Post image
Geçmişin ziyareti

Tuğçe MADAYANTİ DİZİCİ

Licorice Pizza filminin enerjisi o kadar dinç ki izlerken filmi düşünmeye, değerlendirmeye vakit bile bulamayacaksınız. Filmin ‘sinema’ya dair dokunuşları ünlü isimlerin küçük sahneleriyle gerçekleştirilmiş.

Paul Thomas Anderson (PTA), son derece öz-bilinçli stilinden kaynaklanan özgünlüğü, senarist, yönetmen, yapımcı ve görüntü yönetmeni olarak filmlerinde rol oynaması, filmlerinin yapım aşamalarının tümünü sahiplenmesi, prömiyerlerini sanatçılar için bir sığınak görevi gören film festivallerinde yapması ve de stüdyo müdahalesini en minimumda tutması ile auteur prestij kartını elinde tutan ender isimlerdendir. Kişinin mükemmel bir yönetmen olmasına dair arayışın ötesindeki çağdaş incelemelerde, kişi hakkında auteur tespiti yapabilmek için yönetmenin film külliyatının ne söylediği ve bunları nasıl söylediğinin değeri önceliklidir. Auteur kavramının incelenmesi için bu elbette başlı başına yeni bir arayış sistemi değil, ancak auteur kişinin filmlerinden biri harika olduğu için diğerlerinin de harika olması gerektiğine dair inanış değerlendirmelerde hata yaptırabilir. O yüzden PTA gibi günümüz auteur yönetmenlerinin filmlerini incelerken bu inanıştan vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

 

PTA, hikâyesini lisedeyken, Philip Baker Hall’un canlandırdığı bir karakterden esinlenerek yazdığı ilk kısa film senaryosunu, New York Üniversitesi film okulunu bıraktıktan sonra 1993’ te PBS’te Philip Baker Hall’ un kişisel asistanlığını yaparken ona vermesiyle başlamış her şey. Ve Hall, Cigarettes & Coffee isimli bu kısa film senaryosunu okur okumaz, okuduğu şeyin sıradan bir kalemden çıkmadığını anlamış ve filmde oynamış. Aslında bu kısa film PTA’nın “Hard Eight” (Sydney olarak da bilinmekte) isimli çekeceği ilk filmin temelini o zamanlarda oluşturmuş. Philip Baker Hall, John C. Rilley, Gwyneth Paltrow ve Samuel L. Jackson’ın rol aldığı, çulsuz genç bir adamı kanatlarının altına alan profesyonel bir kumarbazın hikâyesini anlatan, karanlık motiflerle erken dönem noirlara yakın duran, derin karakterli diyalog ağırlıklı senaryosu ile PTA’nın nasıl bir yönetmen olacağının tüm belirtilerini bu ilk filminde bulmak mümkün. Ateşli Geceler (Boogie Nights) filmi ile ünlenen yönetmenin filmografisi de zaman içerisinde kendisi gibi derinleşti ve o da yönetmen olarak büyüdü; melodramda zirveyi gören Magnolia, Adam Sandler’ın yer aldığı Punch-Drunk Love, başyapıt sayılabilecek Kan Dökülecek (There Will Be Blood), devasa fikirlere sahip bir senaryo ile Amerikan kimliğini sorgulayan Usta (The Master), otçu-felsefi noir tadındaki Gizli Kusur (Inheret Vice) ve Thomas Pychon’un romanından uyarladığı Phantom Thread filmleri geldi.

NOSTALJİK PLAK DÜKKÂNI

PTA’nın, bu son filmi çekerken ne kadar keyif aldığını tüm film boyunca hissettim. Ben de bir izleyicinin alabileceği keyfi en üst seviyede aldığımı söyleyebilirim. Licorice Pizza, auteur ehliyetli Anderson’ın kendi hayatından esintiler barındıran evrensel bir gençlik hikâyesi. Son derece duygusal, büyüleyici ve nostaljik bir dünyada geçen bu büyüme hikâyesinin açılışındaki, yönetmene has kamera hareketleri eşliğinde ilerleyen 4 dakika uzunluğunda plan sekans sahnesi, filmin nasıl bir ustalık işi olduğunun kanıtı adeta. Keza finalindeki plan sekans için de geçerli bu dediklerim. Yönetmenin yetiştiği bölge olan Kaliforniya San Fernando Vadisi’nde 1970’lerde geçen hikâyenin ayrıntılara gösterdiği titizliği fark edenler için filmin çok daha tatlı bir edası olacağına ise eminim. Gary Valentine rolünde, artık aramızda olmayan ve en iyi performanslarını PTA filmlerinde görmüş olduğumuz Philip Seymour Hoffman’ın oğlu Cooper Hoffman yer almakta. Hep bir sonraki büyük girişimini düşünen, 15 yaşındaki öğrenci, aktör ve dümenci Gary karakteri ile genç oyuncu Cooper Hoffman hem kendisine hem de yarattığı karaktere hayran bıraktı. Kendinden emin oyunculuğu ve yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesiyle filmin her sahnesinde adeta parladı. Ona eşlik eden Alana Kane (Alana Haim) ise özgüvenli hali, hazırcevaplığı ve her türlü becerileriyle harika bir genç kadın karakteriydi. Zaten filmin kalbi Gary ve Alana hikayesi. Aynı zamanda itici ve çekici olabilen bu ikilinin film boyunca aralarında oluşturdukları dinamik filmin enerjisini yönetmenin hayal ettiği yere sabitlemiş diyebilirim. İnanın filmin enerjisi o kadar dinç ki izlerken filmi düşünmeye, değerlendirmeye vakit bile bulamayacaksınız. Filmin “sinema”ya dair dokunuşları ünlü isimlerin küçük sahneleriyle gerçekleştirilmiş; zamanın ünlü yönetmeni William Holden’ı Jack Holden ismiyle Sean Penn’in, berberlikten yapımcılığa geçen John Keepers’ı Bradley Cooper’ın canlandırması, Lucy Doolittle karakterinin eğlenceli bir sahne ile yer alması gibi. Tatlı diğer sürprizlerden biri ise oyuncu yönetmen Benny Safdie’nin (Uncut Gems) yerel politikacı rolüyle kısa da olsa filmde yer almasıydı.

FİLMİN MÜSTESNA İSMİ

Farklı dönem hikâyelerinde kullanılan film müzikleri belirli bir sosyo-kültürel ortamı simüle edebilen en önemli unsur. Ve PTA’nın filmlerinde müziğin her zaman önemli bir rolü var, ancak bu sefer müzik ile doğrudan bir bağlantı kurmuş yönetmen. Kaliforniya’nın 70’ler pop kültürünü yansıtan film, adını 1969’da James Greenwood tarafından kurulan Güney Kaliforniya plak mağazaları zinciri ‘Licorice Pizza’dan almış. Diğer dört filmde olduğu gibi, Radiohead gitaristi müzisyen Jonny Greenwood ile PTA bu filmde de beraber çalıştı. Ve Greenwood’un, dönemin müzikleri ile kendi müziğini birleştirerek filmin drama ve komedi arasındaki dengesini ferahlatıcı bir şekilde kurduğunu görüyoruz. Geçmişin yeniden ziyaret edilmesi ile gerçeklerin nasıl aktarılacağı konusunda PTA ve Greenwood’un uyumu eşi benzeri az bulunur bir güç kaynağı olmuş. Geçmişin, bugünün bakış açısıyla yeniden gözden geçirilmesine olanak sunan Licorice Pizza, tarihsel olarak bireysel ve kolektif anlatı biçimlerini ustaca tekrardan üreten, sıcak hikayesiyle gülümseten, senenin özellikle de Oscar ödüllerinin en iddialı filmi.

(Birgün, 08.01.2022)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN