HALK arasında depresyonun son yıllarda daha sık duyulmaya başlandığını belirten Bireysel ve Aile Terapi Derneği Başkanı Emine Özdemir, “Depresyon, günümüzde bazen bizi bazen de yakınımızı etkileyen birebir tanıklık ettiğimiz en önemli psikolojik hastalıklardan biri haline geldi” dedi.
Depresyon, üzüntü duygusu ile özdeşleşse de üzüntüden farklı olduğunun altını çizen Emine Özdemir, şu ifadeleri kullandı:
“Depresyonun 3 farklı boyutu vardır. Duygu boyutu; depresyonda olan kişi genel olarak karamsardır. Geleceğe dair ümitsizlik hissi vardır. Davranış boyutu; kişide genel bir hareketsizlik söz konusudur. Sürekli uyuma isteği veya uyuyamama belirtisi gösterir. Bilişsel boyutu; kişinin düşünceleri karışık ve dağınıktır. Odaklanma ve konsantrasyon sorunu yaşar. Kişi, mutsuzluk, çaresizlik, değersizlik, öfke, suçluluk (daha çok kendine yönelik) gibi duygular depresyondaki kişiye eşlik eden diğer duygular durumu, yemek yemeyi reddetme veya aşırı yemek yeme, madde kullanımı veya kullanımda artış, konuşmak istememe, yorgunluk, halsizlik gibi davranışlar görülür. Depresyona giren kişide, kendini değersiz, yaşamı anlamsız gören düşüncelere hakim olur ve her şey çok kötü, kimse beni sevmiyor, ben işe yaramaz biriyim vb. negatif ve genelleyici düşünceleri kapılır.”
SOSYAL HAYATI ETKİLER
Depresyon bir çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına yol açtığına dikkat çeken Özdemir, şunları kaydetti:
“Kişinin kendini sosyal hayattan ve iş yaşamından geri çekmesine, psikolojik, bedensel ve sosyal olarak yıpranmasına, bununla birlikte enerji kaybı yaşamasına neden olur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO): Depresyon 2030’a kadar küresel bir kriz olacak diye açıklama yaptı. WHO tüm dünyadaki hastalıkların değişen sıklığı ile ilgili periyodik olarak istatistiksel analizler yayınlamaktadır. En son yayınlanan rapora göre en sık görülecek hastalık kalp damar hastalıkları ve ikinci sırada depresyon bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, dünya genelinde yaklaşık her 10 kişiden birinin ruh sağlığının bozuk olduğunu, her yıl 900 bin kişinin intihar ettiğini, ruh sağlığı ciddi anlamda bozuk olan her 4 kişiden 3’ünün hiçbir tedavi almadığını ve 2030 yılına kadar depresyonun küresel bir kriz olacağım açıkladı.”
TEDAVİSİ NASIL OLMALI?
En çok sorulan sorulardan birisinde hangi tedavi daha etkin olduğu olduğunu ifade eden Özdemir, şu uyanlarda bulundu:
“Bununla ilgili ülkeden ülkeye, hatta aynı ülkede uzmandan uzmana farklılar görülmektedir. Örneğin Amerika’da depresyon tedavisinde ilaç ve psikoterapi birlikte uygulanmaktadır. İngiltere’de ise farklı bir uygulama söz konusudur. İngiltere’de hafif ve orta düzey depresyonun başlangıç tedavisinde ilaç tedavisi yoktur. Psikoterapi tedavisi uygulanır. Avrupa’da yapılan bir araştırmaya göre depresyonun nüksetme oranı sadece ilaç tedavisi uygulanan hastalarda yüzde 80 gibi yüksek bir oran iken, terapi uygulanan hastalarda yüzde 20-30 arasında görülmektedir. Bu sonuç depresyon tedavisinin ilaç kullanılarak sağlansa bile terapi ile de desteklenmesi gereğini ortaya koymuştur. Kronik depresyon tedavisinde ise ilaç tedavisi ile psikoterapinin birlikte uygulanması önerilmektedir.”
Depresyon, kişinin kendisim ve yakınlarım etkilediği gibi çalıştığı işyerindeki verimini de etkilediğine vurgu yapan Özdemir, “Depresyonun kişide oluşturduğu isteksizlik, hareketsizlik, karamsarlık, motivasyon eksikliği, enerji kaybı ve iş verimindeki düşüş sonucunda önümüzdeki yıllarda kamuda da özel sektörde de ciddi iş kayıplarının yaşanması öngörülmektedir” dedi.
(Dokuz Sütun, 12.01.2016)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN