İpek ÖZBEY
Kadınlar zehirliyor ‘Cinayet Sohbetleri’ Doğan Kitap etiketiyle önümüzdeki hafta çıkacak. Kitabın yazarlarından Mesut Demirbilek ile buluştuk. Annesini kesip kurban bayramında komşulara dağıtan adamın kan donduran hikâyesini dinledik, ‘katil erkek’ ve ‘katil kadın’ arasındaki farkları konuştuk.
Ören Bayan’ın eski sahibi Jak-Georgia Karako çifti Ortaköy’deki evlerinde bıçaklanarak öldürüldü. Cinayeti itiraf eden Özbekistanlı hizmetçiler saklandıkları Kumkapı’da yakalandı ve tasarlayarak adam öldürmek suçundan tutuklandı. İtirafa göre, Farkhodjon Yusufova’nın eşi patronlardan hasta çocukları için para istemişti ve patron bağırmıştı. Adam mutfaktan bıçağı kaptı, çifti yatak odasında öldürdü, cinayet aletini de Kabataş’ta denize attı. “Suçluların bulunması açısından basit bir cinayetti” diyen Mesut Demirbilek, dokuz yıl İstanbul Cinayet Bürosu’nda dedektif olarak çalıştı. Başbakanlık bursuyla New York’a gitti, suç araştırmaları ve teknolojileri üzerine yüksek lisans yaptı. Komiser Colombo ve Baretta’yı izleyerek hayalini kurduğu ve 22 yıl yaptığı polisliğin ardından 2005’te emniyet müdürü rütbesindeyken emekli oldu. Sarai Sierra cinayeti gibi Türkiye gündemini meşgul eden pekçok cinayetin şifrelerini televizyon ekranlarından daha ilk günden verdi. “Ben İstanbul’u cinayetleriyle tanıdım” diyen Demirbilek, 22 yıllık polislik hayatında yaşadıklarını Onur Akhan’la birlikte kitaplaştırdı.
Burnunuz ilk ceset kokusuyla nasıl tanıştı?
– Cinayet büroya gider gitmez sizi hemen sahaya göndermezler. Tozlu rafların arasında dosya okur durursunuz. “Ne olur beni olay yerine götür” diye amirlerinizin gözünün içine bakarsınız. Öyle bir günde gittim. Belgrad Ormanları’nda bir kadın cesedi vardı. İlk kez burnum ceset kokusuyla, orada, o ağustos sıcağında tanıştı. Her tarafta sinekler var. Ceset taze bir ceset de değil, 10 günlük falandı. Yere atılmış bir yatak… Seks işçisi kadınlardan biri müşterisi tarafından öldürülmüş.
İnsan ceset kokusu derken bile fena oluyor. Nasıl alıştınız?
– O kadar kolay olmuyor tabii. O gün yanımdaki memur arkadaşlar tecrübeliler, hemen girdiler, cesedin üstünü başını araştırıyorlar, üzerinden kimlik bulmaya çalışıyorlar. Ben de sizin gibi merak ettim, nasıl dayanıyorlardı bu kokuya. Çünkü ben habire kolonya koklamaya çalışıyorum. Bir süre sonra kafayı bulmaya başladım. Baktım sigara falan içiyorlar. Meğer kokuyu bastırıyormuş. Sonraki günlerde ceset kokusu duyan burnum kendiliğinden kapanmaya başladı.
Bir de kesik baş cinayeti üstünde çalışıyorsunuz, kesik baş bir poşetin içinde kucağınızda. Emniyete gidip, arkadaşlarınızla bu konuda şakalaşıyorsunuz. Cinayet kadar ürküttü bu beni, nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsunuz?
– Soğukkanlılık demek doğru olur mu, peki öyle diyelim. İki tercihim vardı. Ya bunlardan sürekli olarak korkacaktım, iğrenecektim ki bu şuna benzer, cerrahsınız kan tutuyor. Ya da yapamayacaktım. İlk kokuyu aldığımda buna karar vermem gerekiyordu ve verdim: “Evet ben bunu yapabilirdim.”
Cinayet işleyen biri illa psikopat, deli ya da bağımlı mıdır?
– Dili, dini, ırkı, cinsiyeti, yaşı fark etmeden motivasyon oluşmuşsa her insan cinayet işleyebilir.
Motivasyon oluşması, sabrın son noktası demek mi?
– Bazı cinayetler vardır, deriz ki, “Hayır ya sebep bu olamaz…” Trafikte giderken öyle bir şey olur ki, biri gelir arabanıza çarpar. Hayatınızda hiç birbirinizi görmemişsinizdir. Kavga etmeye başlarsınız. Kavga şiddetlenir, birinizin elinde silah ya da bıçak varsa onu kullanabilirsiniz. Ve işte katilsiniz.
Hani laf arasında birine kızdığımızda “Elime geçirsem öldüreceğim” deriz ya, bu bir işaret midir?
– Evet, ya elinize o sırada geçirmiş olsanız. Bu kadar basit bir şey cinayet işlemek.
Peki en çok neden cinayet işleriz?
– Kadın-erkek ilişkileri ve para. Kabil’in Habil’i öldürmesinden bu yana bu böyledir.
Kadın ve erkekler cinayet işlerken farklı silahlar kullanır mı?
– Erkekler bıçaklar. Özellikle namus cinayetiyse, kadına karşı öfkesini ortaya koymak ister, defalarca bıçaklar. Ama bir kadın tabancayı ya da zehirlemeyi tercih eder.
Cinayet işleyenlerin eğitim durumuyla ilgili bir bilgi var mı?
– Yaptığım bir inceleme, İstanbul’da cinayet işleyenlerin çok önemli bir kesiminin ilk, orta ve lise terk olduğunu ortaya koyuyor. Tabii doçentler, profesörler de cinayet işliyor, ama ağırlıklı olarak değil.
Yaş önemli mi?
– En çok cinayet 19-26 yaş aralığında işleniyor. Yaş arttıkça cinayet işleme oranı düşüyor.
Peki bu yaş aralığı en çok niçin adam öldürüyor?
– Benim görev yaptığım yıllarda aşk ve kıskançlık baskındı. Şimdi aynı araştırma yapılsa sonucun para olarak çıkacağından eminim.
Zamanı, mevsimi var mıdır?
– Vardır tabii. Mayıs, haziran, temmuz… Bu da insanların daha çok dışarıda olduğu, etkileşimde olduğu aylar olduğu içindir.
Peki en kanlı günü sorsam…
– Pazar günleri. Çünkü insanlar daha fazla evdeler. Aile içi şiddet de en çok pazar günü görülür.
Kadınlar mı erkekler mi cinayet işlediklerinde sizi zorluyor?
– Sorgu sırasında kadının yalan söylediğini anlamak her zaman çok zordur, renk vermezler. Erkeklerin yalan söylerken verdiği sinyaller kadından çok daha fazladır. İnsanların yalan söylerken verdikleri işaretler kadınlarda çok zor anlaşılır
Yem atıyorsunuz, hangisi yiyor?
– Erkek zaten direkt olarak itiraf etme noktasına gelir yem attığınızda. Zaten namus cinayetiyse onu ‘erkeklik’le itiraf noktasına getirmek de kolay oluyor. Kadının zekâsını her zaman üstün tutarım. Defalarca bu zekâya şahit olmuş bir insan olarak acayip kontrollü olduklarını söyleyebilirim. Kadın, sorgu sırasında çok kolay ağlayabiliyor mesela.
Hiç sorgu sonrasında “Bu adam/bu kadın haklı” dediniz mi?
– O çok zor. Öyle şeyler vardır ki “Ben olsam ben de öldürürdüm” dediğiniz konulardır bunlar. Ama insansın, insanı öldüremezsin, öldürmemelisin.
EVİN İÇİNDEKİ BETON MEZARDA KİM VAR?
İhbar geldi. Apartman sakinleri, “Binada inanılmaz bir koku var” diye karakola haber verdiler. Evde bir anneyle iki kızı oturuyordu. Dairenin kapısını kırıp içeri girdiler. Bir oda kilitliydi. O kapıyı da kırdıklarında odadaki beton mezarla karşılaştılar. İçinde yatan anne. Büyük kızın bir hafta önce nalburdan iki torba çimento aldığını öğrendiler. Sorgulamaya başladılar.
Polis sordu: Nalburdan aldığın çimentoyu ne yapacaktın?”
Büyük kız Özlem: Anneme kalacak yer hazırlayacaktım.
Polis: Annene nasıl bir yer hazırlayacaktın Özlem?
Özlem: Anneme mezar hazırlayacaktım.
Polis: Neler oldu, anlatır mısın? Annen nerede?
Özlem: Evde.
Polis: Evet, zaten biz anneni evde bulduk.
Özlem: Buldunuz?
Polis: Ona hazırlamış olduğun yerde. Peki Özlem, sizin evinizde av tüfeği var mı?
Özlem: Evet var.
Polis: Annenle tartışmalarınız sırasında onu hiç kullandın mı?
Özlem: Evet, ama öldü mü bilmiyorum ki……
Polis: Annene yer hazırladığını hatırlıyorsun değil mi?
Özlem: Evet. İki torba çimento aldım. Orada bir el arabası vardı. Onunla apartmana taşıdım. Odadaki halıyı kaldırdım. Ona güzel bir yer hazırladım.
Polis: Neden annene yer hazırlama ihtiyacı hissettin?
Özlem: Annem hep bizimle olsun, bizi bırakmasın istedim.
Polis: Annenle aranız nasıldı?
Özlem: Çok tartışırdık. Beni anlamazdı, çok kızardı.
Polis: Mesela ne söylerdi?
Özlem: “Sen delisin” derdi.
Polis: Peki senin bir rahatsızlığın var mıydı?
Özlem: Evet, ben tedavi görüyorum. Bazen anneme kızar, ilaç içmezdim. Bir süredir kullanmıyorum.
*Özlem annesini nasıl vurduğunu hiç hatırlayamadı. Önce tutuklandı. Sonra şizofreni tedavisi için hastaneye kaldırıldı.
KESMEK, SADECE KESMEK İSTİYORUM!
Bir küvet düşünün. İçinde iki insan var. Aralarındaki fark, birinin ölü, diğerininse canlı olması. Biri katil, diğeri de kurban. Katil elindeki bıçakla öldürdüğü kişiyi küvetin içinde parçalara ayırmaya çalışıyor. Biz polisler de onları izliyoruz. Bir taraftan bize bakıyor, diğer taraftan kesmeye devam ediyor. Gözlerinden sabit bir öfke fışkırıyor. Her taraf kan içinde. Nişanlısına asılan arkadaşını küvetin içinde kesiyor, kesiyor. Bize bakıp, “Kesmek, sadece kesmek istiyorum” diyordu.
(Hürriyet Kelebek, 01.09.2014)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN