Post image
Gerçekleri Saklamak Esas mıdır?

Fikret İlkiz

fikret-ilkiz_259133

Bilgi edinme hakkı temel insan hakkı mıdır? Evet, öyledir ve bu hakka işlerlik kazandırmak için 2003 yılında 4982 sayılı “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” kabul edilmiştir.

Amacı, “demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin” esas ve usullerin düzenlenmesidir. Bu Kanuna göre; herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.

Ama bu Kanun Türkiye’de bilgi edinme hakkını sağlamadı. Sadece bilgi edinmeme hakkının düzenlenmesine yarayan bir kanun oldu.

Kanun vardı ama bilgi edinme hakkı Anayasada yoktu. 12 Eylül Referandumu ile 2010 yılında  “hak” olarak Anayasada tuhaf bir biçimde yer aldı.  Anayasanın “Dilekçe Hakkı” başlıklı 74. maddesi “VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” olarak değiştirildi. 74. maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kalktı ve yerine “Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir” şeklinde yeni bir fıkra eklendi:

Böylece 2003 yılında kabul edilmiş olan Bilgi Edinme Hakkı Kanununda yer alan “Herkes, bilgi edinme… hakkına sahiptir” cümlesi Anayasaya taşındı.  

Anayasa yapılan bu tuhaf aktarmanın, yani bilgi edinme hakkının gerekçesi çok kısadır:

Bireylerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen iş ve işlemlerle ilgili olarak bilgi edinebilmesi, kamu yönetiminde şeffaflığın sağlanması bakımından büyük öneme sahiptir. Bilgi edinme hakkı, bu konuda çıkartılan özel bir kanunla düzenlenmiş bulunmasına rağmen, Anayasada bu hakkı doğrudan düzenleyen açık bir hüküm yer almamaktadır. Günümüz toplumunda büyük öneme haiz olan bu hakkın garanti altına alınmasının ileri bir adım olacağı düşünüldüğünden, madde de yapılan değişiklikle bilgi edinme hakkı Anayasada açıkça düzenlenmektedir.”

Brezilya’da 1988’de, Kolombiya’da 1991’de, Paraguay’da 1992’de ve Arjantin’de 1994’de Anayasa değişiklikleri sırasında “halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkı” kabul edilmişti. Türkiye’de ise 2010 yılında Anayasada “bilgi edinme hakkı” olarak yer aldı.

Soran olursa eğere; Anayasa da bilgi edinme hakkı var mı? Var!

Peki, uygulamaya baktığımızda bu hak Türkiye’de var mı? Hayır yok!

Bu hak sadece kanunlarda yazılıdır, bizim ülkemizde halkın bilgi edinme hakkı yoktur. Gerçekleri öğrenme hakkı ise hiç yoktur.

Gerçeğe çıkan tüm yollar, devletin “sır” alanları ile kanunen kapatılmıştır.

Sadece varlığı kanunlarda “yazılı” olan temel haklar vardır ve aslında yoktur. Halkın gerçekleri öğrenme hakkının önünde yasaklar, bilgi edinme hakkının önünde ise türlü çeşitli kanuni engeller ve sınırlandırmalar vardır. İşin özeti budur, örneği çoktur.

Örneğin sınırlı sayıda yayın organına tebliğ edildiğini varsaydığım, medyada sadece yayın yasağı olarak “haber” olan ve bu şekilde medyaya duyurulan ama tebliğ edilmeyen ve tipik olarak halkın bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkının önünde sansür yaratan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi kararıdır.

Ankara C. Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun “Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğunda bulunan ve İŞİD terör örgütü tarafından bilinmeyen bir yere götürülen Türk vatandaşlarının güvenliklerinin sağlanması için CMK 157 ve 5187 sayılı Basın Kanunun 3. Maddesine göre olay ve soruşturma konusunda yayın yasağı konulması” talep edilmiş. Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi 15.06.2014 tarih ve 2014/377 D.İş sayılı kararı ile bu talebi reddetmiştir. Bunun üzerine Başsavcılık 16.06.2014 tarihli 2014/84425 soruşturma sayılı yazısı ile bu karara itiraz etmiştir.

İtirazı inceleyen Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi kararında; “ Ankara C. Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun; mağdur edilen Başkonsolos ve görevlilerin yaşamsal güvenliklerinin sağlanması ve bu konuda gereksiz gerçeğe aykırı ve devletin zafiyetini ortaya koyacak şekilde yayınlar yapılması nedeniyle…”  yürütülen 2014/84425 soruşturmasına ilişkin olarak soruşturma konusunun “gerçek bir olaya” dayandığının anlaşıldığı belirtilmiştir.

Bu nedenlerle “ kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, milli güvenlik hususları” nazara alınarak Başsavcılık itirazı kabul edilmiş ve Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesinin kararı kaldırılmıştır.

Mahkeme Hâkimi bu soruşturma dosyası ile ilgili olarak “…her türlü yazılı, görsel basın ve internette soruşturma tamamlanıncaya kadar CMK 157 ve 5187 sayılı Basın Kanunun 3 ve Anayasanın 26/2 maddesi gereğince YAYIN YASAĞIKONULMASINA…” karar verilmiştir.

Demek ki “soruşturma tamamlanana kadar” yayın yasağı sürecektir. Olaydan anlaşıldığına göre açılan bu Soruşturmada sürerken suç failleri İŞİD militanları yakalanıp haklarında Türkiye’de dava açılana kadar yayın yapmak yasaktır. Varsayımsal olarak ve “muhtemelen”; soruşturma devam ederken yayın yapılırsa eğer; bu yayın “gereksiz” ve “gerçeğe aykırı” ve “devletin zafiyetini ortaya koyacak şekilde” yapılmış “yayın” olarak kabul edileceğinden; kamu güvenliği, toprak bütünlüğü ve milli güvenlik ihlal edilmiş sayılacaktır.

Bu bir mahkeme kararıdır. Yayın yasağıdır. Kanuni dayanağı vardır ama ifade özgürlüğü bakımından kabul edilemez bir karardır. Hukuka, anayasaya ve kanunlara aykırıdır.  Halkın bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkının ihlalidir. Yayın yasağı açıkça sansürdür. Soruşturmanın konusu olan bu olayda asıl olan; olup bitenlerin bilinmesi ve gerçeklerin öğrenilmesi esastır. Çünkü bu olay bakımdan şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine bağlı bir yönetimin, hukuk devletinde halkından gizleyeceği bir şey olmamalıdır.

Öte yandan halkın bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkını sağlaması gereken ve halkın gözü, kulağı olan medya organlarının, bu tür hukuka aykırılıklarla, yayın yasakları ve sansür kararlarıyla ilgili haber yapması, yasağa rağmen yayın yapması, yasağı tanımaması gibi ilkesel tavrı veya bu tür sorunları da kalmamıştır.

Yayın yasağı var mıdır? Vardır. Kararı kim vermiştir? Mahkeme vermiştir. O halde ortada bir mahkeme kararı bulunduğuna göre ona uymak gerekir. Yasak, yasaktır. Artık mahkemenin yayın yasağı koyduğu konu hakkında yayın yapılamaz. Bu durum normaldir!

İzlenen yol budur ve yayın yasakları artık kimsenin umurunda değildir.

Halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkı;  her şeye rağmen ve özellikle yayın yasaklarının getirdiği “bilgisiz bırakılma” ve “gerçeği saklama” alışkanlıklarına dayalı devletin “sır” alanlarını sürekli genişlettiği ileri demokrasiye rağmen “vardır”.

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN