Ercan DALKILIÇ
Muharrem Özabat yıllarını sinemaya adamış, tam bir sinema emekçisi. Yeni filmi “Bir Şey Değilim” 18 Kasım’da vizyona giriyor. Filmde genç bir tiyatro oyuncusu olan Mahmut’un ikinci sınıf filmlerde kötü adamlara hayat verirken yaşadığı yanlış anlaşılma sonucunda değişen hayatı, şöhret ve para kazanmak için insanların neler yapabileceği esprili ve düşündürücü bir şekilde anlatılıyor. Münir Can Cindoruk, Bihter Dinçel, Rıza Sönmez, Levent Ülgen, Ümit Çırak ve Füsun Demirel gibi değerli oyuncuların yer aldığı “Bir Şey Değilim”, haftanın öne çıkan filmlerinden. “Bir Şey Değilim” filmini yönetmeni Muharrem Özabat ile konuştuk.
“Bir Şey Değilim” filminin projesi nasıl gelişti? Böyle bir senaryo yazmak nerden aklınıza geldi? Filmografinizde nasıl bir yerde duruyor?
Görüntü yönetmeni Mahmut Yumuşak’ın başından geçen bir olaydan yola çıktım. Yanlış adrese baskın sonucu 1980’lerin ikinci şubesinde hayli hırpalanan bu arkadaşın yaşadıklarını bir oyuncunun başından geçenler olarak vermeyi uygun gördüm. Dönemin yaşam tarzını, bize ait insani ilişkilerini, kültürel yapısını özetleyen bir anlatım olsun istedim. Bunu da, yaşanmışlıkları derleyip toparlayarak yaptım. Ben, söylemek istediklerimi film yaparak anlatmak istiyorum. Bunun için bana ait, yani özgünlük olmalı. Filmin yeri bu anlama göre oturtulmalı.
Oyuncu seçimleri oldukça başarılı… Böyle bir ekibi nasıl topladınız?
Oyuncu arkadaşlarımın bana duyduğu saygı ve sevginin yanında filmin içeriğinin yarattığı heyecan, gönüllü zengin bir oyuncu kadrosunun toparlanmasını sağladı.
Çevrenizde Mahmut gibi oyuncular var mı? Onları gözlemleme şansınız oldu mu? Günümüzde oyuncular, “ünlü olmak, bir diziden, filmden rol kapmak” için her şeyi yapabilir mi?
Mahmut gibi oyuncular var, Mahmut gibi insanlar o kadar çok ki. Burada şunu görmek gerek: Bir şey olmayan ile bir şey olamayanı ayırt etmek gerekiyor. Ben bir şey olmayanların hırpalanmasını anlatıyorum. Bir şey olamayanların konusu başka bir şey… Türkiye’de bence daha önemli sorun bir şey olmayanların hırpalanmasıdır. Gerekçeleri de fazladır.
Türkiye’de gişe komedi filmlerinin durumu ortada… Mizah ve zekâ yoksunu kaba komediler izliyoruz. Sizin filminizin bu filmlerden ayrılan yönü ne?
Ben filmimi yaparken diğer filmlerle kıyaslamaya girmedim. Anlatmak istediğimin hakkını vermek için fazla fedakârlık ettim ve bunun altından kalkacağımı sanmıyorum. Bunu bile bile yaptım. Bu açıklama bile filmin bugünkü yerini yeterince açıklar sanıyorum.
“Sinema seyircisiz olmaz, seyirciyi hiçleyen sinema da olmaz” diyemeyiz. Önemli olan, seyirciyi sinemadan koparmamak… Ama bu da seyirciye göre sinema yapalım demek değildir. Öğretmen ders verirken öğrencilerin anlatılanı daha iyi anlaması için çaba gösterir. Anlatımında çok iyi konuşan öğretmenler de vardır. Biri iyi kavranmasına öncelik verir, diğeri nasıl anlatılmasının örneğini verir. Bundan kaçınamayız. Hayatı daha iyi kavrayan toplumların öğretmenleri daha iyi konuşurlar.
(Aydınlık, 18.11.2016)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN