Post image
Fransız yapımı ‘Hayat Okulu’ gösterimde…


Sungu ÇAPAN

Adeta çocuk edebiyatımızın köşetaşı yazarlarından bir Kemalettin Tuğcu romanı tadında seyreden, yer yer duygusallığın doruğa çıktığı, bildik tema ve klişeler üzerinden aileye yönelik kotarılmış, sonuçta orta karar, çevreci bir çağdaş masal izlenimi veren, 2017 yapımı bir Fransız filmi seyrettim, temmuz sıkıntısına gark olduğumuz bu hafta: “L’ecole Buissonniere-Hayat Okulu”.

Senaryosunu Jerome Tonnerre’le birlikte yazan Nicolas Vanier’nin yönettiği “Hayat Okulu”, 1927’nin Paris’inde yetkililere başvuran Celestine (Valerie Karsenti) adındaki taşralı, kısır bir kadının, kan bağı bulunmayan, 10’lu yaşlardaki öksüz-yetim Paul’ü (Jean Scandel) zor şartlarda yaşadığı yetimhaneden alıp memleketi Sologne’a götürmesiyle başlıyor. Doğal hayatın süregeldiği, tavşan, geyik, tilki, yabani domuz, sülün, ördek, vb. gibi hayvanlarla ve nehirdeki kocaman balıklarla dolu, cennet gibi ormanlarla büyük, geniş arazilerden oluşan Sologne’un efendisi ve yörenin ağası olan, yaşlı bir kontun (François Berleand) şato gibi malikanesinde hizmetkârdır Celestine ve yine kontun emrindeki kaçak avcıları engellemekle görevli, orman jandarması kocası Borel’le (Eric Elmosnino) beraber malikanenin müştemilatında oturur.

Memur zihniyetli Borel’in tam zıddı olan, nehir kıyısındaki salımsı gecekondusunda yaşayan, gece karanlığında, Borel ormandayken gizli gizli ziyaret ettiği Celestine’le de bir kaçak aşk yaşayan, Paul’e de bir çeşit hayat eğitmenliği yapan, özgür ruhlu, yerel balıkçı Totoche’la ( Fransız sinemasının eski toprak oyuncularından François Cluzet filmin lokomotifi) yakın arkadaş oluyor küçük Paul zamanla, çingene dilberi Bella’yla (Ilona Cabrera) da kırıştırıyor.

Doğum yaparken ölen kızının acısıyla doğan çocuğu (yani torununu) hiç umursamayan, Paris’de baba parası yiyerek sefih bir hayat süren ve ölümünü bekleyen, paragöz oğlu Bertrand’dan (Thomas Durand) da hiç hazzetmeyen, çevredeki doğal hayata hamilik edip, zaman zaman yörede kamp kuran çingenelere de kol kanat geren mutsuz kontun tekdüze yaşamını renklendirir ilişkileri yakınlaştıkça gariban Paul (malum kan çeker hesabı). Aslında Celestine’in yetimhaneden kurtarıp (evlat edinmese de) bakıcılığını üstlendiği Paul’ün kontun torunu olduğunun ortaya çıkacağı, ‘mutlu son’lu bir finale çıkan “Hayat Okulu”, dramdan komediye gide gele, 2 saatlik bir masal gibi seyreden, sıcak bir aile filmi özetle. Harika doğal ve yabanıl hayat görüntüleri, özel bir itinayla kaydedilmiş orman-hayvan çekimleri, sonu tatlıya bağlanan Totoche-Borel gerilimiyle sürükleyici kılınmış klasik anlatımı, beylik konusunu çekilir kılan yeterli performanslar çıkaran kalabalık oyuncu kadrosunun da katkısıyla, aslında Arjantinli kadın yönetmen Lucrecia Martel’in “Zama”sı dışında sıradan filmlerin gösterime sokulduğu yeni haftanın bir adım öne çıkan filmlerinden biri sayılabilir “Hayat Okulu”.

Hikâyesi kadar hatta hikâyesini aşan şahane görselliğiyle akılda kalıyor yönetmen Nicolas Vanier’nin imzasını taşıyan bu Fransız filmi. Başarılı görüntü yönetmeniyse Oliver Horlait . Aslında düzenin sınırlamalarına aldırmaksızın, çayır çimen çalılıklarda özgürce yaşamak anlamına gelen “L’ecole Buissonniere-Hayat Okulu”, Fransız sineması meraklısı seyirciye nispeten çekici gelebilir sanırım.

(Cumhuriyet, 06.07.2018)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN