Songül HATISARU
BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’ndaki tek Türk ve 7 kadın üyeden biri olan Dr. Nilüfer Oral, kadınların dünya genelinde zor koşullarda bulunduğunu söylüyor. BM’nin bu zorlukları aşmak için irade ortaya koyduğunu anlatan Oral, bunun kadar daha önemli bir noktanın da ‘temeli korumak’ olduğunu vurguluyor. Oral, “Hakları zorlukla kazandık.Gençler unutuyor. O zaman hakları kaybetmek kolay hale geliyor” diyor.
Her 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaştığında, içime hem güzel bir heyecan hem de bir karamsarlık doğuyor. Karamsar hissediyorum çünkü Kadınlar Günü’ne özel bir yazı hazırlamayı planlarken ister istemez, cinayete kurban giden, cinsel saldırı kurbanı olan kadın ve kız çocuklarının sayılarını görüyor hiç hatırlamak istemediğim bir ülke gerçeği ile yüzleşiyorum. Ancak bir yandan umutlanıyorum, çünkü başarılarını uluslararası alana taşımış ve bununla böbürlenmeyi o kadar da sevmeyen kadınlarla da bu vesileyle tanışıyorum. Birkaç hafta önce bu ikinci gruba örnek olacak bir kişi ile tanıştım. Kendisi Türkiye’nin adını 25 yıl sonra BM Genel Kurulu’nda tekrar okutan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Nilüfer Oral.
25 yıl sonra ilk temsil
Nilüfer Oral, eğitimini Kanada, ABD ve Fransa’da tamamlayıp Türkiye’ye dönmüş bir uluslararası hukuk uzmanı. Yani kendisi tersine beyin göçünün örneği. Ancak kendisinin asıl önemi, bizi uluslararası alanda temsil ediyor oluşu. Nilüfer Oral, Birleşmiş Milletler Uluslararası Özel Hukuk Komisyonu’nda Türkiye’yi 25 yıldan sonra ilk defa temsil eden bir isim oldu.
Uluslararası Hukuk dünyasının en başarılı isimlerinin yer aldığı BM Uluslararası Hukuk Komisyonu bu yıl 70’inci yılını kutluyor. 70 yıldır var olan bu komisyonda ise bugüne kadar toplamda sadece 7 kadın üye olabilmiş. Nilüfer Oral bu 7 kadın üyeden biri. Kendisiyle BM Komisyonu, bu komisyona seçilmesi ve hukuk dünyasında kadın olmak üzerine bir söyleşi yaptık.
Avrupalılarla yarıştı
– Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu ne yapar? Üyeler kimler?
Komisyon, uluslararası hukuktaki boşlukları tespit etmek ve anlaşma gerekiyorsa anlaşma taslağı hazırlayıp BM Genel Kurulu’na sunmakla görevli. Zaman zaman prensipler ve görüşler de geliştiriyor. Uluslararası hukuku geliştirmekten sorumlu… BM’nin en üst organlarından biri diyebiliriz. Komisyon olarak yapılan çalışmalar Genel Kurul’a gidiyor. Dolayısıyla Genel Kurul’un hemen altında yer alan bir BM organı. Elbette komisyonda yer alan hukukçular da uluslararası hukuk alanında en üst düzeyde yer alan hukukçular.
– Seçim sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Dışişleri Bakanlığı beni Ağustos 2015’te resmen aday ilan etti. Gösterilen adaylar, adaylık ilanının ardından ciddi ve uğraş gerektiren bir sürece giriyorlar. Dışişleri Bakanlığı, New York’taki daimî temsilciliklerimiz ve büyükelçilerimizin de dahil olduğu bir grup üye ülkelerden oy alabilmek için ciddi bir lobicilik faaliyetine giriyor. Bir senelik seçim sürecinde 190 ülkeyle birebir görüşme yapıldı. Benim kendimi tanıtmam ve güven kazanmam için de birçok etkinlik düzenlemem ya da etkinliklere katılıp neden beni seçmeleri gerektiğine dair ikna çalışmaları yapmam gerekti. Buradaki önemli konulardan bir tanesi, adaylıkların bölge bölge olması. Türkiye için zor tarafı, bizim Batı Avrupa ve diğer ülkeler arasında yer almamızdı. Yani benim rakiplerim Fransa, İngiltere, ABD, Avustralya, Almanya, İspanya, Portekiz, Finlandiya ve Avusturya’ydı. Bu adayları BM Genel Kurul oyladı, yani toplamda 193 ülke oy verdi. Dışişleri Bakanlığı bu süreçte bizi oldukça destekledi. Onların desteği olmadan bu sürecin işlemesinin de imkânı yok. Ülkeler aday gösteriyorlar ancak seçildiğiniz anda bağımsız üye oluyorsunuz.
Piramidin tepesinde erkek var
– Komisyonda kadın üye olmak nasıl peki?
Buradaki önemli nokta komisyonun bu 70 yılda içerisinde sadece yedi kadın üyesinin olmuş olması. İlk kadın üye 2001 yılında komisyona girmiş. 70 yıldır uluslararası hukuku geliştirmekten sorumlu olan bu denli önemli bir organda sadece yedi kadın üyenin görev yapmış olması oldukça düşündürücü. 2001’de iki kadın seçildi. 2016’da ilk kez dört kadın birden seçildi. Türkiye toplamdaki bu yedi kadın temsilciden biri. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in önemli hedeflerinden biri de BM’de artık cinsiyet eşitliğini oluşturmak. Çünkü mevcut durumda da ağırlık erkeklerden yana. BM içerisinde de eşitlik sağlanması için bir çaba söz konusu. Halen karar verme mekanizması erkek ağırlıklı. Güvenlik Konseyi’nde de aynı durum geçerli, yine erkek ağırlıklı. Piramidin tepesinde erkek var.
– BM bu konuda çalışıyor mu ki?
2015 yılında BM ülkeleri bağlayıcı olmasa da sürdürülebilir kalkınma için 2030 ajandasını kabul etti. Ajandada farklı birçok konuya temas ediliyor, onlardan biri de tamamen kadınlar ile ilgili. 2030 yılına dek kadınların konumunu güçlendirmek için eğitimden sağlığa her alanda çalışmalar yapılması için karar alındı.
Hedeflerden biri de yoksulluğu önlemek. Bu da bir yerde kadına dokunuyor elbette. Bu hedefler ciddiye alınmalı ve ülkeler bunu kendi politikalarına dahil etmeli. Cinsiyet eşitliği artık öncelikli bir konu. Aslında hepimiz görüyoruz, kadınlar karar verme mekanizmalarında oldukça az.
Genç kadınlar feminizmi kötü sanıyor
– Kadınların hakları ve yaşam koşulları konusunda diğer ülkelerle karşılaştırıldığımızda ne durumdayız?
Kimi ülkelerin şu anda bizden daha ileride oldukları konular olsa da bizim de bir temelimiz var ve bu temeli korumamız gerekiyor. Elbette kendimizi geliştirmemiz gereken bir sürü alan var, ancak temelimizi koruyup geliştirmemiz gerekiyor. Zaten dünyada kadınların durumu kolay değil, zor. Kadınlar için bugün kadın olarak vardığımız noktaya gelmek dahi kolay olmadı. Biz buraya birçok zorluklarla geldik ve bu haklarımızı da zorluklarla kazandık. Bazen gençler bunu unutuyor. Mesela ben kendimi hep feminist olarak adlandırdım, ancak şimdi bakıyorum bazı genç kadınlar için feminizm kötü bir konu gibi algılanıyor. Halbuki feminizm kadın hakları demek, kadın erkek eşitliği demek. Gençler kadın haklarının nereden geldiğini ve ne zorluklarla kazanıldığını anlamadıklarında, o hakları kaybetmek de kolay hale geliyor. Dünyada da kadınların durumu oldukça tartışmalı. Şiddetten tutun eğitime dek.
Kadın ve erkeklerin aynı işte aynı maaşı almaları için 68 yıl geçmesi gerekiyor
2015’in Eylül ayında, BM’nin 193 üye ülkesi BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Ajandası’nı kabul etti. 17 tane sürdürülebilir kalkınma hedefinin yer aldığı 2030 Ajandası birçok küresel soruna temas ediyor. Yoksulluğu yok etmekten eşitsizliklerle mücadeleye; iklim değişikliğinden çatışmaların sona erip barışın sağlanmasına kadar. 2030 Ajandası net: Kalkınma ancak kadın ve erkekler için eşit faydalar getirirse sürdürülebilir olur. Cinsiyet eşitsizliği sürdürülebilir kalkınmanın her alanında bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bir evde yaşayanlar yeterli yiyeceğe sahip olamıyorsa, ilk açlık çekmeye başlayanlar sıklıkla kadınlar oluyor.
Ücret eşitsizliği
Kız çocukları okul ve üniversitelerde erkek öğrencilerden daha başarılı olsalar da bu başarı iş hayatında kazandıkları maaşlarda karşılığını bulmuyor. Cinsiyetler arası maaş farkı küresel anlamda yüzde 23 yani kadın ve erkeklerin aynı iş için aynı maaşı almaları için 68 yıl geçmesi gerekiyor! Kadınlar her ne kadar siyasi parti ofislerinde, seçim süreçlerinde başarılara imza atmışlarsa da bu başarı parlamento koltuklarına yansımıyor. Ulusal parlamentolarda kadınların oranı yüzde 23.7. Tüm bunlara ek olarak bir de kadın politikacılar düzenli olarak cinsel saldırılara ve online tacizlerle maruz kalıyorlar. Son bir yılda, her beş kadın ya da kız çocuğundan biri çok yakın ilişkisi olan biri tarafından (eş/aile bireyi vs) fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldı. Buna rağmen dünyada 49 ülkenin bu tarz şiddete karşı kadını koruyan bir yasası da mevcut değil.
(Milliyet, 05.03.2018)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN