Post image
Gerilim dolu bir İstanbul gecesi

 

Ebru D. DEDEOĞLU

Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni romanı Cerrab; gerilim dolu bir İstanbul gecesi, devletin karanlık oyunları ve insan ruhunun karmaşık labirentleriyle harmanlayarak okuyucuya unutulmaz bir hikaye sunuyor.

Sinema ve edebiyatın karanlık, tuhaf ve tekinsiz köşelerini ustalıkla keşfeden; ilk uzun metrajlı filmi Hiçbir yerde ve Rıza- Pus -saç üçlemesiyle birçok ödülün sahibi olmasının yanı sıra dört tane romanda da imzası bulunan, yönetmen, yazar Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni romanı Cerrah, İletişim Yayınları’ndan yayımlandı. Yazar, bu romanda baştan sona gerilim dolu bir İstanbul gecesini, devletin karanlık oyunları ve insan ruhunun karmaşık labirentleriyle harmanlayarak okuyucuya unutulmaz bir hikaye sunuyor. Cerrah, tesadüflerin gölgesinden ilerleyen bir düğümler zinciri. Devlet adına yüz değiştirme ameliyatları yapan cerrah Tarık Kara, bir yandan geçmişinin hayaletleriyle yüzleşirken diğer yandan derin devletin gölgeleri arasında kayboluyor.

Onun bu karanlık dünyaya bağlayan Numan, derin yapının karanlık sureti olarak her adımını kontrol ederken Tarık Kara’nın hayatı irili ufaklı bir dizi tesadüfle dolu olan bir gecede altüst oluyor. Karakterlerin geniş bir etkiye sahip olduğu bu romanda, Kara’nın karşılaştığı insanlar geçmişiyle hesaplaşmasına neden olurken Ethem Durmaz, eski dostluktan kalan hesapları yeniden gün yüzüne çıkıyor. Vehbi Çaylak ve oğlu Bahri Çaylak, siyasi güçle bireysel şiddetin iç içe geçtiği bir dünyanın temsilcisi olarak, Tarık Kara’nın içinde bulunduğu labirentin çıkışsızlığını daha da derinleştiriyor.

Karanlık sokaklar, tehlikeli tesadüfler ve devlete hizmet eden bir cerrahın ahlaki ve psikolojik ikilemleriyle dolu bu gece, aynı zamanda modern toplumun karanlık yönlerine güçlü bir ayna tutuyor. İstanbul’ un yağmurlu gecelerinden devletin gölgesine kadar uzanan bu yolculuk, Pirselimoğlu’nun usta işi kalemiyle benzersiz bir alıntıya dönüşüyor. Tarık Kara’nın bu karanlık gecede karşılaştığı karakterler, sadece birer figür değil, aynı zamanda toplumun karmaşık yapısının simgeleri olarak da karşımıza çıkıyor. Pirselimoğlu ile yeni romanını konuştuk

‘’ Daha önce tek gecede geçen bir senaryo ve roman yazmamıştım’’

– Başkahramanımız Tarık Kara roman boyunca derin bir içsel çatışma içinde. Bir yandan mesleki zorunluluklarını yerine getirirken diğer yandan Numan gibi karanlık figürlerle iş birliği yapıyor. Bu ikilem, toplumun bireyler üzerindeki baskısının bir yansıması mı?

Tarık Kara bir yanıyla sıradan bir vatandaş ve her sıradan vatandaşın bilindik ıstıraplarına, hazlarına, beklentilerine, hayal kırıklarına, korkularına sahip. Bu nedenle başına gelen beladan sıyrılması karşılığında kendisine karanlık  labirentin kapısını açan Numan’a neredeyse minnet duymasının çok da anlaşılmaz hal olmadığını kabul etmek gerekir. Nedir ki, bunun yarattığı huzursuzluktan da azade değil… Onun çelişki içerisinde bırakan,- az çok hepimizin aşına olduğu- kurtulamadığı, güç karşısındaki bu zayıflığı.

– Devleti ve onun karanlık yapısını sembolize eden Numan karakterinden bahsetmişken, onun Tarık Kara üzerindeki etkisini, bireyin totaliter rejimlerine karşı çaresizliğini anlatan bir metafor mu?

 Tarık Kara, sistemin kendisine verdiği görevi yerine getirmekle mükellef birisi, ama diğer taraftan sıradan bir vatandaşın bütün korkularına sahip. Bence onun çekici hale getiren de bu çelişkiyi taşıması. Rejim adına çalışıyor olmasının onu koruyabildiği bir alan var ve onun içinde kaldığı müddetçe kendisini az çok emniyette hissediyor. Diğer taraftan bunun yarattığı huzursuzluğu yok sayma adına da acıklı bir çaba içerisinde. Onunkisi bu kaynayan topraklarda sık rastlanabilecek bir ruh halidir denilebilir.

– Romanın atmosferi, klasik kara anlatı unsurları taşıyor. Kara anlatı ile polisiye gerilim arasında nasıl bir denge kurdunuz? Özellikle Tarık Kara’nın bir  gecede yaşadığı olayalar zincirinin kurgularken ve gerilimi bu denli yüksek tutmanızda sinema gücünüzü ve tecrübenizi kullandınız mı?

 İki ayrı disiplin olsa da roman yazarken de senaryo kaleme alırken de kurduğum hikaye zihnimde sadece kendimin izlediği bir film sekansı olarak harekete geçiyor. Bu açıdan hem yazar hem yönetmen olmak iki taraf adına da fayda sağlıyor olmalı. Daha önce gecede geçen bir senaryo ve roman yazmamıştım. Bu gerilimi dengede tutma adına benim için de heyecan verici bir imtihan oldu.

-Roman boyunca bir çok beklenmedik karşılaşma ve tesadüf yaşanıyor. Tesadüflerin bu denli önemli olduğunu bir hikayede, bu olaylar dizisi karakterlerin kaderini nasıl etkiliyor?

Hikayelerde dolaşanların kaderlerine dair tesadüfler, hayatın sunduğu tuhaflıklar karşısında pek zavallı kalırlar. Hayatın bu konudaki üretkenliği tasavvurumuzu takatsiz bırakacak ölçüde. Yine de bu meseleye takıntılı olan bir yazar tesadüfler, tevafuklarla cenk edip oynayabileceği kendince bir alan yaratabilir. Neticede yazar da yarattığı karakterlerin gidecekleri menzilleri hakkında az çok tasarruf sahibi sayılır. Ama harita aslında kimin elindedir emin değilim.

‘’ İki farklı baba oğul ilişkisi var’’

– Vehbi Çaylak ve oğlu Bahri, sadece siyasi güç ve otoriteyi değil, bir tür psikolojik güç dengesini de temsil ediyor. Bahri Çaylak’ın şiddete meyilli yapısı, babasıyla olan iktidar ilişkisinde de etkin mi?

Romanda iki ayrı ailedeki -Karalar ve Çaylaklar- iki farklı baba oğul ilişkisi var aslında. Güç ve iktidar sahibi Çaylak ailesininki bilmediğimiz bir hikaye değil. Gizli tutulamayıp gazetelere düştüğünde haberdar olup dehşete kapıldığımız hikayelerden biri. Ancak Çaylaklarınki hep gizli kalmaya mahkum olanlardan.

– İstanbul, Cerrah romanında adeta bir karakter gibi, karanlık ve tekinsiz bir yer olarak betimleniyor. İstanbul’un mekânsal olarak bu kadar önemli bir rol üstlenmesi karakterlerin ve olayların şekillenmesinde nasıl bir etkiye sahip?

İstanbul daha önceki romanlarımda, filmlerimde de böylesi bir karakter olarak yer alıyor. Burası hakikaten dehşet verici ölçüde korkutucu ve bir o kadar da harikalar sunan bir şehir. En çok da sürekli sürprizler barındırmasına bayılıyorum. Onun içinde dolaşan karakterler de nasiplerine düşeni alıyorlar tabii olarak.

Cerrah

Tayfun Pirselimoğlu

İletişim Yayınları

Roman-143 sayfa

(Oksijen, 13-19 Eylül 2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN