeniyle insani yardım çığlığında bulunan çok sayıda insan, kendilerini kabul etmeleri beklentisi içinde gelişmiş ve gelişmekte olan dünyanın kapılarında bekliyor.
OECD ülkelerine yönelik olarak, 2015 yılında olduğu gibi, 2016 yılında da 1.5 milyon kişinin sığınma talebinde bulunduğu görülüyor. Söz konusu talebin en az üçte kişinin yönü Avrupa ülkeleri.
2017’nin daha ilk 6 ayında Avrupa sahillerine ulaşan sığınmacı sayısı 85 bine çıkmış. Bununla birlikte, OECD raporunda tek başına Türkiye’nin 3 milyon Suriyeliye geçici koruma sağladığının da altı çiziliyor.
Raporda mülteci kriziyle ilgili en büyük zorluğun insani acil durum olduğu ifade edilmiş. Çünkü sadece bu yıl Akdeniz’de kaybolan ve boğularak hayatını kaybeden insan sayısı 2 bini geçiş durumda.
Bu korkunç tablo nedeniyle OECD raporunda daha fazla eylem ve işbirliği için yüksek sesle çağrıda bulunuluyor.
Diğer taraftan, göçmenler konusundaki tek zorluk bu değil. Eğitim de acil önlem alınması gereken konular arasında. OECD ülkelerinde öğrencilere verilen ikamet izni sayısı 2015 yılında yüze 11 düzeyinde artmış ve daha da önemlisi çalışma izni alan 1.5 milyon öğrenci var.
‘Mevsimlik’ yükseliş
OECD raporunda gözler önüne serilen bir diğer gelişme, geçici göçün de artmış olması. OECD verilerine göre, 2015 yılı itibarıyla uluslararası firmalar içindeki mobilitenin yüzde 10’un üzerinde ve Avrupa Birliği içindeki geçici görevlendirmelerin de yüzde 3 oranında yükseldiğini söylemek mümkün.
Mevsimlik işçilerin istihdamı da pek çok ülkede artmış durumda. Örneğin, Polonya 2015 yılında 320 binden fazla mevsimlik işçiye ev sahipliği yapmış.
Bu rakam, 2014 yılındakinin neredeyse iki katı ve aynı zamanda, OECD ülkelerinde toplam mevsimlik çalışan sayısının yarısı.
Yüzde 67.4’ü istihdamda
Söz konusu artışa rağmen, 2016 yılı itibarıyla OECD genelinde göçmen nüfusun istihdam oranının bir önceki yıla göre 1 puan artarak yüzde 67.4 ile nispeten istikrarlı seviyesini sürdürdüğü görülüyor. Ancak yerel vatandaşlarla karşılaştırıldığında göçmenlerin işsizlik oranlarının daha yüksek olduğu ortaya çıkıyor.
Avrupa bölgesindeki OECD ülkelerinde ortalama olarak göçmenlerin işsizlik oranları 4.3 puan daha yüksek.
Göçmenlerin daha çok rutin görevleri içeren işlerde çalıştırıldıklarını söylemek mümkün. Buna göre, Avrupa sınırları içindeki OECD ülkelerinde yabancı topraklarda doğmuş olan işçilerin yüzde 47’si, yani neredeyse yarısı öncelikle rutin görevleri içeren mesleklerde çalışıyorlar. Bu aynı zamanda, göçmen işçilerin otomasyona bağlı olarak ortaya çıkan iş kaybı riskiyle daha fazla karşı karşıya oldukları anlamına da geliyor.
Geride bırakılmamalı
Sosyal politikanın ruhunda, toplumun hangi kesiminden olursa olsun, hiçbir ferdin geride bırakılmaması var. Bu anlamda, göçmenlerin toplumun gerisinde kalmaması ve sosyal bütünleşmenin sağlanması için sosyal politikalara ihtiyaç büyük. İyi haber şu ki pek çok ülkede bütünleşmeye yönelik çabalar artıyor. Örneğin, Almanya’da uyum kabiliyetini artırmak için stajlar ve mesleğe özel dil kursları verildiği, Polonya’da göçmen çocukları için devlet okullarında özel kabul derslerinin uygulamaya geçirildiği ve İsveç’te de üniversite mezunu göçmenlere yönelik olarak nitelikli işlerde istihdama girişlerinin hızlandırılması amacıyla özel ek dersler düzenlendiği görülüyor.
Göç iyi yönetilmeli!
Göçmenlerle ilgili olarak yapılan çok sayıda çalışmadan elde edilen sonuçlardan yola çıkarak, eğer iyi yönetilirse göçün gerek ev sahibi, yani göç alan ülkelere, gerek göçmenlere faydalı olduğunu söylemek mümkün. Türkiye, bu konuda tüm dünyaya karşı büyük bir sınav verdi ve sınavdan başarıyla çıktı. Gelişmiş ülkelerin göçmenlere bakış açısında, söz konusu kişileri ekonomiye ve topluma yönelik bir tehdit olarak değil, beceri, çeşitlilik ve ekonomik potansiyel bakımından getirdiği fırsatlar çerçevesinde yaklaşan Türkiye örneği yol gösterici olabilir.
(Milliyet, 26.07.2017)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN